
Türkiye’nin kültür-sanat anatomisi…
Kimi zaman bir tiyatro sahnesinde yankılanan bir replikte, kimi zaman kalabalık bir konser alanında duyulan melodide hayat bulan kültür-sanat, bireylerin kimliğini şekillendirirken toplumların ruhunu da besliyor. Ancak tüketicilerin kültür-sanata bakışı, etkinliklere katılım oranları ve bu alana yapılan yatırımlar hâlâ pek çok soru işareti barındırıyor. Peki, Türkiye’de kültür-sanat algısı nasıl şekilleniyor? Tüketiciler, kültürel etkinliklere ne sıklıkla katılıyor ve hangi bariyerlerle karşılaşıyor? Markaların kültür-sanat projelerine verdiği destek, tüketici davranışlarını nasıl etkiliyor? Marketing Türkiye ve İKSV için Aksoy Araştırma tarafından yapılan araştırma işte bu sorulara çarpıcı yanıtlar veriyor.
Kültür-sanat demek “tiyatro” demek!

Araştırma kapsamında katılımcılara “Kültür-sanat dendiğinde aklınıza ne/neler geliyor?” diye sorulduğunda yüzde 38,9’u tiyatro, yüzde 22,7’si sinema, yüzde 13,7’si resim, yüzde 10,4’ü müzik, yüzde 9,5’u ise konser yanıtını veriyor. Katılımcıların yüzde 0,5’i kültür-sanat deyince İş Sanat yanıtını veriyor ve bu da yanıtlar arasında belirtilen tek şirket olma özelliği taşıyor. Yüzde 0,3’lük bir kesim ise soruyu “İKSV” olarak yanıtlıyor. Katılımcıların yüzde 82,8’i kültür-sanat faaliyetlerinin önemli olduğunu belirtirken yüzde 4,5’u “önemli değil” diyor.
Kültür-sanat faaliyetlerinin tarihi aktardığı düşünülüyor

Katılımcıların yüzde 21,2’si kültürümüzü/tarihimizi yaşattığını düşündüğü için kültür-sanat faaliyetlerini önemli buluyor. Yüzde 18,8’i ise bu faaliyetlerin toplumu geliştirdiğini düşünüyor. “Kişinin kendini geliştirmesini sağlar” diyenlerin oranı yüzde 17,4; yüzde 7,9’u da “sosyalleşme sağlar” yanıtını veriyor. Psikolojik destek sağladığını düşünenlerin oranı ise yüzde 7. “Firmaların/markaların kültür-sanat faaliyetlerini desteklemeleri sizin için ne derece önemli?” sorusuna ise yüzde 79,4’ü önemli, yüzde 9’u ise önemli değil diyor.
Kültür-sanat etkinliklerine düzenli katılım düşük
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 22,2’si kültür-sanat etkinliklerine “yılda bir kez” bilet alarak katılırken, yüzde 16,9’u ise bu etkinliklere bilet alarak hiç katılmadığını belirtiyor. Etkinliklere bilet alarak düzenli katılanların oranı oldukça düşük: “Ayda birkaç kez” diyenler yüzde 12,5, “haftada birden fazla” katılanlar ise sadece yüzde 2,5.
Ücretsiz etkinliklere katılım düşük
Belediyeler ve kültür kurumları tarafından düzenlenen ücretsiz kültür-sanat etkinliklerine vatandaş katılımının beklenen seviyede olmadığı görülüyor. Katılımcıların yaklaşık yüzde 28’i belediyelerin ücretsiz kültür-sanat etkinliklerine hiç katılmadığını belirtirken, yalnızca yılda bir kez katılım gösterenlerin oranı yüzde 21 civarında kalıyor. Ayda birkaç kez ücretsiz etkinliklere katılanların oranı yüzde 11’i geçmezken, haftada birden fazla katılım gösterenlerin oranı yüzde 10’un altında. Cinsiyet bazında yapılan incelemede, erkeklerin yüzde 34’ünün hiç katılım göstermediği, kadınlarda ise bu oranın yüzde 22’ye düştüğü görülüyor.
Etkinliklere katılım son beş yılda azaldı
Araştırma, Türkiye’de kültür-sanat etkinliklerine katılımın son beş yılda genel olarak azaldığını ortaya koyuyor. Ancak genç nesillerde bu eğilimin tersine döndüğü görülüyor. Toplumun yüzde 44,2’si kültür-sanat faaliyetlerine beş yıl öncesine göre daha az katıldığını belirtirken, bu oran yaş ilerledikçe belirgin şekilde artış gösteriyor.
“Şirketler kültür-sanat yatırımlarını artırmalı”
Büyük çoğunluk firmaların sosyal sorumluluk projeleri kapsamında kültür-sanat etkinliklerine daha fazla destek vermesi gerektiğine inanıyor. Katılımcıların yüzde 84,1’i şirketlerin bu alandaki katkılarını artırması gerektiğini belirtirken, bu oran kadınlarda yüzde 85,2’ye, 55-64 yaş grubunda ise yüzde 95,3’e kadar yükseliyor.
Genel tabloya bakıldığında, toplumun yüzde 63,5’i “çok artırmalı” derken, yalnızca yüzde 4,4’lük küçük bir kesim “hiç artırmamalı” görüşünü savunuyor. İlginç bir şekilde, 18-24 yaş arası gençlerde “çok artırmalı” diyenlerin oranı yüzde 53’te kalırken, yaş ilerledikçe bu desteğin arttığı gözlemleniyor. 65 yaş üstü bireylerin yüzde 79,3’ü şirketlerin kültür-sanat desteğini önemli ölçüde artırması gerektiğini düşünüyor.
Kültür-sanata destek satışları nasıl etkiliyor?
Araştırma, Türkiye’de tüketicilerin büyük çoğunluğunun kültür-sanat faaliyetlerini destekleyen firmaların ürün ve hizmetlerini tercih etme eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 71,1’i bu tür sosyal sorumluluk projeleri yürüten markaları daha çok tercih ettiklerini belirtirken, yalnızca yüzde 28,9’luk bir kesim bu durumun satın alma kararlarını etkilemediğini ifade ediyor.
Katılımın azalmasının nedeni ekonomik…

