
Türkiye’nin gizlilik paradoksu: Kaygı yüksek ama icraat yok!
Rekabet Kurumu’nun yayımladığı “Çevrim İçi Reklamcılık Sektör İncelemesi Nihai Raporu”, Türkiye’de dijital kullanıcıların kişisel verilerle kurduğu çelişkili ilişkiyi gözler önüne serdi. 26 ilde 1.736 katılımcıyla yapılan araştırma, kullanıcıların hem verilerinin paylaşılmasından endişe duyduğunu hem de bu endişeyi dijital davranışlarına yeterince yansıtmadığını ortaya koyuyor… Raporun öne çıkan sonuçlarını gelin birlikte inceleyelim.
Çevrim içi reklamların finansmanı bilinmiyor
Katılımcıların yüzde 81,7’si, ücretsiz dijital platformların nasıl finanse edildiği konusunda bilgi sahibi değil. Farkındalığı olanlar ise gelir modelini büyük oranda reklamlara bağlıyor. Bu durum, reklamın dijital ekonomideki temel yapıtaşı olduğunu göstermekle birlikte kullanıcılar için hala yeterince görünür olmadığını işaret ediyor.
Kullanıcılar verilerini paylaştığının farkında değil
Katılımcıların yüzde 71,5’i çevrim içi platformlarda kişisel verilerini paylaştıklarının farkında değil. Kullanım şartları ve gizlilik politikalarının okunmaması da bu tabloyu destekliyor:
- Yüzde 41,5’i hiç okumuyor
- Yüzde 42,4’ü kısmen okuyor
- Yüzde 16,1’i tamamını okuyor
Üstelik metinleri okuyanların yalnızca yüzde 54,2’si içeriği anladığını söylüyor. Anlamayanlar ise genellikle metinlerin uzunluğundan ve karmaşıklığından şikayetçi.
Gizlilik ayarlarını değiştirenler azınlıkta
Her 5 kişiden 4’ü çerez ve gizlilik ayarlarını ilk tercihlerinden sonra hiç değiştirmiyor. Değiştirmeyenlerin yarısı ihtiyaç duymadığını belirtirken; yüzde 29,6’sı ayarların karmaşıklığını, yüzde 19,9’u ise ne yapacağını bilmediğini söylüyor.
Gizlilik ayarlarını değiştiren yüzde 18,3’lük kesimin en büyük motivasyonu ise reklamlardan kaçınma (yüzde 10,7) ve kişisel veri güvenliği (yüzde 9,5).
Veri kullanımı konusunda ciddi endişeler var
Katılımcıların yüzde 55,4’ü toplanan kişisel verilerin kötüye kullanılmasından endişe ediyor. En çok korkulan senaryolar arasında:
- İzinsiz satın alma işlemleri (yüzde 28,3)
- Kişisel verilerin satılması (yüzde 27,4)
- Kötü amaçlı yazılımlara maruz kalma (yüzde 23,3)
Ayrıca yüzde 70,2’lik bir kesim, toplanan verilerin amacına uygun kullanılmadığını düşünüyor. Bu görüşü destekleyen en güçlü göstergeler ise kişilere özel, sık tekrar eden ve rahatsız edici reklam içerikleri.
Gizlilik kaygısı yüksek ama eylem düşük
Raporda dikkat çeken en temel çıkarım, kullanıcıların kişisel verilerine dair yüksek seviyede endişe taşımasına rağmen, bu endişelerin dijital alışkanlıklara yeterince yansımaması. Sık tekrar eden reklamlar, izlenme hissi ve kontrolsüz veri akışı gibi unsurlar, kullanıcıların çevrim içi reklamlara olumsuz tutum geliştirmesine neden olurken; farkındalık düzeyinin düşüklüğü ve pasif dijital tutumlar, bu sorunun çözümünü güçleştiriyor.
Türkiye özelinde de yaygın olarak gözlemlenen bu durum, dijital çağın en karmaşık ikilemlerinden biri olan “gizlilik paradoksu”nun yerel bir yansıması niteliğinde.
“Çevrim İçi Reklamcılık Sektör İncelemesi Nihai Raporu“nun tamamını incelemek için TIKLAYIN!