Zor işler tutkuyla yapıldığında kolaylaşır!
Özen Altıparmak’ın plasiyerlikle başlayıp ulusal bal pazarının lideri, dünya ambalajlı bal pazarının ise en büyük altıncı bal markasını yaratmaya uzanan yolculuğu tutkulu bir adamın da hikayesini içinde barındırıyor. Özen Altıparmak kendi misyonunu Balparmak’ınkiyle bütünleştirmiş. “Dünyanın en mucizevi besini olan balın doğallığını ve saflığını korumak ve onu kaliteli yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline getirmek, böylece balın değerini hak ettiği en yüksek düzeye çıkarmak” için çalışıyor.
Yalın bir binadayım. Bu, hiçbir süslemenin, nakışın olmadığı doğal halinde bırakılmış demek. Zorlamıyor duvarlar içindeki akışa katılıyorsunuz. Sınırlı sayıdaki duvar grafitlilerine izin vermiş aykırı işlerin mimarı Nevzat Sayın. Birkaç Artin Demirci çalışması görüyorum, muhtemelen doğadan esinlenen çalışmaları nedeniyle duvarda yer almayı başarmış. Eğer tarzı olan bir mimarla çalışıyorsanız, onun boşluğu sanata dönüştüren dokunuşlarına müdahale edemezsiniz. Ve elbette bu mimar Nevzat Sayın ise onun sizin hayallerinizi gerçekleştirirken seçtiği tarzı değiştirmeniz olası değil!
Özen Altıparmak bu ülkenin adanmış adamlarından biri. Adanmışlığı ülkemiz bal kapasitesini doğru değerlendirmek adına dünya standartlarında bir süreç geliştirmeye… Fabrikayı birlikte geziyoruz. Her metrekaresi en efektif şekilde kullanılmış. Yanılıp soruyorum, “Üretim nasıl gidiyor?” Yanıtı kısa ve net, “Balı arılar üretiyor biz üretilen balın sağlıklı, sürdürülebilir ve sorunsuz tüketiciye ulaşmasını sağlıyoruz…”
Markanın hikayesini hepimiz biliyoruz. Plasiyerlikten ulusal bal pazarının lideri, dünya ambalajlı bal pazarının ise en büyük altıncı bal markası konumuna gelişi aslında tutkulu bir adamın da hikayesi. Özen Altıparmak kendi misyonunu Balparmak’ınkiyle bütünleştirmiş. “Dünyanın en mucizevi besini olan balın doğallığını ve saflığını korumak ve onu kaliteli yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline getirmek, böylece balın değerini hak ettiği en yüksek düzeye çıkarmak” için çalışıyor.
Şirket, 1989 yılında kurulmuş. Balparmak’ı diğerlerinden farklı kılan, Türkiye’nin dört bir yanından tedarik ettiği bal ve diğer arı ürünlerini farklı süreçlerde ve analizlerden geçirerek doğallığından emin olması. Pek çok bal markası ve markalı olmayan ürün olmasına rağmen Balparmak ulusal pazarın yüzde 55’ine sahip.
Balda ne inovasyonu demeyin!
Özen Altıparmak Ar-Ge laboratuvarını gezdirirken anlatıyor, “T.C. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yetkilendirilerek bal ve diğer arı ürünleri alanında Türkiye’de ilk ve tek, gıda sektöründe 8’inci ARGE Merkezi unvanını aldık.”
Elbette laboratuvarın tek işi balın kalitesine bakmak değil. “Balla ne inovasyon olur?” dediğinizi duyar gibiyim ama pek çok inovatif ürün Balparmak güvencesiyle raflarda yerini çoktan almış.
Mesela Apitera Serisi, balın doğal ve sağlıklı diğer arı ürünleriyle bir araya geldiği, tüketicilerin ihtiyacına yönelik yenilikçi ürünler. Apitera Zen-Up-Mind, faydası bilinen arı ürünleri ve şifalı doğal bitkilerin bir araya geldiği, pratik formatta sunulan, üç farklı ihtiyaca yönelik gıda takviyesi serisi…
Mesela Katla Balla, balı her zaman yanında taşımak, içeceklerini ve yiyeceklerini her yerde kolayca tatlandırmak isteyenler için üretmiş.
Mesela BallıMix, ballı fındıklı ezme… İçinde şeker yok, bal var ve olağanüstü lezzetli. Anneler açısından çikolatalı fındık ürünlerine bir alternatif olabilir.
Mesela Balparmak Çocuk Grubu: Çocuklara balı sevdirmeyi amaçlayan Disney karakterli özel ambalajlı bal serisi…
Mesela 7’li Piknik ve Monoflora Serisi: Monoflora ballar, arıların ağırlıklı olarak tek tür bitkiden nektar alarak ürettikleri ballarmış. Başlangıç olarak, Karadeniz yöresinin Kestane Balı ile Akdeniz yöresinin Narenciye Balı’nı tüketiciyle buluşturuyor. Dahası da var ama maalesef yerim dar!