Araştırma, kültür-sanat etkinliklerine katılımın azalmasında ekonomik faktörlerin belirleyici rol oynadığını ortaya koyuyor. Son beş yılda kültürel faaliyetlere daha az katıldığını belirtenlerin yüzde 72,9’u bunun temel sebebini ekonomik nedenlere bağlıyor. Bu çarpıcı veri, alım gücündeki düşüşün kültürel hayata erişimi nasıl kısıtladığını gözler önüne seriyor.
İkinci büyük nedeni olarak yüzde 17,6 ile zaman yetersizliği gösterilirken, bu oran ekonomik nedenlerin yanında oldukça düşük kalıyor. İlginç bir şekilde, dijital alternatiflerin varlığı (yüzde 1,9) veya ilgi çekici etkinlik bulunmaması (yüzde 2,8) gibi faktörlerin etkisi oldukça sınırlı. Bu durum, insanların fiziksel olarak kültür-sanat etkinliklerine katılma arzusunun devam ettiğini, ancak ekonomik engeller nedeniyle bunu gerçekleştiremediklerini gösteriyor.
Yeteri kadar desteklenmiyor…
Araştırmaya göre katılımcıların yüzde 20,3’ü markaların “kültür-sanat faaliyetleri ve sanatçılar yeterli desteği alamadığı için” bu alana destek verilmesi gerektiğini düşünürken, yüzde 18,7’si bu desteğin “toplumun gelişmesine katkı sağladığını göstermek için” gerekli olduğunu söylüyor. Reklam ve pazarlama odaklı gerekçeler beklenenden daha az öne çıkıyor. Katılımcıların sadece yüzde 11,1’i “daha çok reklam yapmak için”, yüzde 5,8’i ise “daha geniş kesime ulaşmak için” destek verilmesi gerektiğini belirtiyor.
Koç Holding’in yeri ayrı

Türkiye’de kültür-sanat alanına en fazla katkı sağladığı düşünülen şirketler sıralamasında Koç Holding yüzde 17,6’lık oranla önde gelirken, onu yüzde 16,3 ile Türkiye İş Bankası takip ediyor. Sabancı Holding ise yüzde 12,6’lık oranla üçüncü sırada yer alıyor.
Bankacılık sektörünün kültür-sanat desteğindeki ağırlığı dikkat çekici boyutta. Yapı Kredi (yüzde 10,5), Akbank (yüzde 6,2) ve Garanti BBVA (yüzde 3,2) ile birlikte ilk 10’da üç banka daha yer alıyor. Eczacıbaşı (yüzde 6,9) ve Doğuş Holding (yüzde 5,1) gibi köklü grupların da kültür-sanat alanındaki güçlü varlığı dikkat çekerken, gıda devleri Eti (yüzde 4,5) ve Ülker (yüzde 3,6) de ilk 10’da kendine yer buluyor.
En iyi kültür-sanat projeleri…

