Yeni çıktı fırından: “Simit Ekonomisi”…
Simit, Kate Raworth’un* kitabında bir metafor. Ürün çok bildik ve bizden olunca konuya dikkat kesiliyorum. Öyle ya, simit en ucuzundan doyurucu bir öğün hele yanında peynir ve çay da varsa değme keyfe…
Kate Raworth’un “21. yüzyıl insana hizmet yüzyılı olmadır” düşüncesini savunan kitabına ilişkin yorumları da okuyorum. Bazı yerlerde simit yerine “çörek” kullanıldığını da görüyorum. Bizim mutfak kültürümüzde çörek çeşitliliği ve şekli nedeniyle beynimde bir halka imgesi belirmediğinden ben de “simit” metaforunu kullanmaya karar veriyorum ki zaten kitabının adı da “Simit Ekonomisi”.
Simit, 21. yüzyılda insanların içerisinde olması ve dışarıda kimsenin kalmamasını gösteren bir sembol olarak seçilmiş. Ana akım iktisadi varsayımlarımızı (rasyonel insan doğası ve serbest piyasanın kaçınılmazlığı gibi) ve buna karşın önerilerimizi, bu simidin içerisine girmek için değiştirmemiz gerektiğini ifade eden bir çağrının somutlaştırılmış hali. Kate Raworth, kitabında simidi daha ayrıntılı anlatıyor: Kimsenin altına inmemesi gereken bir toplumsal tavan ile kimsenin ötesine geçmemesi gereken küresel baskıların yarattığı bir ekolojik tavan olduğunu söylüyor. İnsanların güvenli ve adil bir biçimde yaşamını sürdürebileceği alan bu ikisi arasında kalıyor. Simidin iç halkası (yani toplumsal taban) ise dünya üzerinde yaşayan kimsenin mahrum olmamasının gerektiği temel ihtiyaçları sunuyor. Bunları sırasıyla sayarsak: Yeterli miktarda gıda, temiz su ve düzgün bir sıhhi temizlik, enerjiye ve temiz yemek pişirme imkânlarına erişim, eğitime ve sağlığa erişim, düzgün barınma şartları, asgari bir gelir ve düzgün bir iş, bilgi ve toplumsal destek ağlarına erişim…
Simide nasıl gideceğiz?
21. yüzyıl iktisatçılarının, öğrencilerinin ve de sıradan insanların üzerinde kafa yorması gereken mesele, simide giden yola nasıl varılacağıdır. Profesör Raworth, tartışmaya açık bıraktığı yedi yol öneriyor:
1. Hedef Değişikliği
İktisadi büyüklüğü ve büyümeyi nasıl ölçüyoruz? Uzun süredir bunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) olduğu söyleniyor -üstelik bu ölçütün refahı ve geliri ne kadar ölçtüğü son derece tartışmalı olsa da.
2. Büyük Resmi Görmek
Yazara göre, 21. yüzyılın hikâyesinin başkahramanı insanlıktır. İnsanlık büyük resmi görmeli ve değiştirmelidir.
3. İnsan Doğasını Geliştirmek
İnsan doğasına dair bugüne kadar yerleşik olan bakışımızı değiştirme önerisinin, kitabın en önemli iddialarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
4. Sistemleri Kavramak
Ana akım iktisadi modeller, iktisadı diğer pozitif bilimler gibi saygın bir disiplin yapma gayretiyle iktisat için her zaman geçerli olacak kanunlar belirlemeye çalıştılar.
5. Bölüştürmek
“Başarının sırrı, çekilen cefalara bağlıdır” herkesin duyduğu ve onayladığı bir sözdür. Bunun ekonomi alanına uyarlanması şöyledir: Toplumlar bir gün daha zengin, daha adil, daha başarılı olmak istiyorlarsa, şu an içinde bulundukları sıkıntılara katlanmalı, eşitsizlikleri ve yoksullukları göz ardı edip durmadan çalışmalıdır.
6. Yenilemek için Yaratmak
İşlerin yolunda gittiğinin en önemli göstergesi olarak ekonomik büyümeyi kabul ettiğimiz anda, şu an yaşadığımız yakıcı çevresel tahribatı da erteleriz.
7. Büyüme Bağımlılığını Bir Kenara Bırakmak
Raworth, yedinci yola içinden kolaylıkla çıkılamayacak iki önermeyle başlıyor: “Hiçbir ülke insanların yoksulluğunu büyüyen bir ekonomi olmadan sona erdirememiştir” ve “Hiçbir ülke büyümeyle ekolojik tahribata son verememiştir.” İçinden çıkılması zor, değil mi? Bu kısımda yazar, büyüme konusunda agnostik ekonomilerin yaratılmasını savunuyor.
Sözün özü: Sosyoekonomik olarak geride kalmışlara daha fazla sabretmelerini söyleyemeyiz!
Kate Raworth hocaya katılmamak elde değil. İnandığım tek şey, yönetim şekli ne olursa olsun insanların dünya kaynaklarını adil bir biçimde paylaşmadıkları takdirde adil bir düzenin var olamayacağı. Kaldı ki sürdürülebilirlik de bu adalete bağlı. Daha çok tüketmek yerine daha dengeli paylaşmak bundan sonraki son çıkış gibi gözüküyor. Kimseyi geride bırakmadan ilerlemek Vietnam ve Irak savaşlarını anlatan Amerikan filmlerde geçen ve cesaretleriyle anlan denizcilerinden sıklıkla duyduğumuz cümleleri hatırlatıyorsa da işin romantik yani çoktan bitti. Sosyoekonomik olarak geride kalmışlara daha fazla beklemelerini ya da gelecek güzel günlerden söz etmeyi bırakmalıyız; gücü elinde tutanlar da, elinde güç olduğunu bildiğimiz kurumlar da!
*Kate Raworth, temel insan ihtiyaçları ile gezegen sınırları arasında denge kuran bir ekonomik model olarak anladığı “Simit Ekonomisi” ile tanınan bir İngiliz iktisatçıdır. Oxford Üniversitesi Çevresel Değişim Enstitüsü’nde Kıdemli Yardımcı ve Amsterdam Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nde Uygulama Profesörüdür.