Sri Lanka’dan Ordu’ya uzanan bir sörf yolculuğu
Hiç tutkuların uğruna dünyanın bir diğer ucuna gitmeyi göze alabilir misin?
Sonra oradan aldığın ilhamla, bu tutkuyu ailenin doğup büyüdüğü köye taşıma cesaretin olur mu?
Büyük bir cesaret ve hayallerinin peşinden koşma hikayesi Deniz’inki… İstanbul’da doğup büyüyen, dünyayı gezip dolaştıktan sonra “Ben ne istiyorum,” diye sorma cesaretine sahip birinin hikayesi…
Tutkusunun peşinden gidip Sri Lanka’da bir sörf okulu kuran Deniz, bu tutkusunu Ordulu gençlerle paylaşmak ve kendi kendine yeten bir hayat sürebilmek için tası tarağı toplayıp Ordu’ya yerleşiyor. Şimdi, orada insanlara yalnızca sörf öğretmekle kalmıyor, bölge halkının Karadeniz’e olan küskünlüğünü gidermeye, gençlere ilham olmaya yönelik çalışmalar da yürütüyor.
Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni Günseli Özen, Deniz Toprak ile bir araya gelerek keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Gelin, Deniz’in ilham veren hikayesini kendi ağzından dinleyelim:
“Sörf yapan bu çocuklar, kendi yaşam alanlarına da sahip çıkacak”
- “İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Önce devlet okulu, sonra lisede kolej, daha sonra üniversitede Boğaziçi ve uluslararası bir şirkette 3 sene boyunca kurumsal birkaç farklı görev. Hep bir koşuşturma; daha yukarıya, daha fazlasına…
- Bir yandan da lise yıllarından itibaren tek başına seyahat ettim, gönüllü çalışmalarda bulundum. Hep özenirdim sade bir yaşama; bir adada butik bir mekanım olsun her gün sörf yapabileyim, hatta işim bu olsa ne güzel olur diye.
- 2010 yazından itibaren dalga sörfüyle daha yakından ilgilenmeye başladım ve birçok anlamda bana çok farklı kapılar açtı; bazı şeyleri daha net görmeme yardımcı oldu ve ondan sonra birçok şey bir daha eskisi gibi olmadı.
- Hayal her gün suda olabilmek, sörf yapabilmek hatta bunun üzerine sürdürülebilir bir yaşam kurabilmekti. Uzun süre tüm bunları bir araya getirebildiğimiz bir model kuracağımız o büyüleyici yeri aradık. Yani Sri Lanka’yı…
“Sri Lanka’dan sonraki adres: Ordu”
- 2017’de Sri Lanka’da başladığımız bu yolculuk hiç hayal edemeyeceğimiz bir noktaya geldi. Binlerce misafirimizle sörf tutkumuzu paylaştık. Konserler, festivaller vs. derken çok tatlı bir topluluk oluşturduk. Herkesin hayallerini, ilgi alanlarını ve tutkularını paylaştıkları benzersiz bir ortam oluştu.
- 2020 yazında Sri Lanka’da geldiğimiz noktada bir sonraki lokasyonumuz için çok doğru bir yerde olduğumuzu düşünüyorduk. Sri Lanka’da kurduğumuz düzenden aldığımız ilhamla Ordu’da bir şeyler yapma hayalim artık bir sorumluluğa dönüşmüş gibi hissettim. Ordu’daki düzenimiz, Sri Lanka’da kendimizi geliştirmeye başladığımız “kendine yetebilen bir hayat şeklini” kurmak için çok daha elverişliydi.
- Asıl soru şuydu: Ordu’da bizi heyecanlandıracak dalgalar var mı? Acaba burada dalga sörfü tutkumuzu paylaşabildiğimiz yeni bir nesil yaratabilir miyiz?
- Babaannemin köydeki evine 15 dakika uzaklıkta dünya standardında dalgalar keşfedince heyecanımız da üzerimizdeki sorumluluk da bir o kadar arttı. Burada Sri Lanka’da başladığımız hayalimizi bir sonraki aşamaya taşımaya değer her şey vardı.
- Tabi ki Sri Lanka’da çok tatlı bir düzenimiz var: Karşıdan karşıya geçiyoruz, turkuaz su, müthiş dalgalar, 12 ay süren yaz mevsimi…
- Ama tüm bunlarla dalga sörfü sayesinde tanışabildim. Bu da bana denize olan tutkumuzu paylaşma, yani dalga sörfünü erişilebilir kılma misyonunu ve sorumluluğunu yüklüyor.
