Emojileri niçin kullanıyoruz?
Her yerden karşımıza çıkan küçük imajlar dijital çağın beden dilini yansıtıyor.
Emoji kullanımı küresel bir fenomen haline dönüştü. Dünya internet halkı olarak her gün toplamda 6 milyar emoji gönderiyoruz. Bugünkü dilde karşılığını bulamadığımız ifadelerin bile olduğu devasa bir emoji arşivinden bahsediyoruz. Peki, emojileri neden kullanıyoruz? Cambridge University’den bilişsel dilbilim uzmanı Vyvyan Evans anlatıyor…
Bazı edebiyatçılar emojileri “gerçek dilin ölüm fermanı” olarak nitelendiriyor. Ünlü sanat eleştirmeni Jonathan Jones, The Guardian‘a verdiği demeçte şöyle diyor: “Zorlu bir bin yıllık ilerleme döneminden, cehaletten Shakespeare ve ötesine, insanlık tüm birikimini çöpe atıyor.” Emojilerin “insanlık adına büyük bir geri adım” olduğunu savunan Jones, “siz istediğiniz kadar kullanın; ben Shakeaspeare’in dilini kullanmaya devam edeceğim” diyor.
Akıllara şu soru geliyor; günlük iletişimimizin altındaki itici güç dil mi?
Dedikodu, boş sohbet, şakalaşma, yüz yüze görüş alışverişi… Uzmanlar günlük iletişimimizin yüzde 70’inin zaman geçirmek için yapıldığını söylüyor. Görüş alışverişlerimiz kuşkusuz gramer dilini içeriyor olsa da bir şey daha var ki karşımızdakine derdimizi başka türlü anlatamayız: Sahip olduğumuz diskur, yani söz söyleme üslubumuz…
Konuşma dilini yazı dilinden ayıran en önemli şey, yazıda gördüğümüz boşluklardan ve noktalama işaretlerinden yoksun olması. Konuşurken cümlenin nerede başladığını ve nerede bittiğini göremiyoruz.
Onun yerine konuşmada prozodi mevcut; vurgu, tonlama, durak, hızlanma ve yavaşlama gibi sözlü akış birimleri anlattığımız şeyin daha rahat anlaşılmasını sağlıyor. Ritim ve ölçü bilginin nasıl organize edildiğine dair ipuçları sağlıyor. Bir konuşmacının tonunun yükselmesi veya düşmesi, karşımızdaki ile doğru bir iletişim kurmamıza yol açıyor. Anlaşılmamıza yardımcı olan diğer modlar da mevcut; gözler-bakışlar, yüz ifadesi, jestler ve mimikler gibi “beden dili”nin diğer özellikleri…
Yapılan tahminlere göre günlük sosyal etkileşimizin sadece yüzde 30-35’i dilden geliyor; şaşırtıcı bir yüzde 70’lik oran sözsüz ifadelerden oluşuyor. Bu durum beden dili, yüz ifadesi, jest ve mimikler gibi görsel ipuçlarının bize ne kadar yakın durduğunu gösteriyor.
Hepimiz kişisel alanımızda çok fazla yer kaplayan insanlardan rahatsız oluruz. Bu gibi durumlarda verdiğimiz tepki genelde negatif olur. Ayrıca fiziksel görünüşlerine, giysilerine ya da onlarla karşılaştığımız çevreye yanıt veririz. Ancak tepkimizi söz yoluyla değil, kullandığımız jest ve mimiklerle veririz.
Dijital metin tek başına çorak ve duygudan yoksun…
Bilgi edinmek için ayrıca dokunmayı kullanıyoruz… Tanıdığım bir iş adamı, müşterisinin ne kadar güvenilir olduğunu elini sıkarak anlayabildiğini söylüyor. Tutuş gücü, rakibinin ayasının verdiği his ve bir el sıkışma kadar karmaşık diğer eylemler, potansiyel bir iş ortaklığı hakkında kapsamlı bilgiler edinmemizi sağlayabilir.
Bu anekdot belki abartı olabilir ama araştırmalara göre gerçeklik payı var. El sıkış gücümüz kişiliğimiz hakkında ipuçları veriyor. Türünün ilk örneklerinden biri olan çalışmaya göre araştırmacılar el sıkış gücüyle kişilik arasındaki ilişkiyi araştırdılar. Çalışmada, 112 denek el sıkışmasının kavrama gücünü değerlendirmek için dört eğitimli kodlayıcıyla (her kodlayıcı ile iki kez) el sıkıştı. Denekler ayrıca kişilik özelliklerinin değerlendirilmesine tabi tutuldular. Araştırma, her iki cinsiyet arasında güçlü bir el sıkışıldığını, dışa dönük ve duygusal olarak anlamlı olduğunu tespit etti. Buna karşın zayıf bir el sıkışma içe dönüklük ile ilişkili ve daha az duygusal ifade barındırma eğiliminde.
