
Emine Sabancı Kamışlı: “Aile olmak sadece kan bağıyla değil, akıl bağıyla da olur”
Esas Holding’in Kavacık’taki merkezine giderken aklımda Esas Sosyal’in başarısında “Emine Hanım’ın sürece kattığı farklı bir ruh var mıdır?” diye sorguluyorum. Projeyi başından beri takip ediyor ve destekliyorum. Bu nedenle söyleşiden çok sohbete dönüşüyor formatımız ve ilk sorum da “başarının itici gücü nedir” oluyor. Yanıtı net: “Esas Sosyal sadece birimizle anılmayacak kadar büyük bir proje. Sosyal yardım değil sosyal yatırım olarak düşünülmeli. Başarının kaynağı ise diğer işlerimiz gibi profesyonelce yönetiliyor olması.”
Sorunu görürüz görmesine de çoğunlukla çözüm üretmek yerine bir gerekçe bulur, söylemekle yetiniriz! 10 yıl önceydi Emine Sabancı Kamışlı’dan samimi bir dille yazılmış, “Söylemiyoruz, başlıyoruz, haydi gelin!” mealinde bir davet almıştım. Davete konu olan sorun, toplumun çok geniş bir kitlesini yakından ilgilendiriyordu. Başta kaygılı ebeveynler ve stres altındaki milyonlarca genç YKS’ye girerken “yarınım ne olacak” diye soruyor, çözüm arıyordu.
Kabul edelim, sorunun büyüklüğü sayıların yanı sıra üniversite sıralarında verilen eğitimin niteliğine kadar uzanıyor. Elbette çözümün tamamını Esas Sosyal’den bekleyemeyiz, zaten tasarlanan da iş dünyasında topyekûn ortak bir çözüm hareketi. Peki, bugün neredeyiz? Geçtiğimiz 10 yıla bakınca Esas Sosyal pek çok paydaş kurumun katılımıyla hızlıca büyüyen, iyi örülmüş çevik bir yapıya dönüşmüş. Esas Holding’in 10 yıl önce hayata geçirdiği Esas Sosyal, genç istihdamında fırsat eşitliğini odağına alan, veriye dayalı, sürdürülebilir ve ölçülebilir bir sosyal yatırım modeli olarak fark yaratıyor. Kurucusu Emine Sabancı Kamışlı’nın ifadesiyle, “bir iş gibi” ciddiyetle ele alınan bu yapı, yalnızca gençleri iş dünyasına hazırlamakla kalmıyor, aynı zamanda onları güçlü bir aidiyet ve dayanışma kültürüyle sarmalıyor…
Esas Sosyal neden bir iş modeli olarak düşünüldü? Sonuçlar açısından bu konumlamanın başarıya etkisi nedir?
Esas Sosyal, 10. yılında, Esas Holding de 25. yılında. Biliyorsunuz, biz topluma “geri vermeyi” çok seven bir aileyiz ancak her ne yapıyorsak yaptığımız şeyin mesuliyetini almayı da biliyoruz. Yapılan bir heves olmamalı. Sürdürülebilir olmasının yanı sıra sosyal ekonomik etkileri de ölçülebilir olmalı. Çünkü biz hayallere, umutlara dokunuyoruz. Bunu yapabilmek için de diğer işlerimizdeki ciddiyeti aynen korumamız lazım. Dolayısıyla Esas Sosyal’i de Esas Holding’in ana iş kollarından biri olarak konumlandırdık. Şimdilerde tüm dünyada bizim söyleyegeldiğimiz iki konu konuşuluyor: Sosyal yatırım iş olarak yapılmalı ve sürdürülebilir fayda için ciddiyetle yönetilmeli.
Biz milletçe hayırsever bir toplumuz. Kurumlar kendi anlayışlarına göre çaba gösteriyor, burs veriyorlar ancak maalesef bunların sürekliliği olmuyor. İşte bu noktada bir karar verilmeliydi. Eğer iş olarak yaparsak bu Emine’yi de Ali’yi de aşar dedik. Amacımız Esas Holding yaşadığı sürece Esas Sosyal’in yaşamasıydı. Bu da iyi takımlar olduğu sürece devam edebilirdi. Devamlılık esastı. Bu yaklaşım o kadar önemli ki, gençlerin başarılı olmaları için hayatlarını takip etmek anlamına geliyor.
Sanırım projede takipçilik fark yaratıyor.
Devamlılık satış sonrası servis gibi. Nasıl ki bir arabanın satış sonrası servisinin olması gerekiyorsa gençleri de aynı mentaliteyle takip etmek gerekiyor. Neden? Onlar da ekosistem içinde kalsın, büyütsün. İlla maddi destek versin demiyorum gerek mentorluk yapsın gerek bulunduğu ortamdaki iş fırsatlarını duyursun ve nihayetinde Esas Sosyalliler bir arada kalsın. Çünkü bugün dünyada globalleşmenin, kapitalizmin getirdiği en önemli sorunlardan biri yalnızlık. Aidiyet duygusu o kadar önemli bir duygu ki! Bu aidiyet duygusunu “sahip olduğumuz varlık” olarak tanımlıyoruz. İnsanların da buna ihtiyacı var. İşte hep dediğimiz gibi aile olmak sadece kan bağıyla değil, akıl bağıyla da oluyor. Ve biz bu akıl bağı ile aile olmanın faydalarını 10 yıldır yaşıyoruz.
