Bir kampanya beş çelişki…
Türkiye’nin en iyi ajanslarından biri olan ve mensubu olmaktan onur duyduğum Bersay İletişim Danışmanlığı da dahil olmak üzere zaman zaman PR ajanları hatalı işlere imza atabiliyor. Gelin bu hatalı işlere yakından bakıp çelişkileri birlikte gözden geçirelim…
Sağ olsunlar çok başarılı bulduğum PR ajanslarımızdan desiBel’den arkadaşlar basın bültenini göndermişler. Özetle demişler ki: “Türk Telekom, en hızlı 4.5G’den üç kat daha hızlı GiGA 4.5G’si ile dünyanın en hızlı futbolcularından Cristiano Ronaldo’yu buluşturduğu reklam filminin kamera arkası görüntülerini yayınladı. Hızlarıyla ön planda olan iki markayı bir araya getiren dev prodüksiyon, Madrid ve İstanbul’da dört günde tamamlandı. Dev prodüksiyonda Ronaldo’ya yüz yedi oyuncu eşlik etti. Reklam filminin yönetmenliğini dünyaca ünlü Hollandalı yönetmen Marco Grandia, görüntü yönetmenliğini ise Matrix serisiyle tanınan Ross Emery üstlendi. Türk Telekom yetkilileri, çekimlerin sonunda ‘dünyanın en hızlı’ futbolcusu olan yıldız oyuncuya nazar boncuğu hediye etti.
Türk Telekom, Ronaldo’lu GiGA 4.5G reklamının kamera arkası filmine özel ‘GiGA CR7’ adlı bir uygulama da kullanıma sundu. ‘Artırılmış Gerçeklik’ teknolojili uygulama, iOS ve Android mağazalarından indirilebiliyor. Uygulama reklam görsellerine yaklaştırıldığında kullanıcıları kamera arkası görüntülerine yönlendiriyor.
Reklam filmine ilişkin kamera arkası görüntüleri ve fotoğrafları aşağıdaki linklerden indirebilirsiniz.”
Çok iyi. Peki, şu soruları kime soracağız acaba?
1. Ronaldo bildiğimiz Ronaldo! Neden robot olarak konumlandırılmış? Duygulara hitap eden durumların çok daha iyi çalıştığının bilindiği ülkemizde bu konumlama çelişik bir algı sapmasına neden olmaz mı?
2. Ronaldo’dan hızlı ya da onun hızında pek çok futbolcu var. Zaten bültende de “Dünyanın en hızlılarından biri” denmiş. O zaman bu Telekom’un “en hızlısı benim” iddiasıyla çelişmiyor mu?
3. Filmlerden birinde teknoloji özürlü olduğu izlenimi yaratabilecek teyzeler var. Bu sahne Telekom’un en ileri teknoloji, hız, çağdaşlık iddiası ve mesajlarıyla çelişmiyor mu?
4. Ronaldo aynı günlerde birden fazla markanın da reklam yüzü olarak ortaya çıkıyor (Clear, Nike gibi…). Geçen ayki sayıda Arda Turan için belirttiğimiz çelişik durum burada da geçerli değil mi?
5. Aynı markanın (Telekom), hayatta sıkça rastlanan biçimiyle oğluna işleri teslim ederken tereddütler yaşayan bir babanın (Güven Kıraç) canlandırıldığı son derece başarılı, sempatik ve tabii ki yerli reklam filmiyle, her karesiyle ecnebi kokan bu reklam filmi algı entegrasyonu açısından bir çelişki taşımıyor mu?
Bir zahmet Telekom’da kim sorumluysa bu soruları yanıtlayabilirse, biz de burada yayınlar, kafalardaki soru işaretlerini gidermiş oluruz.
Neden’i belli de, Nasıl’ı eksik…
Türkiye’nin en başarılı bir başka PR ajansı olan Lobby PR’dan gelen bilgi notu şöyle başlıyor:
“Vehbi Koç Vakfı bünyesinde kâr amacı gütmeyen özel bir sağlık kurumu olarak 1920 yılından bu yana İstanbul’da faaliyet gösteren VKV Amerikan Hastanesi…”
Yakından tanıma fırsatı bulduğum için biliyorum yukarıdaki cümlenin doğru olduğunu. Hatta Vakfın hastaneye her yıl çok ciddi bir rakamla destek çıkıyor…
Ama bunu kaç kişi biliyor dersiniz… Bu ifadeyi bir basın bülteninde yazmak yeterli mi acaba? Yoksa gerek Vehbi Koç Vakfı’nın gerekse Amerikan Hastanesi’nin bu gerçeği daha iyi mi anlatmaları gerekir? Anlamayan da mıdır sorumluluk yoksa anlatamayanda mı?..
