
Beyaz yakalıların yeni krizi: Sessiz çatlama!
Çalışma hayatı son yıllarda yalnızca iş süreçleriyle değil, çalışanların sessizce ortaya koyduğu tavırlarla da şekilleniyor. Bir dönem gündemden düşmeyen sessiz istifa, çalışanların görev tanımlarının dışına çıkmayı reddetmesiyle iş dünyasında çok konuşulmuştu. Şimdi ise onun yerini farklı ama bir o kadar kritik bir kavram alıyor: Sessiz Çatlama yani “quiet cracking.”
Çalışanlar, sessiz çatlamada işlerini bırakmıyor ancak masalarında oturmaya devam ediyor. Raporlar hazırlanıyor, toplantılar yapılıyor, görevler yerine getiriliyor. Ancak tüm bu rutinlerin ardında görünmeyen bir şey var: İçsel bağlılık ve motivasyonun giderek aşınması. Çalışan, dışarıdan bakıldığında işine devam ediyor gibi görünse de zihinsel olarak kurumdan uzaklaşıyor.
Çalışanların yarısından fazlası sessiz çatlama yaşıyor
2025 yılı içerisinde yapılan araştırmalar bu eğilimin boyutlarını ortaya koyuyor. TalentLMS’in anketine göre, çalışanların yarısından fazlası sessiz çatlama yaşadığını ifade ediyor. Business Insider verileri ise bu durumun küresel ekonomiye maliyetinin her yıl yüz milyarlarca doları bulduğunu gösteriyor. Tükenmişlik, iş güvensizliği, kariyer belirsizliği, yetersiz gelişim imkânları ve yöneticiyle bağların zayıflaması bu kopuşun temel nedenleri arasında yer alıyor. Sessiz istifa bilinçli bir sınır koyma davranışıyken, sessiz çatlama bir tür içsel çözülme olarak görülüyor.
Türkiye’ye yansıması
Türkiye’de kavram henüz akademik literatüre yeni giriyor ancak şirketlerde çalışan deneyimleri üzerinden hissedilmeye başladı bile. Beyaz yakalıların “var ama yok” hali, uzun vadede kurumların verimliliğini ve itibarını sessizce aşındırabilecek bir risk oluşturuyor.
“Yetenek ve güven kaybına neden olabilir”
“Sessiz çatlama” kavramı hakkında değerlendirmelerde bulunan UKXperience (UKX) Danışmanlık kurucusu Uğur Karaboğa‘ya göre bu eğilim şirketler için güçlü bir uyarı sinyali. Karaboğa, “Sessiz çatlama, işten ayrılmak kadar görünür değil ama çok daha sinsi. Çalışan masada oturuyor, işini yapıyor gibi görünüyor. Fakat aslında zihinsel olarak kurumdan kopmaya başlamış hatta kopmuş durumda. Bu da uzun vadede hem üretkenlik hem de kurum kültürü için ciddi bir tehdit. Sessiz çatlama, adı yeni duyulan ancak etkisi hızla büyüyen bir kriz. Şirketler bu sessiz çözülmeyi görmezden gelirse yalnızca verimlilik değil, yetenek ve güven kaybıyla da karşı karşıya kalacak. Çalışanların sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal olarak da işin içinde kalmasını sağlamak, önümüzdeki dönemin en kritik yönetim sınavı olacak” diyor.
Quiet Cracking’i tetikleyen faktörler neler?
Elkin Consultancy Kurucusu Elif Elkin de “sessiz çatlama”yı tetikleyen faktörleri şöyle sıraladı:
- Çalışanların sesini çıkaramaması: Birçok iş yeri kültürü, en meşgul görünenleri ödüllendirir. Bu durum, çalışanların zorlandıklarını yönetime ifade etmekten çekinmelerine neden olan sürekli bir değer kanıtlama baskısı yaratır.
- Ekonomik istikrarsızlık ve iş güvencesizliği: İşten çıkarmalar ve maliyet düşürme önlemlerinin yarattığı endişe, çalışanları bunalmış hissetmelerine rağmen sorumluluklarla aşırı yüklenmeye iter.
- Liderlik belirsizliği ve zayıf iletişim: Liderlik, öncelikler konusunda belirsiz olduğunda, çalışanlar neyin iyi durumda kalmak için gerekli olduğunu tahmin etmek zorunda kalır ve genellikle daha fazla çalışmanın daha iyi olduğunu varsayarlar.
- Sosyal ve profesyonel karşılaştırma: Çalışanlar, yüksek performans gösteren akranlarına ayak uydurmak adına kendilerini aşırı iş yükü altına sokabilir, bu da tükenmişliğe yol açabilir.
Quiet cracking’in, şirketler için sadece çalışan tükenmişliği değil, kültürün, güvenin ve yetenek havuzunun yavaş yavaş aşınması riski taşıdığının altını çizen Elkin, “İyi haber şu ki, quiet cracking önlenebilir. İK liderleri, bu yükselen tehditle mücadele etmek için proaktif adımlar atmalıdır” dedi.
Türkiye’de “tırışkadan işler” gerçeği: Her 5 çalışandan 2’si işini “gereksiz” görüyor!