Bunun en büyük örneği de deprem zamanıydı… Maalesef 6 Şubat 2023’te deprem oldu ve biz Holding olarak herkes gibi yardıma koştuk. Ama inanın bana, benim bile haberim yokken, benden bile evvel bu gençler WhatsApp gruplarından, “Pegasus şu uçağı bir bedel almadan kaldırıyor”, “Ayakkabı Dünyası şurada mutfak açtı”, “Gayrimenkul AVM’leri açtı” gibi haberleri öğrendi ve paylaştı. Birbirlerini tanımıyorlardı ama birbirlerinin ailelerine yardımcı oldular. Bakın yurt dışında yaşayan bir gencimizin babasını Gaziantep’ten Pegasus uçağıyla aldılar. Baba tek başınaydı, hiçbirimiz tanımıyorduk, Esas Sosyal’in bir genci Pegasus’un bedelsiz uçuşlarında yer buluyor ve babayı İstanbul’daki ailesine teslim ediyor.

Esas Sosyalli olmanın başkaca da kazanımları olmalı.
Şimdi bakıyorsunuz bizim hayatına dokunduğumuz gençler, daha az bilinen üniversitelerden gelen gençler. Bu gençler bizlerin olduğu iş dünyasına adım atmaya çalışıyor. Biz buna vesile oluyoruz. Ama birçoğu iş hayatına atılınca sudan çıkmış balık gibi oluyor. Bununla nasıl baş edeceğiz? Bizim takımın takibi, birbirlerine sahip çıkmaları, kendilerini bir yere ait hissetmeleri ile… Bu çok çok önemli. Yoksa yapamıyorum deyip vazgeçebilir, kızlar evlenip çocuk yapacağım diyebilir… Esas Sosyallilerin yüzde 72’si kadın. Bu nedenle aidiyet duygusuna çok önem veriyoruz.
İngiltere’de yapılmış bir araştırmaya göre, öğrencilerin yüzde 43’ü bir şekilde okuduğu üniversiteye bağlı kalıyor. Esas Sosyalde bu rakam yüzde 83. Biz o gençleri spor dünyasından, müzik dünyasından, iş dünyasından insanlarla bir araya da getiriyoruz. Mentorları da var ve bu katkı gençler için çok değerli.
Pazarlamada temel bir kavram vardır “değer önerisi”. Esas Sosyalli olmanın iş bulmak, geliştirici modeller içerisinde olmak dışında başka değer önerileri de olabilir mi? Bir sistem oluşturulursa gençler çok daha sıkı bağlarla bağlanabilir. Bir diğer önemli farklılığınız da burs verdiğiniz gençlerin Esas Sosyal’in ekosisteminde bulunan diğer kurumların ihtiyacı olan işgücünün sağlanmasında da rehberlik ediyor olması.
Ülkemizde eğitime gönül verenler burs veriyor ancak burs verirken kime, hangi amaçla verildiğine bakmıyorlar. Desteklenecek üniversiteleri de iş alanlarını da seçerken doğru değerlendirme yapmak gerekiyor. Aralarından “Keşke üniversite kapsamında olmasa da meslek yüksek okulu olarak yapılandırılsaydı işgücüne daha çok katkısı olurdu” dediklerimiz de var.
Bu okulların olduğu illerle duygusal bağları olan iş insanları verilen eğitimin kalitesine ve alınan eğitimin nerelerde işlerliği olduğuna bakmadan, “Benim memleketlim o okula gidiyor!” diyerek burs veriyor. Bu anlayış doğru değil çünkü burs alan gençlerin yüzde 99’u işsiz kalıyor. Üniversite bursu yerine bir meslek yüksek okuluna gitmesini sağlamak iş fırsatları açısından çok daha büyük olanaklar sunardı. Belki de o genç bir zanaat öğrenir şimdi İngiltere’de çalışıyor olurdu çünkü zanaatkar açığı var. Şu an elektrikçi, mühendisten daha fazla kazanıyor.
İşveren kendi beş yıllık iş planını yapıyor; şu kadar büyüyeceğim, şu kadar üretim yapacağım, şu kadar araba alacağım, onun için de personel gerek diyor. Ama dönüp de demiyor ki şu mesleki özelliklere sahip personel gerek. İş olanağı yaratan şirketler burs vermek isteyenlere yönlendirme yapmalı ve “Şu becerilerin geliştirilmesi için gençlere burs verin çünkü 3-5 sene sonra benim onlara ihtiyacım olabilir.” demeli. Business plan yapılacak, İK’cı da sürecin içinde olacak, bursverene de diyecek ki “ben yetenekleri, kalibrasyonu şu standartta olana iş verebilirim.” İşte o zaman kariyer planlama aşamasında olan ve danışacak kimsesi olmayan bu gençlere, yol göstermiş oluyorsunuz. İşte Esas Sosyal’de bu süreç yönetimini iş olarak görüyor ve uyguluyoruz.
