Bu STK’ya dikkat!..
Türkiye’de STK meselesi bir iletişim kaosu halinde. Tarihte vakıflar gibi hayır hasenat ve sivil toplum örgütlenmesinin tohumlarının ilk kez atılmış olduğu bu topraklarda, işin teorik yapısı Hıristiyan Batı’dan birebir alınıp kopyalandığı için, “Çıkar grupları”ndan “Meslek Kuruluşları”na kadar hepsi birden kendinin STK olduğunu iddia eder ve bu yüzden birkaç tanesi hariç bir türlü gelişemez. İşte bu ortamda Tohum Otizm Vakfı’nın çalışmaları her türlü takdir ve desteği hak ediyor.
Annelere sormuşlar: “İleride çocuklarınız için ne istersiniz?”
İlk dört annenin verdiği yanıtlar şöyle:
Bir kere ayaklarının üzerinde dursun… Evlensin. Yuvasını kursun yeter…
Sanırım en büyük hayalim onun mezuniyetini görmek…
Vallahi ne isteyeyim. Bir an evvel evlensin. Çoluk çocuk sahibi olsun…
Başını sokacağı bir evi olsa yeter. Başka da bir şey istemem.
Ekrana gelen son anne ise şunları söylüyor:
Oğlum ayakkabılarını bağlayabilsin. Gözümün içine baksın. Yemeğini kendi yiyebilsin. Kıyafetlerini kendi giyip çıkarsın. En önemlisi de ileride bana “Anne” diyebilsin. Yeter…
Sonrasında dış sesi duyuyoruz:
“Deniz Hanım gibi annelerin hayalleri birçok çocuk için küçük ama otizmli çocuklar için büyük hayaller… Ancak erken tanı ve eğitimle ulaşılamayacak hayaller değil. 5290’a mesaj atarak 10 liralık bir bağışla onlara destek verseniz yeter.”
Bu sırada Deniz Hanım’ın oğlunu görürüz. Kameranın arkasından koşup kendisini annesinin kollarına atıyor… Sonra da tekrar geriye kameraya doğru koşuyor…
Otizm ile ilgili farkındalık oluşturmak üzere çeşitli çalışmalar yürüten Sivil Toplum Örgütü (STK), Tohum Otizm Vakfı, araştırma şirketi GFK’yla yaptıkları bir araştırmayı ve yukarıda genel havasını vermeye çalıştığımız tanıtım filmini göndermiş…
Çok etkilendiğimi söylemeliyim. Sadece tanıtım filminin son derece başarılı olmasından değil; kuruluşun web sitesinde yayınlamakta olduğu destekçi kuruluşlar listesinde yer alan onca kurum ve firmayı bir sosyal sorumluluk projesi çerçevesinde bir araya getirebilmiş olmalarından…
Liste şöyle:
Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu, Garanti Bankası, Doğuş Grubu, Starbucks, Aşçıoğlu Grup, Euler Hermes Türkiye, Man Ajans Thompson, Dominos Pizza, L’oreal, Tahincioğlu Holding, MNG KARGO, Medline, Kiğılı, U2 Tanıtım Promosyon, Sedat Tahir A.Ş., Youth Media, DorukNet, Chiesi Türkiye, Medya Takip Merkezi, Microsoft, Rubicoms, Fida Film, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Zorlu Elektrik, Divan Pastanaleri, Faselis, yuvarla.org, Toppuk, Fedex, Vizör İstanbul, Optimum, Boyner, Optimum, Saleduck, Ströer Kentvizyon, Mutlu Kekler, Ekol Ofset, BNK Teknoloji…
Hemen cep telefonumu aldım ve 5290’a bir SMS yolladım. Anında yanıt geldi: “Bu GSM kartı ile SMS bağış yapamazsınız!” Ben bu mesaja pabuç bırakmadım tabii. Derhal çok etkili ve kullanıcı dostu bir anlayışla web sitesine gittim. Orada “Bağış için” sekmesini tıkladım. Ülkemizden ayrılmış olan PayPal seçeneğinin hâlâ orada bulunmasını bir tür “güzellik hatası” olarak görmezden gelirsek, adımları hızla geçtim. Size de tavsiye ederim…
