Yeni dünyada edebiyat!
Bir önceki yazıyı Amazon’a ayırıp, şirketin dijital dünyayı değiştiren en önemli oyuncularından biri olduğunu ancak yine de geri planda kalmayı tercih ettiğini söylemiştik. Bu gizli devin yıllar içinde geçirdiği evrime değinmiş, kitap satarak başlayan yolculuğun e-ticaretin her alanına nasıl yayıldığını anlatmış, zamanla bir teknoloji platformu haline dönüşmesinden, küçük işletmelere sunulan alternatif altyapı hizmetlerinden bahsetmiştik. Ve bütün bu gelişmelere rağmen Jeff Bezos’un kalbinde kitap konusunun hala çok özel bir yere sahip olduğunu belirtip, detayları bu aya bırakmıştık.
Aracılara veda
E-ticaret denince çoğu aracı kuruluşun yok olduğunu, ya da en azından görünmez kılındığını anlatmaya gerek yok. Ancak kitap sektöründe bir başka önemli aracı daha var: edebiyat ajanları, ya da Türkiye’deki adıyla yazar ajanları. Daha önceki yazılardan birinde de değinmiştim. Özellikle Amerika ve İngiltere’de sektör yazar ajanlarının elinde… Yayınevleri yazarlarla direkt temas kurmaktansa aracılarla görüşmeyi tercih ediyor. Ancak eserinizi ajanlara beğendirebilmeniz oldukça zor. Piyasayı çok iyi kokladığını düşünen bu kişiler, eserinize ürün gözüyle bakıyor. Ajan kitabınızın ilk cümlesini, ilk sayfasını ya da eğer gerçekten şanslıysanız ilk bölümünü okuduktan sonra genel bir intibaya sahip oluyor, kitabın tutup tutmayacağına karar veriyor. Yurtdışındaki yayınevlerinin kalpten benimsediği bu sistem özellikle yeni yazarlar için çalışmıyor. Yayınevi bulabilmek için onlarca kapı dolaşan kitaplar arasında “Harry Potter”, “Sinekler Adası”, “Rüzgar gibi Geçti”, “Kayıp Zamanın İzinde”, “Yüzüklerin Efendisi”, “Olasılıksız” ve “Martı” gibi isimler bile var. Bu eserler de tutmayacakları düşünülerek, zamanında pek çok kere reddedilmiş. David Lassman adlı yazarın hikayesi oldukça ilginç… Aylarca özenerek yazdığı eserini onlarca yayınevine ve ajana gönderir. Ancak bir türlü bu ara engeli aşamaz. Lassman bunun üzerine farklı bir yöntem deneyerek yazar ajanlarının da, yayınevlerinin de beklendiği kadar özenli ve yetkin olmadığını ispatlamaya çalışır. Kendi eserini bir tarafa bırakıp, Jane Austen’ın ünlü “Aşk ve Gurur” romanını alır. Mekân ve karakter isimlerini değiştirir; sonra da yeni “eserini” yayınevlerine gönderir. Yayınevlerinin tamamı tarafından reddedilir yine! Üstelik sadece biri tarafından intihalle suçlanmıştır, diğerleri romanı yayınlamaya uygun bulmamıştır. İngiliz yazar şöhreti bu şekilde yakalar… “Jane’i Reddetmek” isimli makalesi önce edebî bir dergide yayınlanır; derken haber medyada yerini bulur; hatta konuyla ilgili bir belgesel dahi çekilir. Yukarıdaki senaryolar Amerikan ve İngiliz yazarlarının ana dertleri. Türkiye’de yayınlanmış eserinizi yurtdışına taşımak, dünya okurlarıyla buluşturmak istiyorsanız çok daha meşakkatli bir süreç sizi bekliyor. Zira Türkiye ya da benzeri bir ülkeden gelen bir yazarsanız, sizden beklenen ülkenizin sorunlarıyla, ortadoğudaki çelişkilerle, töreyle, dinle, tarihsel polemiklerle ilgilenmeniz. Bilimkurgu, aşk, komedi ya da bir başka klasik alanda yazdıysanız işiniz çok daha zor.
Yeni Dünyada edebiyat ve Amazon
Son on sene içinde başta Amazon, irili ufaklı pek çok kurumun attığı küçük adımlarla resim bambaşka bir görüntüye bürünmüş durumda. Artık ajanlar dahil her türlü aracının etkisinin ve yaptırımlarının azaldığı, maliyetlerin düştüğü, yazarın ve okurun avantajının ön plana çıktığı yeni bir dönemden bahsediyoruz. Öte yandan radyonun keşfinden sonra kimse gazete okumaz artık diyenlerin, televizyonu görünce radyoya mezar kazanların ne kadar yanıldıkları ortada… Basılı kitap sektörü pazar küçülmesine rağmen yaşamaya devam edecek. Ancak yine de karşımızda büyük bir dönüşüm var. Dönüşümün üç önemli evresi olduğunu söyleyebiliriz. Teknolojik gelişmeler, yeni iş modellerinin yaygınlaşması ve algı yönetimi. Algı yönetimiyle başlayalım. İnsan doğası gereği yeni gelişmelere mesafeli durmayı tercih ediyor. Hem yazar, hem de okur cephesinde ilk günlerde gösterilen direnç kırılmış durumda. Yazarların büyük çoğunluğu kitaplarının dijital ortamlara da taşınmasını tercih ediyor. Yeni yazarlar eserlerinin sadece dijital versiyonlarının olmasından gocunmuyorlar. Özellikle tablet ve e-okuyucu pazarındaki gelişmeler nedeniyle okur cephesinde basılı ve dijital kitap ayrımı her geçen gün azalıyor.