Ne yazık ki yıllardır yukarıdaki cümlede yer alan ‘gerçeklik’ kamuoyu nezdinde ‘hakikate’ dönüşmemiştir…
O bilgi notunda tam olarak anlaşılmayan bir başka husus daha var. Başlık şu: “Dünyaca Ünlü Raketler Amerikan Hastanesi Güvencesinde”…
Amerikan Hastanesi, çok itibarlı bir işe imza atmış ve 18 Nisan-1 Mayıs tarihleri arasında iki hafta boyunca sürecek olan TEB BNP Paribas İstanbul Cup ve TEB BNP Paribas İstanbul Open turnuvalarının resmi sağlık sponsoru olmuş.
Amerikan Hastanesi organizasyon alanında kuracağı çadırda iki hafta boyunca dünyaca ünlü raketlere sağlık hizmeti sunacakmış.
Peki, ne yapacakmış Amerikan Hastanesi o çadırda? O yok metinde! Bir de onu bilsek… Yani zaten fizikleri en üst düzeyde güçlü olan bu dünya çapında raketlere o çadırda ne yapacak Amerikan Hastanesi’nin sağlık personeli?
Gerçekten merak ettim…
Basın bülteni reklam kokmamalı…
Henüz tanıma ve tanışma fırsatı bulmadığım L’Appart PR adlı halkla ilişkiler ajansının gönderdiği bülten ise tam bana göre. O da bir kampanyadan söz ediyor herhalde. Ama bende bir eksiklik olmalı ki anlamakta hayli zorlandım. Hedef kitlesi anlıyordur herhalde.
Basına hitaben yazılan bir metinden çok reklam metni (Body’si) ya da broşür içeriği algılanması söz konusu olabileceğinden medya mensuplarını da hafif yollu kızdırma tehlikesi taşıyan söz düzeni şöyle:
“NARS 2016 yazı için sınırlı sayıda üretilmiş olan koleksiyonuyla sizi bir kaçamağa davet ediyor. Koleksiyonda, yoğun görünümlü fakat ince dokulu, parlak tonlarda dudak koruyucuları ve göz farları görüyoruz. Yanaklarda yoğun pigmentli allık, güneşten ödünç aldığı sıcak dokunuşla yaz görünümünüzü tamamlıyor.
Fotoğrafçılığa olan tutkusuyla bilinen François Nars, bu sezon da bu tutkunun Fransız Rivierası ile buluşmasından mutluluk duyuyor. Under Cover koleksiyonu her yemyeşil hikaye, zeka ve merakın perde arkasını yakalayan, heyecan dolu koşuşturmadan esinlenen bir fotoğraf çekimiyle süsleniyor. Modern sanatçı Konstantin Kakanias imzalı orijinal illüstrasyonlar da sınırlı sayıda ambalajlarıyla bu anları ölümsüzleştiriyor.”
Eğer benim gibi bu alanda cahilin tekiyseniz ve Nars’ın ne olduğunu bilmiyorsanız metin sizi daha da çok kızdırabilir. Çünkü ancak ekte gönderdikleri görselleri açtığınız ya da arama motorlarında bir tur attığınız zaman anlıyorsunuz gerçeği…
Benden naçize tavsiye, reklam kokan basın bültenlerinden kaçının arkadaşlar, bir de benim gibi kozmetik özürlüleri düşünün lütfen…
Bir örnek te bizden…
Türkiye’nin en iyi ajanslarından biri olan ve mensubu olmaktan onur duyduğum Bersay İletişim Danışmanlığı’nda da zaman zaman başımıza bu türden olaylar gelir. Birini seçelim… Örneğin, ekstradan reklama ihtiyaç duyuluyormuş gibi “DeFacto ile sonbaharı sıcacık karşılayın” başlığını atıp, basın bülteninin içinde de kurumun “Şık tasarımlarıyla dikkat çektiğini” veya “Her sezon yeni koleksiyonlarıyla moda takipçilerinin beğenisini topladığını” belirtmeyi de ihmal etmemişiz. Hangi ajans ya da kim yaparsa yapsın, iletişimin “Fazla olan yanlıştır” ilkesine aldırmayan, sonuçta özetle ‘Reklam kokan hareketler’dir bunlar. Bu tür hareketlerden uzak durula!