
Yeni nesil sekülerler: Seküler yaşayıp dindar ölmek!
Türkiye’de seküler yaşam, zamana ve değişen dünya düzenine ayak uydurarak evriliyor. Bireysel özgürlükleri ve çağdaş değerleri benimseyen sekülerler, yaşamın farklı alanlarında kendilerine özgü bir modernlik anlayışı geliştiriyor. Peki, bu dönüşüm, onların tüketim alışkanlıklarından marka tercihlerine, toplumsal olaylara yaklaşımlarından dijital dünyaya katılımlarına kadar nasıl bir etki yaratıyor? Marketing Türkiye için Aksoy Araştırma tarafından gerçekleştirilen “Yeni Nesil Sekülerler” araştırması, seküler bireylerin günümüzdeki yaşam tarzlarına ve tercihlerine ışık tutuyor…
Modern ve geleneksel yaşam arasındaki denge

Araştırma kapsamında katılımcılara ilk olarak “Kendinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 53,1’i kendini “modern”, yüzde 46,9’u ise “kısmen modern” olarak tanımlıyor. Daha önce Marketing Türkiye adına Aksoy Araştırma’nın gerçekleştirdiği “Yeni Nesil Muhafazakarlar” araştırmasında ise katılımcıların yüzde 79,3’ü bu soruya “Kısmen muhafazakarım” ve yüzde 20,7’si “Tamamen muhafazakarım” yanıtını vermişti.
“Geleneksel yaşam biçimiyle modern yaşam biçimini bir arada yürütmede kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?” sorusuna ise katılımcıların yüzde 58’i “geleneksel değerleri ve modern hayatı dengelemeye çalışıyorum” yanıtını veriyor. “Modern yaşama daha yakın hissediyorum” diyenler yüzde 35, “geleneksel değerlere daha yakın hissediyorum” diyenler ise yüzde 6,6 oluyor. Yüzde 0,4’lük bir kesim ise “fikrim yok” diyor.
Seküler yaşayıp dindar ölmek!

Çalışmada “Akıl ve bilim tek bilgi kaynağıdır” ifadesine katılanların oranı yüzde 81,8’i buluyor. “Dinler, insanların özgürlüklerini gereksiz yere kısıtlar” ifadesi ise yüzde 37,6 oranında destek buluyor. “Akıl ve bilim ile çelişen dini bilgiler hurafedir” ifadesine yüzde 54,9’luk bir kesim katılırken “Bir erkeğin ya da kadının açık giyiniyor olmasından rahatsızlık duymam” ifadesini benimseyenlerin oranı ise yüzde 73,5’i buluyor. Seküler hayat tarzına sahip bireylerin yüzde 74’ü “Çaresiz hissettiğim bir anda yüce bir güce sığınırım” diyor… Dini kurallara göre gömülmek istediğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 72,1’i buluyor. Bir eşcinsel çift ile komşu olmanın kendisini rahatsız etmeyeceğini söyleyenlerin oranı yüzde 39,8 olurken, bu görüşü desteklemeyenlerin oranı yüzde 33,6 ile karşılık buluyor.
Türbandan rahatsız değiller…
Katılımcıların yüzde 81,9’u türbanlı bir kadına karşı olumsuz bir tutum sergilemiyor. Yüzde 6,6’lık bir kesim ise rahatsız olacağını belirtiyor. Kadınlar (yüzde 86,4) erkeklere (yüzde 76,9) kıyasla daha hoşgörülü. Yaş grupları arasında da farklılıklar söz konusu: 18-30 yaş arasında türbandan rahatsız olmayacağını söyleyenler yüzde 88,2’lik bir kesimi oluştururken, 31-45 yaş grubunda bu oran yüzde 76,6’ya düşüyor.
Çarşafa karşı mesafeliler
Katılımcıların yüzde 32,3’ü çarşafı rahatsız edici bulurken, yüzde 43,8’i bundan rahatsız olmadığını belirtiyor. Ancak yüzde 23,9’luk kararsız kesim, katılımcılar arasında net bir görüş birliği olmadığını ortaya koyuyor.
Erkekler ise çarşafa karşı kadınlardan daha mesafeli. Bir kadının çarşaf giymesinden rahatsız olacağını söyleyen erkekler yüzde 35,2 iken kadınlarda bu oran yüzde 29,7.
Katılımcıların yüzde 41,6’sı burkadan rahatsız oluyor