Kendi kitabını kendin bas
Elbette değişikliklerden hoşlanmayan, muhafazakar okurların sayısı da az değil. Otuz-kırk yaşın üzerindekilerin büyük çoğunluğu kitap okumak için elektronik bir cihaz kullanmayı tercih etmiyor. Kitap basılı olmalı, sayfalar koklanmalı, yapraklar çevrilmeli… Baskı teknolojilerindeki ilerlemelere paralel bir şekilde gelişen “Print on Demand” iş modeli bu hedef kitle için ideal yöntem. Küçük ölçekli yayınevleri dahi bu yaklaşıma yatırım yapıyor artık. Duymamış olanlar için özetleyecek olursak, her kitap sipariş üzerine teker teker basılıyor. Üretim süreci satın alma işlemi tamamlandıktan sonra gerçekleşiyor.
Amazon’un bu alandaki şirketinin adı Createspace. En büyük rakibi ise Lulu. Her iki şirketin de yazarlara sunduğu çok farklı hizmetler var. Editoryal servisler, kapak tasarımı, pazarlama, dağıtım, tanıtım ilk akla gelenler. Bu kulvarların her birinde birbirinden çekici paketler hazırlanmış durumda. Yapılan biraz da “umut ticareti” aslında. Hemen her taze yazarı heyecanlandıracak bu paketlerin kimi 50, kimi 5000 USD değerinde. Hayallere kapılıp kesenin ağzını açana web sitesi, özel video klipler, radyo programları için röportajlar, sosyal medya paketleri, Amerika çapında dağıtım, Küresel pazarlara dağıtım, kitap fuarlarına katılım gibi imkanlar sunuyorlar.
e-kitap
Daha önceki yazılarda da belirtmiştim; 2020 itibariyle her dört kitaptan sadece birinin basılması bekleniyor. Amazon e-kitap konusuna iki ayrı cepheden saldırıyor: Cihaz ve İçerik. Kindle’ın yadsınamaz bir pazar payı söz konusu. Üstelik rakiplerinin aksine Kindle platformu cihaz bağımsız çalışıyor. Bilgisayarınıza, tabletinize ya da akıllı telefonunuza Kindle’ı yazılım olarak indirip, e-kitaplarınızı istediğiniz ortamda okuyabilirsiniz. İçerik tarafında da Amazon’un önemli bir üstünlüğü var. KDP – Kindle Direct Publishing alt yapısıyla adım adım e-kitabınızı oluşturmanız mümkün. Burada da istenirse ek hizmetler satın alınabiliyor. Ancak benim gibi hiç ek hizmet almadan ilerlemeniz de mümkün. Amazon’un bir mücadelesi de e-kitapların fiyat politikaları üzerine. Ücretsiz vermek yerine alt ve üst limitler belirlemeye çalışıyor. Geliştirdiği özel sadakat programı ile, üç ay boyunca sadece Amazon ortamında satılan kitaplara ekstra ayrıcalıklar tanıyor. Böylece yeni kitapların lansman süresince sadece Amazon’da olmasını sağlıyor.
Sosyal ağlar
Kitap konusundaki en önemli gelişmelerden biri de alana özel gelişen sosyal ağlar. Goodreads listenin başında geliyor, dünyanın en fazla trafik yaratan 500 sitesinden birinden bahsediyoruz. Amazon’a ait alternatif ise Shelfari… Henüz Goodreads kadar güçlenmemiş olsa da okurların birbirleriyle yorumları paylaşabilecekleri, herkesin kitaplarını sergilediği, notlandırdığı özel platformlar bunlar. Yıllardır siteden alışveriş yapan biri olmama rağmen, Amazon’un yukarıda bahsettiğim pek çok özelliğini ben de yeni keşfettim. İlk romanım Zamanya’nın İngilizce sürümü yayınlanalı yaklaşık bir sene oluyor. Bu süre içinde çok da enerji sarf etmeden ikibine yakın kopya satıldı. Amazon’u yakından tanıdığım için mutluyum. Yurtdışına açılmak isteyen diğer yazar arkadaşlara da içtenlikle tavsiye ederim.
Bu yazı Yiğit Kulabaş tarafından IP dergisi için kaleme alınmıştır.
Güncel Haberler