Yok artık dedirtecek kaynak tespiti
Balparmak dünyada ilk defa bir gıda maddesinde kullanılan Priospot sistemini geliştirmiş. Bu ne demek? Satın alınan balın analiz raporuna ulaşılarak, kaynağının hangi çiçek ve bitkiler olduğu bilgisine rahatlıkla ulaşılabiliyor.
Balparmak, kalitede sürdürülebilirliği garanti altına almak, “kovandan sofraya” bal alım sürecini gıda güvenliğine uygunluğunu izleyebilmek için, yüzde 100 doğrulukta veri bankası yönetimi yapıyor. Arıcım Projesiʼyle yaklaşık 13 bin civarında tedarikçi, komisyoncu ve arıcıdan yapılan tedarik işlemlerinden doğabilecek riskler minimize edilerek kayıt altında tutuluyor. Balparmak bu projeyle 2016 Sürdürülebilir İş Ödülleri’nde Arıcım Projesi ile Tedarik Zinciri Yönetimi kategorisinde ödülün sahibi olmuş.
Özen Altıparmak’a her bir araya geldiğimde sorduğum geleneksel petek yenir mi sorumu yineliyorum. Yanıtı yine bir soruyla oluyor, “Bir atıştırmalığı ambalajıyla yiyor musunuz?”
Balparmak fabrikasını bir uzay labaratuvarı tadında gezmek isteyenler için yönetimin hayır diyeceğini zannetmiyorum. Son dönemde gördüğüm en ilginç tasarım binalardan biri olarak kayıtlara geçirelim.
Adaletin geç gelenini kimse sevmez
Geç gelen adalet” söylemi zamana karşı yarışan günümüz iş dünyası için hiç de sempatik değil. Belki de paradan daha değerli olan zamanı kaybettirdiği için. Pek çok gerekçeyle tüm dünyada da hukuk sistemi istenilen hızda çalışmıyor. Üstüne mahkemede ödeyeceğiniz harç bedeli de cabası.
Tahkim merkezlerinin varlığı çok eskilere dayanıyorsa da İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) 2015 yılında kurulmuş. İşlevini gerek Türkiye’deki gerekse yurtdışındaki ticari aktörler arasındaki uyuşmazlıkların çözümlenmesi için tahkim ve arabuluculuk hizmeti sunmak olarak tanımlayan ISTAC bağımsız, tarafsız ve özerk bir kurum. ISTAC herhangi bir üyelik şartı da aramıyor. Konu uyuşmazlık olunca çözümü konusunda tüm taraflara hizmet veriyor.
Tahkim Kuralları, Seri Tahkim, Acil Durum Hakemi ve ad hoc tahkimlerde hakem ataması da yapıyor. ISTAC hakem kararları nihai ve bağlayıcı. Dünyanın her yerinde icra edilme gücüne de sahip. Geçtiğimiz günlerde ISTAC önce TOBB, daha sonra da TİM ile uluslararası iş yapan iş dünyamızın dikkatini çekmek üzere basın mensuplarının karşısına çıktı.
70 bin ihracatçının temsil edildiği TİM ile yapılan basın toplantısında TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, ISTAC Başkanı Prof. Dr. Ziya Akıncı’nın yanı sıra ISTAC Yönetim Kurulu Üyesi Rıfat Bacanlı ve Genel Sekreter Candan Yasan Tepetaş, TİM Başkan Vekili Tahsin Öztiryaki ve Genel Sekreter Yardımcısı Cihat Gök de katıldı.
Mahkemeler, hakemler bu işlere pek alışık olmayanları ürkütse de Başkan Akıncı’nın anlatımıyla anlaşmazlıkların tahkim merkezi hakemliğinde çözülmesinin ne denli kolay olduğunu anlıyoruz. Kuruluşundan bu yana 15 dava sonuçlandırılmış. Yakın coğrafyamızda Dubai’nin uzun yıllara dayanan köklü deneyiminin tahkim gerektiren süreçlerde dikkate alındığını söylüyor Prof. Dr. Ziya Akıncı. Türkiye Doğu için en Batı, Batı için ise en Doğu konumunda. Son dönemde Dubai uluslararası avukat çalıştırma konusunda yaptırım kararı alınca İstanbul için büyük bir fırsat da doğmuş oluyor.
Basın toplantısının amacı İSTAC’ın faaliyetleri ve kapsadığı alana ilişkin bir farkındalık oluşturmaktı. İsminde “tahkim” yazan bir kurum sempatik ya da antipatik değil ürkütücü olabiliyor. Oysaki hayatı kolaylaştıran bu tür yapıların daha çok ve yakından tanınıyor olması gerekiyor. Bir gün işime yarar mı bilemedim ama ISTAC’ı aklımda tutacağım.