Verilere göre, katılımcıların yüzde 41,6’sı bir kadının burka giymesinden rahatsız olacağını söylüyor. Yüzde 38,5 ise rahatsız olmayacağını belirtiyor. Kararsızların oranı ise yüzde 19,9 olarak ölçülüyor.
Cinsiyet açısından değerlendirildiğinde, erkekler burkaya karşı daha katı bir tutum sergiliyor. Erkeklerin yarısı burkadan rahatsız olduğunu söylerken, kadınlarda bu oran yüzde 33,3 seviyesinde kalıyor.
Üniversitede türban destek görüyor…

Araştırmada “Üniversitede türbanlı öğrencilerin olmasına dair görüşünüz hangisine yakındır?” sorusu yöneltildiğinde, yüzde 69,9’luk bir kesim doğru bulduğunu söylüyor. Yüzde 9,7’lik bir kesim ise üniversitede türbanlı öğrencilerin olmasını yanlış buluyor.
Kadınlar erkeklere kıyasla konuya daha olumlu bakıyor. Kadınların yüzde 74,6’sı üniversitede türbanlı öğrencilerin olmasına olumlu yaklaşırken erkeklerde bu oran yüzde 64,8’de kalıyor.
Türbanlı kadınların kamuda olması destekleniyor

Türbanlı kadınların kamuda memur olarak çalışması konusunda ise daha olumlu bir yaklaşım olduğu görülüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 65,9’u bu kararı doğru bulduğunu söylerken yüzde 15 yanlış buluyor. Kamuda türbanlı kadınların olması konusunda kadınlar erkeklerden daha olumlu bir tavır sergiliyor. Kadınların yüzde 71,2’si türbanlı kadınların kamuda memur olmasını doğru bulurken erkeklerde bu oran yüzde 60,2’de kalıyor.
Yüzde 92’lik bir kesim “insanların inanma hakkı vardır” diyor

Yüzde 92’lik bir kesim “insanların inanma hakkı vardır” ifadesine katıldığını belirterek, inanç özgürlüğüne olan desteğin güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra, “tüm dinler insanlığın önünde bir engeldir” görüşüne ise sadece yüzde 8’lik bir kesim katılıyor yani sekülerlerin büyük kısmı dinlerin bir engel oluşturmadığını savunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığına ilişkin ise belirgin bir görüş ayrılığı bulunuyor. Katılımcıların yüzde 40,3’ü, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığını sürdürmesi gerektiğini belirtirken, yüzde 59,7’si ise bu kurumun kaldırılması gerektiğini ifade ediyor.
Din eğitimi temel bir gereklilik mi?
Araştırma sonuçlarına göre, sekülerlerin yüzde 44,2’si din eğitimini temel bir gereklilik olarak görürken, yüzde 26,5’i seçmeli ders olmasını, yüzde 19,9’u ise tamamen bilimsel eğitim alınmasını savunuyor. Çocukların din eğitimine karar verme hakkının onlara ait olması gerektiğini düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 8,3.
Cinsiyet açısından bakıldığında, erkeklerin yüzde 45’i din eğitimini gerekli görürken, kadınlarda bu oran yüzde 43,2. Kadınlar, erkeklere göre daha fazla seçmeli eğitim verilmesini destekliyor. 18-30 yaş grubunda din eğitiminin gerekliliği daha yaygın bir görüşken, 31-45 yaş grubunda bu oran biraz daha düşüyor.
Araştırmaya göre, katılımcıların yüzde 14,2’si dini nikahın yasaklanmasını savunurken, yüzde 83,2’si resmi nikah sonrası dini nikahın kıyılmasını doğru buluyor. Cinsiyet bazında, erkeklerin yüzde 15,7’si dini nikahın yasaklanmasını isterken, kadınlarda bu oran yüzde 12,7. Kadınların yüzde 87,3’ü resmi nikah şartıyla dini nikaha sıcak bakıyor.
Sekülerler Eti’ci, muhafazakarlar Ülker’ci

