
İş dünyasının 2026 asgari ücret beklentisi belli oldu!
2026’ya sayılı günler kala asgari ücret tartışmaları yeniden ülke gündeminin merkezine yerleşirken, iş dünyasının konuya bakışı da giderek daha stratejik bir çerçeveye oturuyor. Bağımsız araştırma şirketi Loginsight’ın reel sektör yöneticileriyle gerçekleştirdiği yeni çalışma, şirketlerin asgari ücreti yalnızca bir maliyet unsuru olarak görmekten öte; kamu politikaları, enflasyonla mücadele, çalışan refahı ve uzun vadeli sürdürülebilirlik eksenlerinde ele aldığını ortaya koyuyor.
Araştırmaya göre iş dünyasının 2026 yılına ilişkin ortalama asgari ücret beklentisi 27 bin 800 TL düzeyinde. Bu beklenti, şirketlerin yüksek enflasyon koşullarında maliyet baskısını hissetmekle birlikte çalışanların alım gücünü koruma gerekliliğini de gözettiğini gösteriyor. Aynı zamanda iş dünyasının ani ve sert artışlar yerine, ekonomik dengelerle uyumlu ve yönetilebilir bir artış politikasını daha sürdürülebilir bulduğuna işaret ediyor.
“Asgari ücret 2026’da çalışan refahını reel olarak artırır mı?” sorusuna verilen yanıtlar ise bu temkinli yaklaşımı destekliyor. Katılımcıların yüzde 54,5’i artışın reel refah yaratmayacağını düşünürken, yüzde 36,6’sı “kısmen” yanıtını veriyor. “Evet” diyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 8,9’da kalıyor.
Asgari ücretin hangi dinamikler doğrultusunda belirlenmesi gerektiğine ilişkin bulgular, iş dünyasının ücret politikalarını yalnızca ekonomik göstergelerle sınırlamadığını ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 55,5’i kamu politikalarını en belirleyici unsur olarak görüyor. Bu faktörü enflasyon oranı (yüzde 21,8), toplumsal beklenti ve sosyal baskı (yüzde 11,9) ile döviz kuru hareketleri (yüzde 7,9) izliyor. İşgücü arz-talep dengesi (yüzde 2) ve işveren maliyetleri (yüzde 1) ise listenin sonunda yer alıyor.
Yüksek asgari ücret ihtimalinin şirket stratejilerine etkisi değerlendirildiğinde, iş dünyasının maliyet yönetimini ağırlıklı olarak verimlilik artışıyla ele aldığı görülüyor. Katılımcıların yüzde 58,4’ü öncelikli stratejinin verimliliği yükseltmeye yönelik uygulamalar olacağını belirtiyor. Otomasyon ve dijitalleşme yatırımlarını hızlandırma (yüzde 16,8), fiyat artışları (yüzde 10,9), ücret ve yan hak politikalarının yeniden düzenlenmesi (yüzde 8,9) ve istihdam azaltma (yüzde 5) diğer seçenekler arasında yer alıyor. Dağılım, şirketlerin istihdam daraltma yaklaşımını son seçenek olarak gördüğünü; teknolojik dönüşüm ve süreç optimizasyonunu ise temel yönetim aracı olarak değerlendirdiğini gösteriyor.
“Asgari ücret belirlenirken en çok hangi denge gözetilmeli?” sorusuna verilen yanıtlar da bu tabloyu tamamlıyor. İş dünyasında ilk sırada çalışan refahı (yüzde 46,5) gelirken, onu enflasyonla mücadele (yüzde 24,8), işveren maliyet dengesi (yüzde 10,9), istihdamın korunması (yüzde 8,9) ve ekonomik büyüme (yüzde 8,9) izliyor.
Araştırma genel olarak, 2026’ya girerken ücret politikalarının yalnızca ekonomik bir parametre değil, makro dengeler ve toplumsal beklentilerle birlikte değerlendirilen stratejik bir konu hâline geldiğine işaret ediyor.
“Asgari ücret artık yalnızca bir maaş başlığı değil, bir dönüşüm başlığı”

Loginsight CEO’su
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Bağımsız araştırma şirketi Loginsight CEO’su Kadir Duzcu, bulguların iş dünyasında önemli bir zihniyet dönüşümüne işaret ettiğini vurguladı ve şöyle dedi:
“Araştırma bulguları, iş dünyasında ücret gündeminin giderek daha bütüncül bir zemine taşındığını; çalışan refahı ile makroekonomik dengelerin birlikte değerlendirildiği yeni bir yaklaşımın güç kazandığını gösteriyor. Yani iş dünyası asgari ücreti artık tek başına bir maaş düzenlemesi olarak görmediğini çok net şekilde ortaya koyuyor. Kamu politikaları, enflasyonla mücadele, verimlilik ve dijital dönüşüm aynı denklem içinde ele alınıyor. Şirketlerin verimlilik ve otomasyon yatırımlarına yönelmesi, önümüzdeki dönemde ücret artışlarının sürdürülebilirliğinin ancak dönüşümle sağlanabileceğini gösteriyor. 2026’ya yaklaşırken asıl kritik soru ‘asgari ücret ne kadar artacak?’ sorusu değil; ‘bu artış şirketler ve ekonomi için nasıl sağlıklı yönetilecek?’ sorusu olacak. Bu süreci sağlıklı yönetebilen organizasyonlar ayakta kalacak”.
Araştırmanın metodolojisi:
Türkiye ekonomisinin nabzının attığı şehirlerde farklı sektörlerden 202 yöneticiyle online olarak yürütülen araştırmanın saha çalışması 4–5 Aralık 2025 tarihlerinde tamamlandı.
