
Ünlüler sosyal medyada çaresiz: “Sussan olmuyor susmasan olmaz…”
Hayranlarından bahsederken “biz kocaman bir aileyiz” diyen ünlüler bugünün dünyasında toplumsal meselelere sessiz kaldığında ailenin dışına itilebiliyor ya da ailesi bir anda küçülebiliyor. Çünkü toplum ünlü isimlerden yetenekleri kadar, duyarlılıklarını da görünür kılmalarını bekliyor. Sessizlik artık bir tutum değil, tavır eksikliği olarak kodlanıyor. Marketing Türkiye adına XSIGHTS Research & Consultacy’nin gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma aynı toplumun, linç kültürüne de kırmızı bir çizgi çektiğini gözler önüne seriyor…
Arkadaşlar onu takipten çıkıyoruz” ile başlayıp “sen hala onu takip mi ediyorsun”a kadar uzanan görünür bir sosyal medya aktivizminin sonucu bu tepkiler… Boykot kültürünün bir alt başlığı olarak değerlendirebileceğimiz “İptal Kültürü”nün yaygınlaşması ile birlikte tıpkı markalar gibi ünlü isimler de konuştuklarından ve hatta sustuklarından sorumlular artık. Sosyal medya, bireylerin sesini duyurabildiği demokratik bir alan olmanın ötesine geçerek, zaman zaman bir “mahkeme salonuna” dönüşüyor. Özellikle tanınmış kişilerin toplumsal olaylara verdiği tepkiler, geniş kitleler nezdinde sembolik anlamlar taşıyor ve daha da önemlisi daha geniş kitlelere ulaşım imkanı sunuyor. Bu imkanını kullanmayan isimlerse “yargılanmaktan” kaçamıyor…
Marketing Türkiye adına XSGIHTS’ın gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları açıkça gösteriyor ki toplumun yüzde 82’si ünlü isimlerin toplumsal olaylara duyarlılık göstermesini bekliyor, yüzde 74’ü ise sessiz kalan ünlülere tepki gösteriyor!
Toplum, ünlülerin ses çıkarmasını istiyor
Katılımcıların yüzde 68’i ünlülerin düşüncelerini açıklamada özgür olması gerektiğini savunurken; linç kültürünü meşru görenlerin oranı yüzde 30’la sınırlı kalıyor. Bu da etik sınır arayışının ve yapıcı eleştiri beklentisinin toplumsal zeminde giderek güçlendiğine işaret ediyor.
Toplum, ünlülerin yalnızca sahne ya da ekranla sınırlı kalmayıp, çocuk hakları, ekonomik eşitsizlik ve gençlerin geleceği gibi alanlarda da sesini yükseltmesini istiyor. Haluk Levent’in temsilde zirvede yer alması, samimiyetle sürdürülen toplumsal katkının nasıl güçlü bir karşılık bulduğunu ortaya koyuyor. Bu bulgular, sadece sosyal medya dinamiklerine değil, aynı zamanda toplumsal güven, temsil ve değişim arzusuna da ışık tutuyor.
Ünlülerden sessizlik değil, duyarlılık bekleniyor

Ünlüler, toplum gözünde sadece popüler figürler değil; aynı zamanda sosyal sorumluluk taşıyan kanaat önderleri olarak konumlanıyor. Öyle ki; toplumun büyük çoğunluğu, ünlülerin toplumsal olaylara duyarlılık göstermesini bekliyor. Katılımcıların yüzde 50’si bunu önemli, yüzde 32’si ise çok önemli bulduğunu belirtiyor; böylece toplamda yüzde 82’lik bir kesim bu konuda net bir beklenti ifade ediyor.
Öte yandan, toplumsal olaylara tepki göstermeyen ünlülere karşı yüzde 31’i tepkili, yüzde 43’ü ise çok tepkili olduğunu belirtiyor. Bu da toplamda yüzde 74’lük ciddi bir rahatsızlığa işaret ediyor.
Sosyal medyada büyüyen tepkiler ünlülerin fikirlerini nasıl etkiler

Toplumun yüzde 42’si sosyal medyadaki tepkilerin bir sanatçının fikirlerini değiştirebileceğini düşünüyor, tepkilerin ünlülerin fikirleri üzerinde etkisi olmayacağını düşünenlerin oranı yüzde 25’te kalırken yüzde 33’lük bir kesimse bu konuda kararsız olduğunu dile getiriyor.
Ayrıca, ünlü bir ismin toplumsal bir mesele karşısında sessiz kalıp sonrasında sosyal medyadaki tepkilerle birlikte paylaşım yapmasını önemli bulanların oranı yüzde 44 olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde yapılan paylaşımların önemsiz olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 34… Bu sonuç “sonradan” gösterilen sosyal medya tepkilerinin “yüzeysel” algılandığını düşündürebilir.
Toplumsal görüş ayrılıkları güveni zedelemiyor

“Toplumsal meseleler karşısında sizinle benzer bir tutum izlemeyen ünlülere karşı duyduğunuz güven ne derece etkilenir?” sorusuna katılımcıların yüzde 47’si “kararsızım” cevabını verirken, yüzde 31’i “olumsuz etkilenir” yanıtını veriyor.
Bir başka ifadeyle; toplum, ünlülerin farklı görüşlere sahip olmasını doğrudan bir “güven sorunu” olarak görmüyor. Bu da hoşgörü ve bağlam değerlendirmesi yapıldığına işaret ediyor.
İfade özgürlüğüne evet, linç kültürüne hayır