Katılımcılara kültür-sanat alanında akıllarında kalan marka iş birlikleri sorulduğunda Koç Holding, yüzde 17,6’lık oranla öne çıkıyor. Türkiye İş Bankası yüzde 16,3’lük oranla ikinci sırada yer alırken, bu algının büyük kısmı İş Sanat etkinlikleri (yüzde 7,1) ve bankanın kültür yayınlarından geliyor.
Bankacılık sektörünün toplam katkısı yüzde 26,4 seviyesinde ölçülüyor. Bu alanda Yapı Kredi yüzde 10,5’lik payla öne çıkıyor. Akbank yüzde 6,2’lik katkı payıyla bankacılık sektöründe ikinci sırada yer alıyor. Garanti BBVA ise yüzde 3,2’lik payla üçüncü sırada bulunuyor.
Müzik ve sahne sanatları alanında Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası yüzde 3,1’lik payla öne çıkarken, Turkcell Arena etkinlikleri yüzde 2, Zorlu PSM ise yüzde 1,8’lik katkı payına sahip. Görsel sanatlar alanında Eczacıbaşı Holding’in İstanbul Modern desteği yüzde 6,9’luk önemli bir paya sahipken, Doğuş Holding’in aynı kuruma sağladığı destek yüzde 5,1 seviyesinde ölçülüyor. Araştırma, kültür-sanat faaliyetlerini destekleyen firmalara toplumun büyük çoğunluğunun olumlu baktığını ortaya koyuyor.
Katılımcılar “mutluluk” ve “huzur”a ihtiyaç duyuyor…
Katılımcıların yüzde 21,6’sı mutluluğu en çok özledikleri duygu olarak belirtirken, yüzde 20,1’i ise huzuru en büyük ihtiyaçları arasında gösteriyor. Bu iki duygu, diğer tüm seçenekleri geride bırakarak Türk halkının temel arayışını yansıtıyor.
Sevgi (yüzde 7) ve güven (yüzde 6) duyguları, mutluluk ve huzurun ardından en çok öne çıkan ihtiyaçlar olarak kaydediliyor. Ekonomik rahatlık ise yüzde 4’lük bir oranla beşinci sırada yer alarak, günlük yaşamın maddi zorluklarının insan psikolojisi üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor. Eğlence (yüzde 3,4), umut (yüzde 2,4) ve birlik beraberlik (yüzde 2,1) gibi duygular da toplumun önemli bir kesimi tarafından ihtiyaç duyulan hisler arasında sayılıyor.
Konser, sinema ve tiyatro “mutluluk” dağıtıyor

Katılımcıların yüzde 44,3’ü sevdikleri sanatçının konserinde mutluluk hissinin doruklarına ulaştığını belirtirken, bu oran diğer tüm duyguları geride bırakıyor. İkinci sırada yüzde 10,4 ile huzur duygusu yer alarak, müziğin insanı sadece neşelendirmekle kalmayıp aynı zamanda içsel bir dinginlik sağladığını gösteriyor. Heyecan duygusu yüzde 8,2’lik bir oranla üçüncü sırada bulurken, duygusallık (yüzde 3,1) ve coşku (yüzde 2,5) gibi hisler de önemli bir kesim tarafından dile getirildi. Katılımcıların yüzde 2,4’ü konser anında “keyifli” hissettiklerini ifade ederken, yüzde 2,2’si bu deneyimi “sevinçli” olarak tanımlıyor.
Katılımcılara “En sevdiğiniz oyuncunun filmini sinemada izlerken ne/nasıl hissedersiniz?” sorusu yöneltildiğinde yüzde 35,1’i “mutlu” yanıtını veriyor. Onu yüzde 14 ile “heyecanlı”, yüzde 5,2 ile “keyifli”, yüzde 4,4 ile “sevinçli”, yüzde 3,9 ile “huzurlu” izliyor.
Katılımcılara en sevdikleri oyuncuyu tiyatroda izleyince ne hissettikleri sorulduğunda ise sıralama şu şekilde oluyor: Mutlu (yüzde 33,1), heyecanlı (yüzde 14,3), sevinçli (4,6), huzurlu (yüzde 3,9) ve gururlu (yüzde 3,7).
“Çok beğendiğiniz bir sergiyi gezdiğinizi düşünün, ziyaretiniz sırasında ne/nasıl hissedersiniz?” diye sorulduğunda katılımcıların yüzde 25’i “mutlu” hissettiğini söylüyor. Yüzde 9,6’lık bir kesim “huzurlu” hissettiğini söylerken, “meraklı” hissettiğini söyleyenlerin oranı yüzde 7,3 oluyor.
Araştırmanın metodolojisi:
Marketing Türkiye ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) adına Aksoy Araştırma tarafından toplumun kültür-sanata bakışını ölçümlemek amacıyla gerçekleştirilen araştırmada yüzde 95 güven aralığı ve yüzde 3 hata payı ile bin 67 kişiyle görüşüldü. Araştırmada mobil panel (eşzamanlı) ve CATI (bilgisayar destekli telefonla anket) yöntemi kullanıldı.