Kanyon Ofis yenilendi!
Kanyon Ofis sanat, doğa ve tasarımın bir araya getirildiği çarpıcı yeniliklere sahne oldu. Dünyaca ünlü sanatçılar Olafur Eliasson ve Sarah Morris’in eserlerinin yerleştirildiği lobi alanı, karşılama işlevinin ötesine geçerek bir buluşma ve yaşam alanı olarak da kullanılabilecek şekilde tasarlanırken, tüm katlarda çalışanların yaratıcılığını tetikleyici, ofiste çalışmayı teşvik edici, sakinlik ve konfor sağlayan nitelikler öne çıkarıldı.
2006 yılında hizmete giren Kanyon Ofis, lobiden çalışma alanlarına kadar tamamen yenilendi. Sanat, doğa ve tasarımla şekillenen yeniliklerin en çarpıcı noktasını, lobi alanında yapılan değişiklikler oluşturuyor. Dünyaca ünlü sanatçılar Olafur Eliasson ve Sarah Morris’in eserlerinin de yerleştirildiği lobi alanı, çalışanları ve ziyaretçileri hem sanatla hem de doğayla bütünleşen tasarım detaylarıyla karşılıyor.
Lobide konumlandırılan üç sanat eserinden ikisi, ışık, su, sıcaklık gibi değişkenleri kullanarak izleyici deneyimini öne çıkardığı çalışmalarıyla sanat dünyasının son yıllardaki ses getiren isimlerinden Olafur Eliasson’a ait. Guggenheim Bilbao, Tokyo Modern Sanat Müzesi, Versailles Sarayı gibi müzelerde kişisel sergiler gerçekleştiren Olafur Eliasson’un Kanyon Ofis’te yerleştirilen eserleri, “Birçok geleceğin varışı” ve “Kaybolmakta olan zamanın şekli” isimlerini taşıyor. Odak alanları arasında doğa ve küresel ısınma olan Eliasson’un, MoMA, Tate Modern, Pompidou Sanat Müzesi, San Francisco Modern Sanat Müzesi gibi kurumların koleksiyonlarında eserleri yer alıyor.
Ağlar, tipolojiler, küreselleşme, mimari ve kentlerin ilişkileri üzerine yoğunlaşan New York’lu sanatçı Sarah Morris’in Sound Graph adlı serisinden ve Kanyon için özel olarak üretilen “Mülkiyet bir telafi olarak görülmeli” isimli eseri de, yenilenen ofis binasında yerini aldı. Yapıtları Beyeler Stiftung, Centre Pompidou, Cooper Hewitt Smithsonian Design Müzesi ve Fondation Louis Vuitton gibi dünyanın önde gelen koleksiyonlarında yer alan sanatçı, aralarında Kunsthalle Bremen, Londra Metrosu, Palais de Tokyo ve New York’taki MoMA’nın da bulunduğu sanat kurumlarında mekana özgü çalışmalar gerçekleştirdi.
Öte yandan, lobi alanında konumlandırılan ve doğa ile etkileşimi mümkün kılan dikey bahçe, iç mekanda doğal unsurlarla doğrudan temas sağlarken, insan ve doğa arasındaki bağı artırmanın yanı sıra havayı temizleyen bitki kombinasyonu ile doğal bir hava filtreleme sistemi özelliğine de sahip. Dikey bahçede Pothos sarmaşığı bitkileri topraksız tarım uygulamasıyla yaşarken, oturma gruplarının merkezinde de Benjamin Kavuçuğu ağaçları ve Aglaonema bitkileri bulunuyor.
Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından, karşılama işlevinin ötesine geçerek bir buluşma ve yaşam alanı olarak da kullanılabilecek şekilde düzenlenen lobi alanı, çalışanların ve ziyaretçilerin estetik, konfor, güvenlik, sosyalleşme alanı gibi beklentilerini karşılamayı amaçlayan detaylarla şekillendirildi.
Ofis binasının girişinde bej, natürel sıva ve metalik renkler seçilerek, canlandırıcı ve sakinleştirici unsurlar arasında bir denge yaratıldı. Renk tonlarında varyantlar ile çeşitli tasarım ögeleri bir arada kullanılarak, farklı şirketlerin kendilerine has kültürleri ile uyum sağlayacak özgün detaylar ortaya çıkarıldı. Bu anlayışla, kat hollerinde mevcuttaki gri tonlar daha sıcak bej tonlarıyla değiştirildi. Bu renk değişimleriyle ortak alanların monotonluğu kırılarak, çalışanların mutluluğuna ve üretkenliğine katkı sunulması amaçlandı.
Kanyon Ofis’in asansörleri de teknolojiyle yenilendi. Kullanılan yeni asansör teknolojisi kullanıcıların katlarını otomatik tanıma ve akıllı gruplama algoritmaları ile hem daha hızlı çalışıyor hem de enerji tasarrufu sağlıyor.