Bizim yurt dışında iş yaptığımız kurumlar, mesela Kanadalı iş ortaklarımız bağışçı oluyor. Ayrıca dünyanın en büyük bankalarından biri ikinci kez Esas Sosyallilere “mentoring session” yaptı. Dokuz şehirden, 23 tane üst düzey yönetici 2-3 saatlik online bağlantıyla gençlerimizle buluştu. Gençlerimizin hepsi çok istekliydiler. Biz fırsat kapılarını açan böylesine çalışmalar yaptıkça hepsi de ailenin içinde kalmak isteyeceklerdir.
Ne zaman Esas Sosyal ile ilgili bir haber yapsak hem okunurluğu yüksek oluyor ve hem de fiziksel buluşmalarda “Ben de Esas Sosyal’liyim” diyerek benimle iletişim kuruyorlar. Bu bağlılığın devamı için neler yapılıyor, bir araya gelme sıklığı nedir?
Her sene toplantı yapıyorlar. Yedi kişiden oluşan Mezunlar Kulübü var, temsilcilerini kendileri seçiyorlar. Başkan ve bir kişiyi danışma kuruluna gönderiyorlar. Umran Beba’nın da olduğu masada oturuyorlar ve onların da söz hakkı oluyor. Çünkü onlar bize ne olup bittiğini, sokağı anlatacaklar. Komiteyle hep beraber yemek yiyoruz, yuvarlak masa toplantılarında her konuda tartışıyoruz. Her birinin oryantasyon buluşması, mezuniyet buluşması var. Arada da söyleşiler oluyor ve Akademiye gidiyorlar.
Bana “Next, nedir?” diye soruyorlar. Next, bizim bu süreçte öğrendiklerimizi sosyal etki adına paylaşmamız ve hangi öğrenciye gittiğini bilmeden 300 tane burs verdim demek yerine takip edilmesini sağlamamız. Bu çocukların çoğu ailesinin ilk üniversiteye gideni ve bizim kitlenin yüzde 72’si kadın. Biz illa kadın olsun diye seçmiyoruz ama onlar fırsat eşitsizliğine maruz kaldığı için daha çok başvuru yapıyorlar. Düşünün ilkokul, ortaokul mezunu bir aile kız çocuğu üniversiteye gidiyor, gurur duyuyorlar ama kaygılılar “çocuğum sen bu kadar okuyup kafelerde çalışma” diyorlar. Ondan sonra bu çocuk işsiz kalıyor, ortalama 15 ay. Ne oluyor? Bu genç kız işsiz kaldıkça, “Ben sana demedim mi, evlenseydin çocuk yapsaydın” deniyor. Ben bunu istatiksel olarak ortaya koyamam ama sosyolojik olarak sürecin böyle geliştiğini biliyorum.
Ben size Esas Sosyal ile ilgili Next’i de sorayım. Profesyonelce örülmüş bir mekanizma oluşturulmuş ama onun da bir Next’i var mı? Yönetim kademesinden ziyade yapageldiklerini bir başka aşamaya evirme, bursiyer sayısını artırmanın ötesinde bir başka şey var mı?
Bizim hedefimiz yaptığımız işi çok iyi yapmak. İnovatif olmamız lazım, inovatif programlarla ekosistemimizi de beslememiz lazım. Next bu. Odağımızı dağıtmayacağız ama örnek veriyorum kodlama dünyanın en büyük ihtiyacı ise biz bunun eğitimini verenlerle, el ele vererek yapacağız.
Bu anlayışa odaktan ayrılmadan güçlü alanlarda vektörü güçlendirmek diyebilir miyiz?
100 bin kişi olacağız demiyorum. İnşallah oluruz da! Beş bin olduk ama etkimiz gençlerin en etkili biçimde değerlendirilmesinde devam etmeli. Next bu! El ele vereceğiz, bu problem hepimizin. Ben bu olayın yüzüyüm ama ben bu işe ne kadar gönlümü koyduysam benim ekibim de benden daha fazla gönlünü koymuştur. O ruhu yakalayıp devam ettirmek de çok önemli. Esas Holding’in başarısına baktığımda hep takım ruhunu görüyorum. İşverenler ve İK yöneticileri bana, “CV’ler önümüze geldiğinde Esas Sosyal’i gördüğümüzde hemen görüşmeye çağırıyorum” diyorlar.
Yazının başlığına çıkardığım, “Aile olmak illa kan bağıyla değil, akıl bağıyla da oluyor” cümlesini; güçlü aile bağlarıyla öne çıkan Sabancı ailesinden Emine Hanım’dan duyduğunuzda, söylemin anlamı yönetim yaklaşımını da yansıtması nedeniyle derinleşiyor.