Seküler katılımcıların yüzde 26,5’i Eti’nin favori gıda markası olduğunu söylüyor. Yüzde 12,6’lık bir kesim ise “Favori gıda markanız hangisi?” sorusuna “Ülker” yanıtını veriyor. Ülker’i yüzde 9,1 ile Pınar, yüzde 5,7 ile Sütaş ve yüzde 5,1 ile Nestle izliyor. Muhafazakar katılımcılarda ise ilk sırada Ülker (yüzde 26,3) yer alıyor. Onu yüzde 14,6 ile Torku, yüzde 12,2 ile Eti, yüzde 5,5 ile Pınar ve yüzde 5,2 ile Sek takip ediyor.
“Cami giderleri cami cemaati tarafından karşılanmalı”

Seküler katılımcıların yüzde 35,4’ü cami giderlerinin devlet tarafından karşılanmasını desteklerken, yüzde 64,6’sı bu sorumluluğun cami cemaatinde olması gerektiğini düşünüyor. Erkeklerin yüzde 45,4’ü devlet desteğini savunurken, kadınlarda bu oran yüzde 26,3’e düşüyor. Kadınların yüzde 73,7’si giderlerin cemaat tarafından karşılanması gerektiğini savunuyor.
Sekülerler global markalara daha çok güveniyor

Sekülerlerin yüzde 48,7’si yerli ve global markalara eşit derecede güvenirken, yüzde 36,7’si global markaları daha güvenilir buluyor. Sadece yerli markalara güvenenlerin oranı ise yüzde 14,6.
Muhafazakar katılımcılarda ise durum tam tersi. Yerli markalara daha çok güvendiğini söyleyen kesim yüzde 44,9’u bulurken, global markalara güvenenlerin oranı yüzde 17,7.
Seküler katılımcıların %28,3’ü birkaç yılda bir kez kültürel etkinliklere (tiyatro, sinema, konser vb.) katıldığını söylüyor. Yüzde 27,4’lük bir kesim yılda birkaç kez katıldığını belirtiyor. Kültürel etkinliklere birkaç ayda bir kez katılanlar yüzde 19,9’luk bir kesimi oluştururken ayda birkaç kez gidenler yüzde 23,5, haftada birkaç kez gidenler ise yüzde 0,9’da kalıyor.
Zara sekülerlerin, LC Waikiki muhafazakarların favorisi!

Seküler katılımcılara “Favori giyim markanız hangisi?” diye sorulduğunda yüzde 13,7’si Zara yanıtını veriyor. Zara’yı yüzde 9,7 ile Mavi ve LC Waikiki, yüzde 8,8 ile DeFacto, yüzde 7,5 ile Koton takip ediyor. Muhafazakar katılımcılara aynı soru yöneltildiğinde yüzde 25,9 ile LC Waikiki ilk sırada yer alıyor. LC Waikiki’yi yüzde 10,1 ile Defacto ve Koton, yüzde 8,6 ile Mavi ve yüzde 4,3 ile H&M takip ediyor.
Katılımcıların çoğu alışverişte hem online hem fiziki mağazaları tercih ediyor

Katılımcılara “E-ticaret siteleri üzerinden mi, yoksa fiziksel mağazalardan mı alışveriş yapmayı tercih ediyorsunuz?” sorusu sorulduğunda sekülerlerden yüzde 75,7’lik bir kesim her ikisini de tercih ettiğini söylüyor. Seküler katılımcıların yüzde 13,7’si sadece online mağazalardan alışveriş yaptığını söylerken fiziksel mağazayı tercih edenlerin oranı ise yüzde 10,6’da kalıyor.
Muhafazakarlar arasında da benzer bir yaklaşım söz konusu. Araştırmaya katılan muhafazakar katılımcıların yüzde 69,2’si hem online hem de fiziki mağazaları tercih ettiğini belirtiyor. katılımcıların yüzde 13,1’i sadece online mağazayı tercih ettiğini söylerken fiziksel mağazadan alışveriş yapanların oranı ise 17,7 oluyor.
Sekülerlerin favori otomobil markası BMW

