
Haftada 4 gün çalışmak mutlu ediyor mu?
Çalışan üretkenliği ve iş-yaşam dengesinin geleceği olarak görülen ve bazı ülkelerde uygulanmaya başlanan haftada 4 gün çalışma sistemiyle ilgili ilk izlenimler oluşmaya başladı. Çalışanlar deneyimini paylaşırken bunu bir çeşit takas olarak değerlendiriyor. Fazladan bir gün izin için programlarını daha çok sıkıştırmaları gerekiyor fakat kendilerini daha üretken hissediyorlar. Öte yandan bu sistemin bazı olumsuz sonuçlarına işaret eden araştırmalar da var…
Londra merkezli bir PR ajansında çalışan Koray Camgöz haftanın 4 günü çalıştığı yeni sisteme geçtiğinde bunu coşkuyla karşıladı. Bu yeni sistem oldukça faydalı görünüyordu. Her hafta fazladan bir gün iznin tadını çıkarırken son teslim tarihlerini de karşılayabilirdi.
Salı veya Perşembe günleri kullandığı izninde acil çağrılara yanıt vermek zorunda olmasa ya da fazladan izin yaptığı bir günü telafi etmek için daha uzun saatler çalışmak zorunda kalmasa… Ancak yine de bu takasa değdiğini söylüyor Camgöz ve ekliyor: “Oğlumla daha fazla vakit geçirebiliyorum ve ayrıca mali yüküm hafifledi. Haftada bir gün daha fazla evde olmak özel çocuk bakımına ayrılan 400 sterlinlik bir tasarrufa yol açıyor.”
Herkesin değişime katılmadığı senaryolar zorluklar doğurabiliyor
Geleneksel programı tercih eden kıdemli bölüm müdürlerinin bu durumdan memnun olmadığını da “Beni daha az gördükleri için performansımın azaldığını düşündüler” sözleriyle belirtiyor Camgöz.
Pandemi iş dünyasına benzeri görülmemiş değişiklikler getirdiğinden, dört günlük çalışma sistemiyle alakalı pek çok tartışma oldu. Tükenmişlik ve iş stresinin son buluşu olarak lanse edilen bu fikri işletmeler ve hatta hükümetler de deniyorlar; ön sonuçlar, potansiyel faydaların daha iyi iş-yaşam dengesi ve iyileştirilmiş refahı içerdiğini gösteriyor. Üstelik çalışan verimliliğine dair bir kayıp olmadan…
Ancak bir iş günü takvimden çıkarılırken, çoğu durumda iş yükü aynı kalır. Daha sıkı bir programla karşı karşıya kalan işçiler, genellikle yeni uygulamalara ve daha uzun çalışma saatlerine uyum sağlamak zorundadır. Ve Camgöz’ün keşfettiği gibi, yeni bir çalışma modeline hızlı bir geçiş, özellikle herkesin değişime tam olarak katılmadığı durumlarda sorunlara yol açabilir. Bu, dört günlük çalışma haftasının birçok olumlu etkisi olsa da, bazıları için beklenmedik sonuçların da olabileceği anlamına geliyor.
Haftada 4 gün çalışma fikrinin doğuşu
Çalışma haftasının uzunluğu konusundaki tartışmalar yeni değil. 1926’da Ford Motor Company, Pazartesiden Cumaya düzenini standartlaştırdı; Önceden, yaygın uygulama, yalnızca pazar günleri izinli olunan altı günlük bir çalışma haftasıydı. ABD merkezli analitik şirketi Gallup’un İşyeri Yönetimi ve Wellbeing Uzmanı Jim Harter, “Henry Ford’un teorisi, aynı ücretle beş gün çalışmanın işçi verimliliğini artıracağı ve insanların daha kısa bir çalışma haftası için daha fazla çaba harcayacağıydı ve teorinin doğru olduğu büyük ölçüde kanıtlandı” diyor. O zamandan beri haftada 5 gün çalışmak yaygın hale geldi.
Ancak 1950’lere gelindiğinde, işçi sendikalarının haftada dört gün çalışmayı uygulamaya koyma çağrıları vardı. Harter, “İnsanlar bir iş günü daha çıkarırsak daha da iyi olacağını varsaymaya başladı” diyor. Ancak dört günlük çalışma haftasının başlaması Mart 2020’yi buldu.
5 mesai günü nasıl 4’e düşürülür?
Son aylarda, liderler bazı pilot programları kalıcı hale getirdikçe, çalışanlar artık haftada 4 gün çalışmanın artıları ve eksileri hakkında bilgi sahibi oldular.
Birleşik Krallık, Leeds merkezli tasarım ajansı Punch Creative’den Andy Illingworth, 2020’den beri haftada dört günlük çalışma sistemini sürdürüyor. Illingworth’ün heyecanla başladığı yeni takvimle ilgili yorumları şöyle; “Cuma öğleden sonraları tarihsel olarak en üretken zamanlar değildi. Fakat artık bir Cuma günü hobiler edinebilir, tenis oynayabilir ve uzun yürüyüşler yapabilirim. Ayrıca Pazartesi sabahı işime uyarlayacağım yeni beceriler ve fikirler geliştirmek için daha fazla zamanım oluyor. Haftanın 5 günü çalışmaya geri dönmek istemem.”
Yine de Illingworth, tüm işlerini beş yerine dört günde bitirmenin bir maliyeti olabileceğinin farkında. Illingworth’ün zorunlu çalışma saatleri artık Pazartesi’den Perşembe’ye her gün 90 dakika daha uzun. 30 dakikalık bir molayla sabah 8’den akşam 5’e kadar çalıştığını belirten Illingworth, öğle yemeği saatini yarıya indirmek zorunda kaldıklarını ama sağlam bir şekilde çalışarak gün boyunca daha taze, odaklanmış ve üretken hissettiğini açıklıyor.
Haftada 4 gün çalışmanın dezavantajları…
Gallup’un araştırması da benzer şekilde haftada 4 gün çalışmanın hem olumlu hem de olumsuz etkileri olduğuna işaret ediyor. Daha kısa bir çalışma haftası çalışanların refahını yükseltip tükenmişliği azaltırken işten ayrılma oranlarını da artırıyor. Zaten şirketiyle bağ kuramayan çalışanların 1 gün daha az çalışmayla daha fazla uzaklaşması olası.
Öte yandan bazı çalışanlar, işverenleri tarafından kendilerine dayatılan, daha uzun saatler ve daha az mola ile sıkıştırılmış bir çalışma haftasına direnebilir. Kimileri zaten tam performans çalışıyor olabilir, bu da daha kısa bir çalışma haftasının iş yüklerini daha az yönetilebilir hale getirebileceği anlamına gelir.
4 Day Week Global’in Program Direktörü Alex Soojung-Kim Pang, haftada dört gün çalışmanın ekip ruhuna tesir edebileceğini söylüyor: “Çalışanlar, görevlerini daha dar bir zaman diliminde tamamlamaya o kadar odaklanmış ki, iş birliği kıvılcımını söndürüyor. Ofisler hayalet kasabalar gibi hissedilebilir.”
Ancak Illingworth, bu tür “küçük diş çıkarma sorunlarının” zamanla düzeltilebileceğine inanıyor.
Kaynak: BBC News