Kendi kendimize dokunarak da vücut dilimizi yansıtıyoruz: Saçlarına dokunan biri sıkılmış olabilir veya romantik bir ilgiyi işaretleyebilir. Ayrıca başkalarıyla etkileşimlerimizde karşımızdakinin geçici ilgilerini nasıl yönettikleri konusunda bilgi topluyoruz; karşılıklı dönüşler arasındaki zamanın yanı sıra göz teması, göz bebeklerinin büyümesi, özellikle de potansiyel romantik karşılaşmaların değerlendirilmesi ve hatta yanıp sönme oranı.
Sözsüz iletişimin tüm bu boyutları, sözsüz iletişim araştırmalarında öncü bir figür olan geç Amerikalı antropolog Ray Birdwhistell tarafından incelendi. Sosyal anlamı iletirken “yüz ifadesi, hareketler, duruş ile görülebilen kol ve beden hareketleri” rolünü içeren bir “Kinesics” kürsüsü açtı. Birdwhistell kapsamlı araştırmalara dayanarak 250.000 farklı yüz ifadesini üretebildiğimizi ve tanıdığımızı tahmin etti. Bu açıdan bakıldığında yüz ifadelerimizi yansıtırken kullandığımız değişik permütasyonlardan; şaşkın, hüzünlü, üzgün ve öfkeli ifadelere kadar değişen sarı yüzlerin metin içerisinde görsel iletişim için çok kullanışlı olması aslında hiç de tesadüf değil.
Sözsüz iletişimin diğer boyutu, ilk olarak Amerikan dilbilimci George Trager tarafından incelenen paralinguistik konuşma özelliklerini içeriyor. Paralinguistik, söylediğimiz kelimelerin anlamını etkileyen ve değiştirebilen konuşma diline eşlik eden özelliklerin incelenmesi anlamına geliyor. Yukarıda anlatıldığı üzere paralinguistik özellikler kahkaha gibi sesli sinyallerden konuşma sözlüğüne kadar uzanıyor. Ritim, volüm, tonlama ve sesin çalıştığı zemin aralığı gibi prozodik özelliklerin kadınlarda erkeklerden daha yüksek olduğu kanıtlandı.
Sosyal etkileşimin önemli bir kısmı sözsüz işaretlerden kaynaklandığından, yalnızca metinlerin -linguistik mod- sözsel iletişimle erişebildiğimiz bilgilere göre nispeten küçük bir oranını taşıdığını düşünüyor. Tek başına dijital konuşmanın ne ifade edebileceği konusunda boş alanlar var. Duygusal ifade, kişilik izdüşümü, konuşulan dilde kelimelere eşlik eden nüanslama ile ilgili bilgilerin çoğu eksik. Bu yüzden hepimiz bazen duygusuz insanlar gibi görünebiliriz. Basit bir e-posta veya öylesine bir kısa mesaj koparmış bizi karşımızdakiyle duygusal bağdan yoksun bırakıyor. Duygumuzu tam anlamıyla verebilmek için küçük sarı emojileri kullanmamız gerekiyor. Empatimizin yerden inmesine izin veren olağan kaynaklar eksik olduğundan, kendimizi gönderenin yerine koymaya çalışmak konusunda büyük dezavantaja sahibiz.
Yüz yüze karşılaşmalarda bulunan zengin iletişimsel bağlam, dijital iletişimde bulunmuyor. Dijital metin tek başına çorak ve duygudan yoksun. Yazı biçimi en sağlam edebiyatçılarda bile her türlü nüanslı ifadeyi es geçme özelliğine sahip. İşte burada bize emojiler yardımcı oluyor. Etkileşimimiz sırasında kullanmamız gereken beden dili ve tonlamayı dijital iletişimde yansıtma olanağı tanıyor. Kısa mesaj ve diğer dijital iletişim biçimlerinde emoji, sesi daha iyi ifade etmemize ve duygusal ipuçları vermemize olanak sağlıyor. Bu da devam eden bilgi akışını daha iyi yönetebilmemize ve sözcüklerin gerçek anlamını yorumlamamıza yardımcı oluyor.
Kısacası emojiler dijital iletişimde karşımızdakine kuşku vermemek amacıyla kullanılıyor.
Kaynak: Nautilus