Toplumun büyük çoğunluğu, ünlülerin fikirlerini açıklamada özgür olması gerektiğini düşünüyor. “Ünlüler de diğer bireyler gibi fikirlerini açıklamakta özgür olmalı” ifadesine katılım yüzde 68 ile en yüksek destek oranına ulaşıyor. Buna karşın, “Linç kültürü, toplumsal farkındalık yaratmak için etkili bir araç” ifadesine karşı çıkanların oranı yüzde 30 olarak araştırma verilerine yansıyor.
Toplum, ünlülerin fikir beyan etmesini bir hak olarak görüyor ve ifade özgürlüğünü evrensel bir değer olarak benimsiyor. Linç kültürü meşru bulunmazken, sosyal medya tepkilerinde etik bir sınır arayışı dikkat çekiyor. Ünlülerden toplumsal duyarlılık bekleniyor ancak bu beklentinin samimi iletişimle yapılası tercih ediliyor.
Toplum sessizliğe tepkili, linç kültürüne mesafeli

Halkın yüzde 44’ü, toplumsal meseleler karşısında sessiz kalan ünlülere yönelik kamuoyu baskısını olumlu bulduğunu ve sessiz kalan ünlülere tepki gösterilmesini desteklediğini ifade ediyor. Katılımcılar, ünlülerin sessiz kalmasını pasiflik olarak değerlendiriyor ve buna karşı kamuoyu baskısını meşru bir toplumsal tepki olarak görüyor olsa da linç kültürüne karşı temkinli. Katılımcıların yüzde 43’ü sosyal medyada linç edilen bir ünlüyü çekinmeden savunacağını belirtiyor.
“Tek hatada silinmezsiniz ama her zaman duyarlı olmalısınız!”

Ünlülere karşı toplumsal reaksiyonlarda sağduyu mekanizması yine işliyor ve katılımcıların yüzde 58’i “Bir ünlünün bir kez hata yapması, onun tamamen gözden çıkarılmasını haklı kılmaz” derken yüzde 52’si “Sosyal medyada linç edilen bir ünlünün yaptığı açıklamayı anlamaya çalışırım” ifadelerini kullanıyor. Bu da sosyal medya tepkilerinin yapıcı ve etik sınırlar içinde kalması gerektiğine dair güçlü bir toplumsal bilinç olduğunu gösteriyor. Katılımcıların yüzde 62’si ise “Ünlüler sadece kriz zamanlarında değil, sürekli bir toplumsal sorumluluk göstermeli” diyor.
Sosyal medya toplumsal değişimi hızlandırıyor

Araştırma kapsamında katılımcılardan, sosyal medya ve ünlülerin sosyal medya kullanımıyla ilgili çeşitli ifadelere ne derece katıldıkları 1 ile 5 arasında puanlamaları istendi. Bu değerlendirmeye göre, “Sosyal medya toplumsal değişimi hızlandıran etkili bir araçtır” ifadesi yüzde 69 ile en yüksek katılım gösterilen ifade olarak öne çıkıyor. Yüzde 56’lık bir kesim içinse ünlülerin sosyal medyada toplumsal meselelere ilişkin paylaşımları toplumsal değişime katkı sağlıyor. Toplum, ünlülerin duyarlılıklarını samimiyetle mi yoksa imaj kaygısıyla mı paylaştığını sorguluyor.
Sosyal medyada aktivizmin lokomotifi Y ve Z kuşağı
Yaş grubu bazında değerlendirmeye göre, en yüksek sosyal medya aktivizmi ortalaması 25-34 yaş grubunda (3,13), en düşük ise 55-64 yaş grubunda (2,82) gözlemleniyor. 18-24 yaş grubu da yüksek bir ortalamayla öne çıkarken (3,11), 45-54 yaş grubunda skor 3,00 seviyesine geriliyor.
Sosyal medya üzerinden toplumsal duyarlılık gösteren ünlüler, özellikle genç yetişkinler arasında daha fazla etki yaratma potansiyeline sahip.
Çocuk hakları kırmızı çizgi

Ünlülerden en çok hangi konularda ses çıkarmaları beklendiği sorulduğundaysa ilk üç sırayı çocuk hakları (yüzde 61), ekonomik kriz ve yoksulluk ile gençlerin geleceği (yüzde 59) alıyor. Katılımcıların yüzde 58’i kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ünlülerin kendilerine ses olmasını beklerken yaklaşık her 2 kişiden 1’inin de ünlülerin güncel Türkiye gündemine kayıtsız kalmaması gerektiğini düşündüğü gözlemleniyor.
“Beni Haluk Levent temsil ediyor”

Katılımcıların toplumsal olaylara yaklaşımları, değerleri ve duruşlarıyla kendilerini en iyi temsil ettiğini düşündüğü ünlü isim yüzde 11’le Haluk Levent olurken, onu yüzde 7’yle Tarkan ve yüzde 6’yla Oğuzhan Uğur takip ediyor.
Katılımcıların yüzde 6’sının bu soru karşısında “ünlülerin hiçbiri beni temsil etmiyor” demiş olması da ayrıca dikkat çekiyor.
Araştırmanın Metodolojisi
Marketing Türkiye adına XSIGHTS Research&Consultacy’nin 2025’in Mayıs ayında gerçekleştirdiği “Linç Kültürü Araştırması”na 18-64 yaş aralığında tüm SES gruplarından Türkiye temsili 500 kişi katıldı.