- Ne üzücüdür ki son birkaç jenerasyondur Karadeniz ile Karadenizli arasında bir mesafe, bir iletişim kopukluğu oluşmuş. Deniz insanlar için bir tehlikeye dönüşmüş, gıdasını alıyor ve kaçıyor… Bu iletişim kopukluğunu dalga sörfü ile aşabileceğimize inanıyorum.
- Ordu’da hayalim deniz ile iç içe bir jenerasyon yetiştirebilmek. Neden Perşembe lisesindeki çocuklar önümüzdeki yaz sörf dersi vermeye başlamasın? Heyecanlanacak bir şey verdin mi çocuğa, bir de üzerine ekonomisini kuracak bir fırsat sağladın mı, başka bir yere göç etmesine gerek yok ki, öyle değil mi?
Bir hikaye, gittiğin yerin kendisinden ayrı yazılabilir mi?
- 2020 yazında Ordu’ya geldik ve kafamızda bir sürü şey vardı. Hiç acele etmeden önce Ordu’yu ve Orduluyu anlamaya çalıştık.
- Şehrin içindeki şehirli, köklerine veya kırsala döndüğünde genelde içindeki şehri de beraberinde götürür. Ege ve Akdeniz başta olmak üzere yeni keşfedilen yerlerde takip edilen üzücü bir trend var. Bu yerlerin çoğu da aslında sörf noktaları.
- Yeni bir yer keşfederiz (Alaçatı, Gökova, Datça, Urla vs), oradan çok etkilenir ve orada bir iş ve yaşam kurmanın hayalini kurarız. Sonra bakarız ki o bakir güzel yer oraya taşınmandaki tüm sebeplerini yitirmiş, tüm güzellikleri tüketilmiş. Ve asıl acı olanı da bundan en çok da sen sorumlusun. Alaçatı, Akyaka, Urla gibi yerlerin üzücü kaderi bu oldu. Tüm bu lokasyonlar hem çok büyüdü hem de çok gelişti denebilir ama aslında sürdürülebilir şekilde geliştiğini oranın kaynaklarına ve insanına saygı duyarak dönüştüğünü söyleyebilir miyiz?
- Yeni bir hikaye, gittiğin yerin kendisinden, insanından ayrı yazılabilir mi?
- Peki, senin hala var mı sabrın dinlemeye, anlamaya, keşfetmeye?
- Perşembe’nin masalı en güzel Vonalılar tarafından anlatılmaz mı?
- Evet Perşembe ve Ordu’da sörf turizmi geliştiriliyor ve bu turizm buraya yeni bir ekonomi ve hatta tersine göçe sebep olacak bir heyecan yaratıyor. Bu süreçte bizim ödün vermek istemediğimiz şey ise bu dönüşüm buranın dokusundan, insanından ayrı olmaması gerekir. Bu süreç tamamen oranın yereliyle büyümesi ve onların sahiplenmesi gereken bir süreç olmalı.
- Çünkü aslında bizim anlatmak istediğimiz hikaye sörften hatta onun yarattığı ekonomiden çok daha fazlası.
- İnsanlar sadece zaman geçirdikleri alanlara sahip çıkarlar.
- Odanı temizler, yatağını düzeltir; bahçenle ilgilenirsin.
- Deniz bizim gündelik hayatımızda kullanmadığımız bir alana dönüşürse, Karadeniz’in kaderi kimin umrunda olsun ki?
Sörf, Karadeniz için bir dönüm noktası olabilir
- Karadeniz’de sörf nereden çıktı diye soranlar… Biz buraya icat çıkarmaya geldik, alışkanlıklarımızı değiştirecek bir hikaye yaratmaya geldik.
- Sürdürülebilir, onarıcı bir sörf okulu derken; doğaya denize sahip çıkan orada vakit geçiren bir neslin hayalinden bahsediyoruz.
- Bir çocuk düşünün, denizdeki dalgaları hırçın olarak değil, denizin şefkati olarak gören…
- Bir nesil düşünün plajda heyecanla çıplak ayak koşup fırtınaları takip eden, hayallerinin peşinden koşan, ona dayatılanı değil kendi doğrularını, kendi dalgasını yaratan…
- Bir şehir düşünün ki gençlerine bu heyecanından geçimini sağlayacağı imkanlar yaratmış…
- Sörf yapan, doğayla iç içe büyüyen bu çocuklar, hayallerine sahip çıktığı gibi kendi yaşam alanlarına da sahip çıkacak;
- Daha fazla koruyacak denizini doğasını, adeta sevdiği biri gibi.
- Sörf, Karadeniz için bir dönüm noktası olabilir, hayalimiz Karadeniz boyunca Perşembe’de sörf okulumuzla yarattığımız hikayeyi tüm illere, ilçelere ve kasabalara yayabilmek.“