Çok değil bundan 4 yıl önce kurulan Medipol Başakşehir Futbol Kulübü, bugün tam anlamıyla bir futbol fenomenine dönüştü. Türkiye’nin asırlık kulüplerine kafa tutan, son iki yıldır şampiyonluğun güçlü adayları arasında yer alan Başakşehir emin adımlarla bir futbol markasına dönüşüyor. Bu başarının mimarlarından Medipol Başakşehir Futbol Kulübü Başkanı Göksel Gümüşdağ kulübün markalaşma yolculuğunu ve gelecek hedeflerini iddialı sözlerle Marketing Türkiye’ye anlattı…
Söyleşi: Berkan Kişin
4 sene önce “belediye takımı” olarak anılan bir kulübü, kısa zaman içerisinde kurumsal ve sürdürülebilir başarılar elde eden bir futbol markası haline getirdiniz. Bu başarının arkasında yatan faktörler nelerdi?
Medipol Başakşehir Futbol Kulübü, belediyeyle hiçbir bağı bulunmayan, uluslararası bağımsız denetim şirketleri tarafından denetlenen, 4 sene evvel kurulmuş bir anonim şirkettir. Sanıyorum herkes bizim sıradan bir takım olacağımızı düşünüyordu. Medya da büyük takım taraftarları da bizimle çok fazla uğraşmıyorlardı. O sene dördüncü olduk. Avrupa’ya gittik. Sonraki sene yine dördüncü olarak bir kez daha Avrupa’ya gittik. Geçen sene şampiyonluğu kıl payı kaçırdık, ikinci olduk, Şampiyonlar Ligi’nin kapısından dönerek gene Avrupa’ya gittik. Dolayısıyla ciddi bir rakip doğdu. Üstelik gelip geçici olmadığı belli bir takım. Geçen senenin sonlarına doğru hakkımızda bu yüzden daha çok konuşulur oldu. “Belediye takımı” yakıştırmaları işte o zaman başladı. Her fırsatta bize dokundurma moda oldu. Bu seneyse şampiyonluk yarışı üç büyük kulüple bizim aramızda yaşanıyor ve artık bizim kalıcı gücümüzü herkes biliyor. Medipol Başakşehir her başarılı şirketin arkasındaki doğrular gibi kurumsal, tutarlı, sürdürülebilir bir iş anlayışıyla yönetiliyor.
Medipol Başakşehir FK’yı böyle kısa bir zaman diliminde bir futbol markası haline getiren stratejiden söz eder misiniz?
Üç kelimeyle özetlemem gerekirse: Tutarlılık, profesyonellik ve sevgi… Aynı antrenörle 9 yıldır devam eden, sadece futbola ve futbol ilişkili konulara yatırım yapan, profesyonel yöneticilerine karar alma yetkisi sunan, aldıkları kararların arkasında duran, yenilikleri takip eden, uygulayan ve farklı görüşlere daima açık olan bir şirket kimliğimiz var.
Medipol Başakşehir FK’nın sınırlı sayıda taraftarı var. Bu taraftarın sayısıyla büyük takım olmak mümkün mü? Taraftar sayısını artırmak için neler yapacaksınız?
Dört sene önce maçlarımıza 300 kişi gelirdi. Bugün üç büyüklerin dışında en çok Passolig kartı satmış takımlardan biri Medipol Başakşehir’dir. 10 binin üzerinde kombine kart satışı gerçekleştirdik. Muhtemelen en hızlı taraftar kazanan kulüp biziz. Bu sezon sahamızda oynadığımız maçlara bir göz atın, tribünlerin en az yüzde 50’sinin daima dolu olduğunu göreceksiniz. Ayrıca, profesyonel bir ekip aracılığıyla sistemli bir şekilde her hafta “yeni taraftar kazanma” adına titiz bir çalışmamız var.
Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi takımların arkasında ciddi bir sponsor desteği var. Medipol Başakşehir FK hak ettiği desteği alabiliyor mu sizce?
Sponsor gelirlerinde birçok kulübün önündeyiz. Bunun sebebi sürdürülebilir başarımız. Biz tam dört sezondur büyük kulüp taraftarlarının bile en çok takip ettiği takımız çünkü daima şampiyonluk yarışının içindeyiz. Sponsorluklar, seyir oranları, medya yansımaları ve görsel anlamda kamuoyuna aktarılan futbol materyallerinin arasındaki paylarınızla değer bulur. Başakşehir izleme oranlarına göz atan herkes bunca sponsorun neden bize yatırım yaptığını anlayabilir.
