Sosyal medya linç yuvasına döndü
Sosyal medya son dönemde ciddi bir değişim yaşıyor. Siber zorbalık ürünü olan sosyal linçten ne markalar, ne ünlüler ne de sıradan kullanıcılar kurtulabiliyor. Nitekim son yapılan araştırmalara göre Türkiye’de her on kişiden yedisi sosyal medyada marka ve kişilere yönelik “sosyal linç” yapıldığını düşünüyor. Peki, son dönemde artan siber zorbalık konusunda ülkece ne durumdayız? Yoksa sosyal medyada paylaşım yapmak bir tür mahalle baskısına mı dönüşüyor?
Haber: Efe Daşman
Ortaya çıkış biçimi “mikro komüniteler” yaratma olsa da sosyal medya, küreselleşme ve internete erişim biçimimizin değişmesiyle son dönemde ciddi bir evrim geçiriyor. We are social’ın açıkladığı verilere göre Türkiye’de bir insan günde yaklaşık olarak 6-7 saatini internette geçirirken, bunun en az 3 saatini sosyal medya platformlarında geçiriyor. Dünyada yapılan farklı araştırmalara göre de neredeyse her insan, yapacağı işlerin öncesinde veya arasında en az bir kez sosyal medya hesaplarını kontrol ediyor. Alışkanlığın ötesinde sosyal medya artık tamamen günlük hayatımızın bir parçasına dönüşmüş durumda.
ZENNA Araştırma ve Danışmanlık’ın 2017’de Türkiye dijital halk geneli nezdinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre her 10 kişiden 7’si bu platformlarda markalara veya kişilere yönelik “sosyal linç” yapıldığını düşünüyor.
Yapılan çalışmalar, insanların, markalarla veya kişilerle ilgili olumsuz paylaşım yaparken bunun bir sosyal linçe dönüştüğünün farkında olmasına rağmen paylaşım yapmaktan vazgeçemediğini gösteriyor. Sonuçta da “Twitterstorm” olarak da bilinen ve toplum gözünde yanlış veya kötü bir izlenim bırakacak şekilde hareket eden bir kişi veya marka aleyhinde bir anda zincirleme reaksiyon oluşuyor.
Aslında “sosyal medya linci” üstesinden tek başına gelmenin zor olduğu bir durum. Kişiler ve markaların kriz yönetimi artık “kriz çıkarmama” üzerine odaklanmaya başladı. Bu nedenle ünlü, influencer ve marka hesapları toplumu ilgilendiren olaylarda olabildiğine sağduyulu hareket etmeye çalışıyor. Yine de kriz anlarında tepkinin nereden geleceği bilinmediğinden çoğu paylaşım yapmaktan çekiniyor. Kimi durumlarda “paylaşım yapmamak” da bir anda krize dönüşebiliyor. Peki, sosyal medya mahalle baskısının olduğu bir ortama mı dönüşüyor? Siber zorbalığın önüne nasıl geçilir? Biz sorduk, konunun paydaşları yanıtladı.
Önerebileceğim en iyi strateji: “Sükut altındır”
Barış Özcan
YouTuber
➞ Sosyal medyada paylaşım yapmak, gündelik hayatta konuşmaya benziyor. Gündelik hayatta konuşmalarıyla bu baskıyı oluşturanların sosyal medyada farklı davranmalarını bekleyemeyiz. Bilgi sahibi olmadan söylenen fikirler de bazı durumlarda mahalle baskısına eviriliyor.
➞ Sosyal medya, yapısı gereği insanları küçük balonların içine hapsediyor. Kendisinin bir balonun içinde olduğunu fark edemeyen kişiler de o balonun şeklini almaya çalışıyor. Dolayısıyla olduğundan çok farklı gözükmeye başlıyor. Ben “değer odaklı” bir stratejiyi benimsiyorum. Çok içerik paylaşmak adına bilmediğim konularda fikir beyan etmek yerinen az da olsa, sadece araştırdığım, bildiğim konularda içerik üretmeye çabalıyorum.
➞ Sosyal medyada yer alan herkesin, paylaşımlarını kendi aklıyla yapması ya da yapılan paylaşımları bu şekilde okuması gerekiyor. Bir fikre karşı çıkmadan ya da onu desteklemeden önce kısa bir araştırma yapıp bilgi sahibi olmak hiç de zor değil. Eğer bu da yapılamıyorsa önerebileceğim en iyi strateji “sükut altındır.”
En büyük hayranınız celladınız olabilir!
Başak Purut
Ekşi Sözlük CEO’su
➞ Ünlüler de influencer’lar da varlıklarını, ünlerini, etkilerini, dolaylı ve bazen doğrudan gelirlerini sosyal medya etkileşimlerine borçlular. Bu nedenle hassas davranmaları doğal. En büyük hayranınız dahi kendinizi yanlış ifade ettiğinizde veya genel beklentinin dışında bir paylaşım yaptığınızda celladınıza dönüşebiliyor.
➞ Linç kültürü temel olarak farklılıkları baskılama dürtüsünden besleniyor, empati yoksunluğuyla güçleniyor. Bu sosyal medyayla ortaya çıkmış bir şey değil ama sosyal medya sayesinde kolaylaştığı söylenebilir. “Karşımda olsa yüzüne de aynısını söyler miydim?” düşüncesiyle hareket etmek en temel alışkanlığımız olmalı.
➞ Platformun/mecranın olabildiğince akışa müdahale etmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Fakat bu durum yoğun eleştiriden kötüye kullanmaya doğru evrilirse içeriklerin silinmesi ve ilave yaptırımlar uygulama yönünde hareket ettiğimiz oluyor. Zaman en kıymetli ve en kısıtlı kaynak. Başkalarının başarılarına veya farklılıklarına karşı nefret beslemek ve buna zaman ayırmak yerine daha verimli kullanmak akılcı olacaktır.