Seküler katılımcıların favori otomobil markası BMW (yüzde 16,4) olarak öne çıkıyor. BMW’yi Mercedes (yüzde 15,5), Audi (yüzde 7,6), Volkswagen (yüzde 6,2) ve Ford (yüzde 6,1) takip ediyor.
Muhafazakarların favorisi ise TOGG (yüzde 11,6) olurken onu Mercedes (yüzde 10,9), BMW (yüzde 9,6), Audi (yüzde 7,3) ve Volvo (yüzde 6,4) izliyor.
Geleneksel aile yapısına verilen önem büyük!

Seküler katılımcıların çoğu geleneksel aile yapısına önem verdiğini belirtiyor, yüzde 45,1’i “çok önem veriyorum”, yüzde 28,3’ü “kısmen önem veriyorum” diyor. Kadınların yüzde 48,3’ü geleneksel aile yapısına büyük önem verirken, erkeklerde bu oran yüzde 41,7. Evli katılımcıların yüzde 46,8’i, bekarların ise yüzde 42,5’i aynı görüşü paylaşıyor.
“Yeni Nesil Muhafazakarlar” araştırmasında ise ortaya dikkat çeken bir sonuç çıkıyor: Geleneksel aile yapısına çok önem verdiğini söyleyenlerin oranı yüzde 39,4’e ulaşıyor. “Önem veriyorum” diyenler ise yüzde 40,4’ü buluyor. Yüzde 16,7’lik bir kesim “kısmen önem veriyorum” yanıtını veriyor.
Araştırmanın metodolojisi:
Marketing Türkiye adına Aksoy Araştırma’nın gerçekleştirdiği “Yeni Nesil Sekülerler” araştırması Mart ayında 600 kişi ile online olarak gerçekleştirildi. Araştırmanın örneklemi 45 yaş altı, seküler seçmenin ağırlıklı olarak oy verdiği partilere oy verdiğini ifade eden ve kendisini kısmen veya tamamen modern olarak tanımlayan kişilerden oluştu.
Kutuplaşma değil toplumsal barış zamanı

Aksoy Araştırma Kurucusu
✓ Yeni nesil muhafazakarlarda modern yaşama ayak uydurma çabası gözlemlenirken, yeni nesil modern yaşamı tercih eden yurttaşlarda ise geleneklerden kopmama arayışı dikkat çekiyor. Her iki grup da geleneksel değerlerle modern yaşam arasında bir denge kurma çabası içerisinde. Bu durum, aslında her iki tarafın da merkeze konumlanmaya yöneldiğinin önemli işaretlerinden biri.
✓ Türkiye’nin yakın geçmişinde en önemli kutuplaşma başlıklarından biri olan kadınların türban tercihi konusunda yeni nesil modern yurttaşlar açısından artık böyle bir tartışma kalmamış durumda. Türbandan rahatsız olmama haliyle birlikte çarşaf gibi burka gibi tartışmalarda anlamlı oranda mesafeli olma hali geçerliliğini koruyor.
✓ Tarikatlar konusunda ise son derece keskin, bir önceki kuşaktan ayrışmayan ve hatta onlar kadar güçlü bir biçimde kapatılması ya da çok sıkı denetlenmesi yönünde bir taleple karşılaşıyoruz.
✓ Türkiye’nin artık bugününde ve yakın geleceğinde merkezi temsil eden siyasetin, merkezi temsil eden toplumsal vaatlerin daha fazla karşılık bulma potansiyeli son derece açık. Bu, Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal kutuplaşmanın aslında yeni kuşaklarda bugünkü kadar potansiyeli olmadığını ve daha fazla toplumsal barışın, bir arada yaşamanın ortak hayaller kurdurabilmenin imkanlarını işaret ediyor.