Bundan yedi yıl önce yayın hayatına başlayan 140Journos son dönemde sosyal medyayı sallayan videolara imza atıyor. Herkesin bildiği konulara öyle öznel ve merak uyandıran bir yerden bakıyorlar ki kimi “helal olsun” diyor, kimi linç ediyor. 140Journos Kurucu Ortakları Engin Önder ve Cem Aydoğdu ile hem kanalın dönüşümünü hem de markalar için gerçekleştirdikleri projeleri konuştuk.
Söyleşi: Eylem Arslan [email protected]
CEM AYDOĞDU: Meselenin toplumsal boyutu artık ikinci sırada
- Sıradan bir vatandaşken medyaya merak saldık, gazetecilikle alakamız yok. Türkiye’de medyada işler iyi yürümüyor ve bir boşluk var. Biz de 140Journos olarak 7 yıldır o boşluğu dolduruyoruz. 140Journos yeni medyada insanları heyecanlandırıyor, meraklarını besliyor.
- Türk medyasında çok büyük bir vasatlık var. O vasatlığı da reddediyoruz. Buna alternatif geliştirmeye çalışıyoruz. Kendi tüketmek istediğimiz içeriği üretiyoruz. Meselenin toplumsal boyutunu ikinci planda tuttuğumuzu çok rahat bir şekilde itiraf edebilirim. Yaptığımız iş daha bireysel. “Kendimizi feda edelim, varımızı yoğumuzu ortaya koyalım da halk bilgilensin” söylemi artık bana çok ütopik geliyor. Toplumsal bakış açısından bireyselliğe geçerken birçok kırılma yaşadık. Yakın dönemde yaşadığımız BDSM (hakimiyet, teslimiyet, sadizm, mazoşizm) olayı da bunun bir kanıtı.
CEM AYDOĞDU: Kediyi merak öldürür
- Yayın akışını 2 sene önce videoya dönüştürdüğümüzde artık “tanıklık” değil, “merak” bizim için önemli olacak demiştik. Tanıklıktan meraka geçmek de pasiften aktife geçmek gibi… Tanık gördüğü kadarını söyler, üstüne bir yorum katmaz. Ama merak kediyi öldürür. Patini her şeye atıyorsun, zarar veriyorsun, biraz ortalığı karıştırıyorsun. Şu an o noktadayız.
- İnsanları mutlu etmek kesinlikle bir haz. Ama insanları memnun etmeye çalıştığınızda o mümkün değil. Deneyin isterseniz. Şimdiki formülümüz bu: Müthiş bir bireysellik. Bu kadar toplumsallık içeren bir işte biz bireysel düşünmeyi tercih ediyoruz.
Türkiye’de medya tembel insanlarla dolu
- 20 kişilik bir ekibimiz var. Bunların çoğu video grafikçisi. Ekipte kurgucular art ve kreatif direktörler, editörler, araştırmacılar bulunuyor. Bu kafayla kendimizce yakın geleceğin medya yöneticilerini yetiştirmek istiyoruz. CV ile insan bulamıyoruz. Çağrı yaptığımızda binlerce insan başvuru yapıyor.
- Türkiye’de medya tembel insanlarla dolu. Herkes değnekçi gibi sorumluluk almadan kısa yoldan para kazanmak istiyor… Bunu sevmiyoruz. O yüzden kendi iş gücümüzü yetiştiriyoruz.
Orta Doğu’da uzayın bir sonu var!
- Ekibimiz çalışırken sürekli beyin fırtınası yapıyor. Hazırladığımız haberler de bu şekilde çıkıyor ortaya. İnsanlar bence yaptığımız içeriği çoğunlukla yanlış anlıyor ve yanlış öneriler yapıyor. “Bizim köşedeki kağıtçıyı çekin” diyorlar örneğin. Niye çekelim? Bizim niyetimiz yaşlı ve gariban dayıları popüler etmek değil. Ama hikayelerinde bir derinlik varsa ve oradan bir Türkiye anlatısı çıkıyorsa ona bakıyoruz.
- Ortadoğu’da bir uzay hikayesi anlatmak istiyorsan, “Diyarbakır’da bir astronom”u izlemelisin. Çünkü adamın teleskobu Sur Olayları’nda kırılıyor. Ve bu duruma adam çok üzülüyor çünkü teleskop olmadan astronomi de olmuyor. Bu Ortadoğu’dur. Ortadoğu’da uzay dramatik bir şeydir, sonu vardır. O nedenle gariban bir dayıyı çekiyoruz.
Markalarla da çalışıyoruz
- 140Journos olarak video yapıyoruz. Videoyu markalar için yaparsan reklam oluyor, bir saat çekersen film, 40 dakika yaparsan belgesel oluyor. Ve biz hepsini yapıyoruz. Markalara reklam çekiyoruz. Akbank, BKM, Redbull, Filli Boya çalıştığımız markalar arasında… Blue TV’ye yayın satışı gerçekleştiriyoruz. Belgesel serileri yapmaya başladık.