Neden mi tavsiye ederim? Böyle başarılı bir STK ve iletişim çalışmasının hakkı verilmeli de ondan…
Türkiye’de bu STK meselesi bir iletişim kaosu halinde. “Sivil” kavramanın karşıtı bizde “askeri”dir. Oysa İngilizceden tercüme ettikleri NGO (Non-Governmental Organization), “hükümet (devlet) dışı kuruluşlar” demek. Onun da karşıtı seçilmiş ya da atanmışların yönettiği devlet yapılarıdır. Türkiye’de önüne gelene STK derler. Oysa bu kurumların kendi içlerindeki, “Çıkar grupları” (MÜSİAD, TÜSİAD, TİSK, Sendikalar), “Meslek Kuruluşları” (Odalar, Mesleki dernekler gibi), “Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar”, “Hayır hasenat kuruluşları”, “Hobi kuruluşları” gibi alt kırılımlarda ele alınmaları ve ona göre konumlanma ve iletişim stratejilerinin oluşturulması gerekir.
Oysa, tarihte vakıflar gibi hayır hasenat ve sivil toplum örgütlenmesinin tohumlarının ilk kez atılmış olduğu bu topraklarda, işin teorik yapısı Hıristiyan Batı’dan birebir alınıp kopyalandığı için, bizde hepsi birden kendinin STK olduğunu iddia eder ve bu yüzden birkaç tanesi hariç bir türlü gelişemezler.
İşte bu ortamda Tohum Otizm Vakfı’nın çalışmaları her türlü takdir ve desteği hak ediyor.
Unilever, “cesaret” ve “sabır”la…
Türkiye’deki tüm büyük restoranların ve onların büyük tedarikçilerinin çatı kuruluşu Turizm Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği TURYİD’in hasbelkader üyesi olduğumuz Yüksek İstişare Kurulu’nda iki büyük firmanın üst düzey yöneticileriyle de bir araya geliriz: Vodafone Türkiye ve Unilever…
Hep “Ne kadar akıllı bir iş yapıyorlar” diye düşünmüşümdür. Çünkü o dünya her iki kuruluş için müthiş bir “Oyun Alanı”… Bunu gördükleri için akıllı bulurum bu kuruluşa verdikleri desteği…
Geçenlerde “Unilever Food Solutions”ın geçen yıl bağımsız bir araştırma şirketine yaptırdığı bir araştırma ve sonrasıyla ilgili bilgiye ulaşınca şirketin TURYİD’de boşuna zaman harcamadığına bir kez daha ikna oldum…
Unilever Food Solutions (Gıda Çözümleri olarak çevrilebilir) Türkiye Şef Araştırması’na katılan şeflerin yüzde 80’inin “Gıda Güvenliği” alanında eğitim almayı en önemli ihtiyaç olarak tanımladıklarını tespit etmiş.
Bu tespitten yola çıkarak, Gıda Güvenliği Eğitim Programı adını verdikleri bir dizi etkinliğe start vermişler. Etkinliğin alt başlığını da “Güvenilir Eller” olarak belirlemişler…
Türkiye genelinde tüm mutfak ekiplerine ulaşabilmek için online platformda hazırlanmış bu projede, ilk yıl 5 bin şefin eğitimlerinin tamamlanması hedefleniyormuş. Üç yılda da 30 bin şefin eğitimlere katılarak, gıda güvenliği sertifikası sahibi olması planlanıyormuş.
Dikensiz gül bahçesi olmaz derler… Etkili ve iş hedefine uygun stratejik eğitim projeleri de ciddi zaman, insan ve para kaynağı gerektiriyor. En önemlisi de kalıcı başarılar elde etmek için “cesaret” ve “sabır”…
Ali Saydam…