
Ekonomik baskı geçici değil, kalıcı: Tasarruf artık yaşam tarzı
Research İstanbul’un hazırladığı Türkiye Raporu’nun Aralık ayı verileri, ekonomik sıkışmanın bireyler üzerindeki etkisinin artık geçici bir dalgalanma olmadığını, gündelik hayatı yeniden şekillendiren kalıcı bir dönüşüme işaret ettiğini ortaya koyuyor. Mutfak alışverişinden ısınma tercihlerine, tatil planlarından çalışma biçimlerine kadar uzanan bu değişim, yalnızca harcama alışkanlıklarını değil; bireylerin yaşam alanlarını, önceliklerini ve özgürlük algılarını da dönüştürüyor. Üç yıla yayılan veriler, bugünün ekonomik davranışlarının bir “bekleme hali”nden ziyade yeni bir normale işaret ettiğini gösteriyor. Peki ekonomik koşullar, gündelik hayatın hangi alanlarını daha sert biçimde daraltıyor? Gelin, araştırmanın çarpıcı bulgularına birlikte bakalım…

Mutfak alışverişini kısmak, ısınma giderlerini azaltmak ya da tatil planlarını iptal etmek gibi adımlar artık dönemsel önlemler değil; gündelik hayatın bir parçası haline geliyor. Üç yıllık trend incelendiğinde, 2025’te gözlenen davranış kalıplarının 2023 ile büyük ölçüde örtüştüğü görülüyor. Bu da ekonomik baskının bireylerin yaşam tarzı üzerinde kalıcı bir iz bıraktığına işaret ediyor.

Araştırma, ekonomik nedenlerle alınan kararların cinsiyete göre farklılaştığını da ortaya koyuyor. Fazla mesai yapmak veya ek işte çalışmak ile aile evine dönmek dışındaki tüm ekonomi temelli davranışlarda kadınların oranı erkeklerden daha yüksek. Erzak alışverişini azaltan kadınların oranı erkeklerden 9 puan, ısınma maliyetlerini kısmak için kombiyi daha az yakan kadınların oranı ise erkeklerden 10 puan daha fazla. Buna karşın erkeklerin yarısından fazlası, ekonomik sebeplerle bu yıl fazla mesai yaptığını ya da ek bir işte çalıştığını belirtiyor. Kadınlarda bu oran erkeklere kıyasla 18 puan daha düşük.

Ekonomik baskının gündelik hayattaki etkisi, katılımcıların geçinme durumlarına göre incelendiğinde daha net biçimde görülüyor. Geliri giderini karşılamayan bireylerin büyük çoğunluğu (yüzde 86) mutfak alışverişini kısmak zorunda kalırken, geliri giderini fazlasıyla karşılayanlarda bu oran yalnızca yüzde 18 seviyesinde. Benzer bir tablo tatil planlarında da karşımıza çıkıyor: Geçinmekte en çok zorlanan gruptaki her dört kişiden üçü bu yıl tatil planını iptal ederken, rahat geçinenlerde her dört katılımcıdan yalnızca biri tatil planını iptal etti.
Research İstanbul’un verileri, Türkiye’de tüketici davranışlarının artık “kriz dönemine özgü” geçici reflekslerle açıklanamayacağını gösteriyor. Tasarruf, erteleme ve kısma pratikleri; bugün yalnızca ekonomik zorunlulukların değil, aynı zamanda yeni bir zihinsel eşik ve yaşam kurgusunun sonucu. Bu tablo, markalar için de kritik bir kırılma noktasına işaret ediyor: Tüketici artık indirimle ikna olan değil, sunduğu değeri gerekçelendiren markaların peşinde. Fiyat odaklı rekabetin ötesine geçemeyen, empati kurmayan ve “gerçek hayat”la temas etmeyen iletişimler hızla etkisini yitiriyor. Önümüzdeki dönemde kazananlar; erişilebilirliği samimiyetle yeniden tanımlayan, tüketicinin daralan alanını genişleten ve zor zamanlarda yanında durduğunu hissettiren markalar olacak.
Kaynak: Research İstanbul – Susam Bülten
