
TGS ve RSF’nin verileriyle Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesi…
Gazeteci Fatih Altaylı’nın “Cumhurbaşkanına tehdit” suçlamasıyla tutuklanması, Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmalarını alevlendirdi. Peki, Türkiye basın özgürlüğü konusunda nasıl bir sınav veriyor? Hem global hem de Türkiye’de yayınlanan raporlara göre basın özgürlüğü konusunda karnemiz nasıl? Yanıtlar Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın raporlarında…
Altaylı, 20 Haziran tarihli YouTube yayınında, tarihi bir metafor üzerinden yaptığı yorumlarla dikkat çekmişti. Ancak bu yorumlar, savcılık tarafından “Cumhurbaşkanı’nı tehdit” olarak yorumlandı. Gözaltına alınan Altaylı, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tutuklama gerekçesinde, “kaçma şüphesi ve delil karartma ihtimali” gibi gerekçeler öne sürüldü.
Bu gelişme, Türkiye’de basın özgürlüğü konusundaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Peki, bu konuda araştırmalar ne diyor? Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 2025 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke arasında 159. sırada yer alıyor. Bu sıralama, Türkiye’yi “çok ciddi sorunlar” yaşayan ülkeler kategorisine sokuyor. Bir başka deyişle, Türkiye bugün dünya genelinde gazetecilik yapmak için en zor coğrafyalardan biri.
RSF’nin raporunda sadece sıralamalar değil, gazetecilerin yaşadığı sistematik baskılar da dikkat çekiyor. Son bir yıl içinde en az 37 gazetecinin tutuklandığı, 60’tan fazlasının gözaltına alındığı ve birçok medya mensubunun açılan davalar, sansür ve oto sansürle mücadele etmek zorunda kaldığı belirtiliyor. Yine aynı raporda, medya sahipliğinin büyük oranda siyasi iktidarla ilişkili sermaye gruplarının eline geçmesinin, bağımsız haberciliği neredeyse olanaksız hale getirdiği vurgulanıyor. Son dönemde İsmail Saymaz’dan Timur Soykan’a, Nevşin Mengü’den Özlem Gürses’e kadar çok sayıda gazeteci ev hapsi, yurtdışı yasağı ve imza yükümlülüğü gibi tedbirlerle karşı karşıya kaldı.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 3 Mayıs 2025 tarihli 2024-2025 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre ise basın mensuplarına yönelik baskı sadece hukuki düzeyde değil; fiziksel, ekonomik ve dijital boyutlarda da yoğunlaşıyor. Raporda yer alan veriler, Türkiye’de gazetecilik faaliyetlerinin ne denli riskli bir hale geldiğini gözler önüne seriyor:
- Bir yıl içinde en az 29 gazeteci cezaevine girdi, şu anda 15 gazeteci hala tutuklu.
- Gazeteciler hakkında 313 soruşturma açıldı, 123 gözaltı işlemi uygulandı.
- 300 gazeteci ceza davalarında, 11 gazeteci ve 4 basın kuruluşu ise özel hukuk davalarında yargılandı.
- En az 6 gazeteciye konutu terk etmeme adli kontrol tedbiri uygulandı.
- 56 gazeteci fiziksel saldırıya, en az 90 gazeteci sözlü tehdide maruz kaldı.
- 3 basın kurumuna saldırı düzenlendi, 3 kurum hedef gösterildi.
- 90 haber içeriğine erişim engeli, 34 habere hem erişim engeli hem de içerikten kaldırma kararı verildi.
- RTÜK, basın yayın kuruluşlarına 59 idari para cezası keserek toplamda yaklaşık 87 milyon TL ceza uyguladı.
- SZC TV’nin ekranı 10 gün karartıldı, Açık Radyo’nun karasal yayın lisansı iptal edildi.
Çalışma, sadece bireysel gazetecilere değil, medya kurumlarına da sistematik şekilde baskı uygulandığını vurguluyor.
Çalışmaya göre söz konusu baskılar dijital mecralarda da hüküm sürüyor. Zira özellikle 2022 yılında yürürlüğe giren “Dezenformasyon Yasası” ile sosyal medyada eleştirel paylaşım yapan gazeteciler ve yurttaşların da hedef haline geldiği iddia ediliyor.