28 Şubat Komisyonu beni neden çağırmadı?
Yıllar sonra Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna yeniden oturan Derya Sazak, Milliyet’i görkemli yıllarına geri döndürmeyi amaçlıyor. Öte yandan Milliyet’i geleceğe hazırladığını dile getiren Sazak, “Bugün gazetecilik yapılmıyorsa ya da bazı olaylar görmezlikten geliniyor, karartılıyorsa bu sorun biz gazetecilerden de kaynaklanıyor” diyor. “O dönemde genel yayın yönetmeni olsaydınız Nuray Mert Milliyet’ten gider miydi?” sorumuza “Bu zor bir soru. Göndermemeye ya da onu yazısı nedeniyle hedef durumuna düşürmemeye çalışırdım” yanıtını veren Derya Sazak, “Meclisteki 28 Şubat Komisyonu’na çağrılmayan dönemin tek yayın yönetmeni benim diyor ve soruyor: “Neden çağrılmadım?”
Milliyet Gazetesi ikinci Genel Yayın Yönetmenliği deneyiminiz. İlk deneyiminizde neler oldu? İkincisinden neler bekliyorsunuz?
Milliyet’te ilk yayın yönetmenliği yaptığım dönem 28 Şubat süreciydi. Türkiye’nin zor bir dönemiydi. Ben uzun yıllar gazetenin Ankara büro temsilcisi ve şefiydim. Gazeteciliğim muhabirlikle başladı. Bizim meslekte aşağıdan yukarıya doğru bir yönelim vardır. O yıllarda Saddam Hüseyin gibi isimlerle yaptığım röportajlar beni adım adım yayın yönetmenliğine kadar taşıdı. Üç yıl kadar da Milliyet’in başında gazeteyi yönettim. Şimdi de ikinci kez yayın yönetmeniyim.
Bu süreçte Milliyet, Doğan Grubu’ndan Demirören Grubu’na geçti… Bu değişim gazetenin içinde nasıl bir değişim yarattı?
Milliyet’in satış süreci bir hayli sancılı oldu biliyorsunuz. Daha doğrusu Doğan Grubu ve Aydın Doğan üzerindeki vergi davaları¬nın bir sonucu olarak Doğan Grubu’ndan bazı gazeteler koptu. Bunların en başında da Milliyet vardı. Milliyet’te 30’uncu yılımdayım bu yıl ve gazete de 62 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin en eski gazetelerinden biri… Dolayısıyla biz Milliyet’in eskileri hiçbir zaman gazetenin satışını istemedik. Fakat o şartlar gazetenin el değiştirmesine yol açtı.
Katılıyor musunuz bilmem ama sanki Milliyet, Doğan Grubu’ndaki son yıllarında bir üvey evlat muamelesi görüyordu…
Kesinlikle! Milliyet’e karşı çok büyük bir haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü Milliyet Doğan Grubu’nu var eden gazeteydi. Milliyet’in 1980’den 1990’ların ortasına kadar geçen o parlak başarılarının içinde, kalleş bir suikast sonucu kaybettiğimiz bir ekol olan Abdi İpekçi’ye, Aydın Doğan’dan geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Mehmet Ali Birand’a kadar pek çok isim var. Hepimizin ortak emeği ve gazetecilik başarısıyla yükselen Milliyet Gazetesi benim deyimimle “sahada kazandığı savaşı masada kaybetti”. Sonradan satın alanın Hürriyet’in reklam başarısı gereğinden fazla destek almasına ve Milliyet’in ikinci plana düşürülmesine sebep oldu.
Bu röportajın devamını 1 Şubat tarihli Marketing Türkiye dergisinde okuyabilirsiniz.