Linç kültürünün panzehri tabii ki sağduyu
Salim Kadıbeşigil
İtibar Yönetimi Danışmanı
➞ İnsanlık tarihi boyunca bir “sosyal medya” ihtiyacı oldu ve çağlar boyunca topluluk içinde yaşayan insanlar “bir şeyleri paylaşmanın” ihtiyacını giderecek “araçlar” buldular. Günümüzdeki yansıması, Facebook, Twitter, Instagram ve benzeri, sırtlarını teknolojiye dayamış ortamların uzantısı eski Yunan’da karşımıza o dönemin sosyal medyası olan Agoralarda çıkar ve Sokrates’ın ölümüne giden “linç kültürü” insanlık tarihi boyunca devam eder.
➞ Tarih boyunca kıraathaneler, hamamlar ve diğer ortamlar sosyal medya işleviyle “değerlerin” hangi kavramların etrafında döndüğünün göstergesi oldu. Bu ortamlarda takip ettiğimiz kişilerden ortak değerlerimize paylaşımlarıyla sahip çıkmasını bekliyoruz. Çıkmıyorlarsa tepki gösteriyoruz ki bu zaman içinde “linç kültürünü” oluşturuyor. Bu kültür “sosyal medyanın doğasında var”. Önüne geçmeye kalktığınızda “sosyal medya anlamını kaybeder”.
➞ Sosyal medya damarlarında akan linç kültürünün panzehri tabii ki “sağduyu”! Özellikle “itibarlı, toplum tarafından takdir edilen” etkileyici kişilerin linç kültürü karşısında “sağduyu” çağrısı belki sorunu çözmez ama linç kültürünün etkisini azaltabilir.
Sahte haberler linç kültürünü tetikliyor
Zafer Natan
ZENNA Araştırma ve Danışmanlık Araştırma Direktörü
➞ Türkiye’de ve dünyada yapılan araştırmalara göre haberin kaynağına bakmadan o haberin doğru olduğunu varsaydığını belirten kişi sayısı azımsanmayacak kadar fazla.
➞ Özellikle ilgi çekici yalan haberlerin, konunun gerçeğinden çok daha fazla rağbet görmesi ve insanlar tarafından sahiplenilmesi yaşadığımız bu “post-truth / hakikat sonrası” dönemin en büyük sorunlarından biri. Sırf bu konuyla ilgili olarak son iki yıldır Facebook ve Twitter algoritmalarını gözden geçirip bazı bot hesapları kapatma kararı aldı.
➞ İşte bu noktada teyit.org gibi sitelerin varlığı çok büyük önem arz ediyor. Bu tip sitelerin artması ve kamuoyu nezdinde itibar görmesi ilerleyen dönemlerde doğru bilginin daha hızlı yayılmasını sağlarken, yanlış bilginin de yayılım hızını azaltacaktır. Yine bu noktada sosyal medyayı etkin kullanan ünlü ve influencer kişilerin ilgili konuya olan soğukkanlı tutumları ve bilinçlendirici paylaşımlarının insanlar üzerinde oldukça etkili olduğunu gözlemliyoruz.
Yapıcı iletişim tonunu kaybetmemek çok önemli
Ozan Tabak
CreatorDen Kurucu Ortağı
➞ Gündemde hassasiyet gerektiren bir konu varken günlük paylaşımlara devam edilmesi, tartışmalı konularda radikal açıklamalar, farklı yerlere çekilme ihtimali olan iletişim içerikleri olumsuz etkileşim korkusunu da beraberinde getiriyor. Bu yalnız sosyal medyaya has bir şey değil kişisel ilişkilerimizde de böyle.
➞ Unutulmaması gerekir ki sosyal medya kişilere değil kitlelere hitap edilen bir alan. Bu farklı bir sorumluluk duygusunu da beraberinde getiriyor. O yüzden nasıl ilişkilerimizde bunu yönetmeyi, olumsuz tepkilerde sakin kalmayı öğreniyorsak sosyal medyada da bunu misliyle öğrenmek durumundayız. İlgi hiçbir zaman yalnızca olumlu olmaz, olumsuz yorumları da her zaman beraberinde getirir. Bunu yönetmeyi öğrenmek, yapıcı iletişim tonunu kaybetmemek çok önemli.
“Siber zorba olma” çağrımıza milyonlarca insan cevap verdi
Dr. R. Erdem Erkul
Samsung Electronics Türkiye Kamu Sektörü ve Dış İlişkiler Direktörü
➞ TÜBİTAK’ın da desteklediği, Kocaeli Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmaya göre öğrencilerin yaklaşık yüzde 12’si sözlü siber zorbalığa maruz kalıyor. Ancak araştırma siber zorbalığa uğrayan birçok gencin “ne yaşadığının” farkında olmadığını gösteriyor.
➞ Samsung Electronics Türkiye olarak, hem çocuklarımızda hem de aileleriyle öğretmenlerinde farkındalık yaratmak adına dijital bir film hazırladık. Sosyal medya mecralarında paylaştığımız filmle beraber, tüm sosyal medya hesaplarımızdan 13 Aralık günü “Siber Zorba Olma!” görseliyle sosyal medyayı karartıp #farkinavar hashtagiyle dikkatleri siber zorbalık konusuna çektik.
➞ Kampanyamızın kamuoyuna duyurulması konusunda Ezgi Mola gibi herkesin saygısını kazanmış bir sanatçıyla çalıştık. “Siber Zorba Olma” çağrımıza milyonlarca insan cevap verdi ki bu sorunun ne kadar çok kişi tarafından tecrübe edildiğini göstererek ne kadar önemli bir konuya parmak bastığımızı bize hatırlattı.