Sosyal medya kullanımınız, rakip takımlarla bu mecradaki etkileşimleriniz tüm kesimlerdeki sporseverler tarafından sempatiyle karşılanıyor. Bu bilinçli olarak tercih ettiğiniz bir strateji mi?
Bu tabi ki bilinçli olarak tercih ettiğimiz bir sosyal medya stratejisi. Geçtiğimiz yıllarda çok daha etkindik ama bu dahi futbol başarımızla birlikte gereğinden fazla ciddiye alınan bir mecra olmaya başladı. Biz daima sempatik, gülümseten, dozunu kaçırmayan mesajlarla herkesi gülümsetmeye, kimseyi kırmadan eğlendirmeye, sponsorlarımıza da yeni bir pazarlama alanı yaratmaya gayret ettik. Bazen görüyoruz, üç büyük kulüp taraftarları bir araya geliyor ve hangi takımla oynuyorsak rakibimizin kazanması için birlik oluyor. Bu, Türk futbol tarihinde görülmemiş bir şey. Hal böyleyken bizim sosyal medya alışkanlıklarımızı da değiştirmemiz lazım. Sosyal medya, bildiğiniz üzere hararetli tartışmalara maruz kalan bir platform. Bu yüzden eskisi kadar aktif olmamayı seçiyoruz.
Henüz kupa kazanamadınız… Futbolda markalaşmanın yolu biraz da başarıdan geçiyor. Kendinizi başarılı addedebilmeniz için önüne koyduğu hedefler nelerdir?
Bu sezon bitince yeniden konuşalım.
Avrupa’da sportif anlamda sürdürülebilir başarılar elde edemememizin sebepleri neler?
Yeniliklere daha açık olmalıyız. Teknoloji, futbol endüstrisine çok şey kattı ama biz hâlâ video hakemlik, gol çizgisi teknolojileri gibi konularda çok ağır kalıyoruz. Hakem performansları da bu ataletten olumsuz anlamda etkileniyor. Altyapı için yatırım hassasiyeti sadece dilimizde. Ayrıca duygusal insanlarız. Tepkilerimizi kontrol edemediğimiz gibi bunu sahaya da yansıtıyoruz. Premier Ligi seyrettiğinizde bu anlattıklarımın hiçbirini görmüyorsunuz. Teknolojiden sonuna kadar yardım alıyorlar. Oyuncular, takımlar, yöneticiler, taraftarlar seyir zevki için, eğlence için, futbol için bir araya geliyor. O zaman başarı da beraberinde geliyor. Biz futbolu geliştirmek dururken başka ve önemsiz şeyler için enerji harcıyoruz. Başarıya giden yolun önünü tıkayan şeylerdir bunlar.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü “100 milyon taraftar” hedefiyle dünya çapında taraftar kazanmak için çeşitli kampanyalar gerçekleştiriyor… Sizin de bu doğrultuda yatırımlarınız olacak mı?
Beşiktaş’ın global futbol pazarına ve özellikle de Çin pazarına bakış açısını çok doğru buluyorum. Bizde bazı konularda benzeri stratejilerle ilerliyoruz. Biz bir şirketiz ve global pazar şartlarına adapte olabilmek için daha kompakt ve daha çevik bir yapıya sahibiz. Yeni kurulmuş ve hem ticari hem sportif anlamda sağlıklı bir şirket yapısına kavuşmuş, uzun dönemli planlarını daha net veriler üzerine bina edebilen özelliklerimiz sayesinde yabancı yatırımcılar için çok cazip bir konumdayız. Tutkulu bir taraftar gözüyle en büyük hayalimiz şampiyonluk. Ama bizi her şeyini şampiyonluğa endekslemiş hararetli bir taraftar markası gibi görmeyin. Biz bir spor endüstrisi markasıyız ve böyle bir markanın yöneticisi olarak baktığımda çok iyi bir yerdeyiz. Bu sezon itibarıyla da istikrarlı gelişimimizi kuruluşunun dördüncü yılında da garanti altına almış durumdayız. Geldiğimiz noktadan çok memnunuz.
Bu söyleşi Marketing Türkiye Mayıs sayısında yayınlanmıştır.