- Video dışında danışmanlık hizmeti veriyoruz, eğitimler ve araştırmalar yapıyoruz. WhatsApp bizim butik mecramız. Orada özel tartışmalar ve yayınlar yapıyoruz. Sponsorlu tematik içeriklerimiz var. YouTube yayın gelirimiz hiç yok çünkü tamamı müzik telifine gidiyor. Ama o müzikleri kullandığımız için de insanların ilgisi artıyor. Keyifle izlendikten sonra o yayın geliri de gelmesin zaten.
Gerçeği kurumsallaştırıyoruz
- Bütçeli içerik hazırlarken belli kıstaslarımız var. Çünkü bizim ürünümüz gerçeklik. Gerçekliği türetiyoruz. Bir hikaye çekeceksek ya gerçekten esinlenmeli ya da gerçekçi olmalıyız. Editoryal olarak arkasında duracağımız bir ürün olması gerekiyor.
- “Otur bize replik yaz” dendiğinde o bizim yapabileceğimiz bir şey olmuyor. Kendi üslubumuzca bir şey yapıyoruz. Başka türlüsü benim canımı çok sıkıyor. Eğlendiğimiz şey gerçekle oynamak, gerçeği kurumsallaştırmak diyebiliriz. Kurmaca istiyorsanız bunu yapan bir milyar tane ajans var. Gerçeklik istiyorsanız biz varız.
Türkiye’de ne yapsan linç ediliyorsun
- “Atatürk’e benzeyen adam”dan sonra “İsa’ya benzeyen adam: Hasan Mezarcı” konulu bir çalışma yapıyoruz. Çok ilginç bir karakter. Çok da sağlam linç yiyebiliriz. Cumhuriyeti ve Atatürk’ü hedef alan bir adam… Türkiye’de ne yapsan linç ediliyorsun. Post-truth çağının içinde öyle bir yaşıyoruz ki linç aşırı doğal bir sonuç. Beteri olmadığına şükretmemiz lazım.
- BDSM videosunu gelen tepkiler nedeniyle yayından kaldırmadık. Müzikle ilgiliydi geri çekme nedenimiz. Müzik dışında bir çekincemiz yoktu. Müziği değiştirdikten sonra tekrar yayınlayacağız. Ama hemen değil. Çünkü ikinci bölümünü de yapıyorduk onun. İkisini birleştireceğiz.
- BDSM videosunun çekimleri Nisan’dan Aralık’a kadar sürdü. Çekim süreci tam bir dramdı çünkü çok mahrem bir konu olduğu için insanlar karar değiştiriyordu. Müsaade veren, daha sonra iznini geri çekiyordu. İş cinselliğe girince toplumun çok güçlü bir refleksi var. Türkiye’de en çok ziyaret edilen siteler porno siteler. Ama herkes “şey” bekçisi. Söz konusu haber olsa bile…
BDSM videomuz bir arzu nesnesine dönüştü
- Bu kadar BDSM konuşuldu mu bu ülkede? Twitter’a girin kıyamet kopuyor. Örneğin bizim BDSM videomuz yayında 12 saat kaldı ve bir arzu nesnesine dönüştü. Herkes el altından video dağıtıyor. Ne kadar ilginç bir durum. Buraya pazarlama müdürleri geliyor: “Abi var mı elinizde video” diye soruyorlar. Herkese özel link veriyoruz.
- Penis Haritası’nda da bir cinsellik yok. Belgeselden sonra ailemizle “penis” konuşabildik. “İndirin donları sayım yapacağız” gibi bir şey olamayacağı için buradaki 3 bin 500 deneklik örneklem bizim için çok kıymetliydi. Ve tartışma da başlattı.
Her 3 videonun 1’i ticari
- Bir reklam ajansı gibi takvimle ilerliyoruz, bir yandan da bu yayınları yapıyoruz. Yaptığımız her 3 videonun 1’i ticari. Ve o ikisinin yapılmasını ticari olan sağlıyor.
- WhatsApp grubuna bir süre ara verdik. Şimdi onu analitik bir zemine taşıyoruz. WhatsApp’ı focus grup olarak konumlandıracağız. Butik tutmamız gereken, butikliğiyle markalamamız gereken mecra WhatsApp… Orayı bir kulübe çeviriyoruz.
- Data da toplayacağız. Tabii ki vermek isteyen insanların dataları. Bu datalar da bir süre sonra reklamverenlerle buluşacak. Zorlu Holding, Radyo Eksen, iyzico gibi markalara zaten WhatsApp’da tematik yayınlar sunduk. Bizim geliştirdiğimiz sistemle birlikte markalar bir konferansta dokunamayacağı kadar insana dokunabiliyor. 30 bin kişiye ulaşabiliyoruz WhatsApp sayesinde… Şubat itibarıyla yeniden WhatsApp’da olacağız…
Alternatif medya dernek kafasıyla çalışıyor
- İyi içerikler bence çok para etmeli. O alanda bir öncü gibi hareket ettiğimizi düşünüyorum. Benchmark yaratıyoruz. Kaşeler sürekli artıyor, kurumsallık geliyor. Alternatif medya çok dernek kafasıyla devam ediyor Türkiye’de. “Nereden para kazanacağız”ın yanıtını bilmiyorlar. İçerik inanılmaz rastlantılarla ve özenle ortaya çıkan bir şey. Onu güzel işleyip ortaya koyduğunda alıcısı oluyor. “Bu adamlarda potansiyel var” deyip gelen marka da oluyor.