Reklamın gücünü bilimin emrine sunmalıyız
“Ah talihsiz ölümlüler! Ah şu acınası yer! Ah korku içinde yaşayan tüm ölümlüler! Faydasız acıların ebediyen sürüp giden! Ve hatalı filozoflar, haykırarak, “her şey iyidir” diyen, Haydi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları, Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları, Birbirinin üstüne yığılmış şu kadınları ve çocukları…”
* Poème sur le désastre de Lisbonne – Voltaire
Yazımı yazmaya oturdum. Marketing Türkiye ekibine sözüm var, mutlaka yazacağım… Zaten müthiş bir konu, çok fena bir gündem, iki haftadır başka ne düşünüyoruz ki? Oturdum, taslağı kafamda çıkarmaya çalışırken Hatay’da art arda 6.4 ve 5.8 iki deprem oldu, zarar nedir bilmiyoruz henüz. Ancak ambulanslar vızır vızır işliyor, ekranlarda görüyoruz. Bir yandan elde Twitter, bir yandan gözler TV’de. Bu korku yetmezmiş gibi bir de 50 santim yükselebilecek deniz seviyesine karşı tsunami uyarısı da yapıldı (Neyse ki bu uyarıyı sonra kaldırdılar). Durum fena… Biraz destek almadan kaldıramayacağımız şiddette bir yük bindi omuzlara geçen haftalarda. Hani böyle dertleri, küçük şeyleri içinize ata ata bir yer gelir dayanamaz patlarsınız ya… Patlama yakın. Patlama büyük, patlama çok büyük. Öyle olmalı, öyle hissediyor insan.
Yazıma başlarken alıntıladığım şiiri Voltaire 1755 Lizbon Depremi’nin ardından yazmış. 8.5- 9 büyüklüğünde olduğu tahmin edilen bu felaket ardından din sorgulanmış, kaderciliğe kaş kalkmaya başlamış, felsefik yeni yaklaşımlar gelişmiş, sosyal yaşam ve doğa bilimleri açısından bir dönüm noktası kabul edilmiş on binlerce kişiyi öldüren bu elim olay. Doğa olaylarına yaklaşım ise kadercilikten uzaklaşıp bilime yaklaşmış, Lizbon Depremi yer bilimleri için de milat kabul edilen bir felaket olmuş. Filozof Immanuel Kant olay sonrası depremle ilgili tüm bilgileri toplamış, üzerine düşünmüş, bir yaklaşım geliştirmiş ve yayınlamış, konuyu dini olarak açıklamaya çalışmayan bilimsel temellere, akla yaklaştıran bir çalışma ortaya koyup, mantıklı şeyler söylemeye başlayınca, sağlam düşünceler ortaya koyunca da değişim başlamış.
Immanuel Kant ne yapmış, hatırlayalım: Tüm veriyi toplamış, üzerine uzun uzun düşünmüş, mantıklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyanlara hitap eden bir araştırma ve raporla kitlesel bir etki yaratmış. Hep deriz ya reklamın gücü diye, bunca aklıselimin olduğu endüstrimizin de benzer bir değişime öncülük etmesi şart.
Fayda yaratmaya hızla devam etmeliyiz
Depremden sonraki ilk haftam büyük bir acizlik, kalp sıkıştıran bir üzüntü ve müthiş bir sinirle geçti. Sizden farklı olmasam gerek, benden farklı hissetmemiş olsanız gerek. Ardından ilk şoktan sonra sektörümüzün kayıtsız kalamayan güzel insanlarıyla nerede faydalı olabileceksek kendimize alanlar bulmaya başladık, hepimiz bir veya birçok STK için neler yapabileceğimizi araştırmaya başladık. Bu bir ders gibi, toplumsal, sektörel bir öğrenim gibi kesinlikle yaygınlaşmalı. Sadece reklamcılık için değil, okullarda da yaygınlaşmalı, yine sadece lise veya ilk öğretim değil, üniversiteler de dahil edilmeli bu harekete. Düşünebiliyor musunuz bizi bilime yaklaştırmaya çalışan insanlar için strateji bilgimizi, dijital bilgimizi, kriz anı iletişim planlarımızı çalıştırdığımızı? Uzmanların kitlesel mecralardaki haykırışlarına bizim kitleleri etkileyebilecek pozitif manipülatif katkımızla fayda sağladığımızı, olası bir felaket sonrası devreye hızla alınabilecek şekilde, kriz gerçekleşmeden bu konuda organize ve düzenli bir katkıda bulunabilmiş olmamızı?
Bu defa da “vah”lamanın alemi yok, açıkça daha iyi olabilirdik, daha hazır olabilirdik. Buna kafa yormamız, daha organize olarak bilgimizi, birikimimizi sosyal faydaya yöneltebilmemiz, kriz olmadan neyi önleyebileceğimizi çalışmamız gerek. Ve elbette bu çalışmalara ajanslar olarak alan açmamız gerek. Bunu yüreklendiren ajans başkanlarını, yöneticileri görmek, dayanışmaya çok ihtiyacımız olan şu günlerde gerçekten paha biçilemez. Onlara ve gönüllülükle gece gündüz fayda yaratmaya çalışan harika insanlara buradan kendi adıma, bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız! Hep birlikte ancak böyle iyileşebiliriz, şikayet ettiğimiz her şeye ancak böyle somut çözümler bulabiliriz. Sürdürülebilir katkıya, fayda yaratmaya hızla devam etmeliyiz.
Bugünden, daha fazla hayat kurtarabilmenin yollarını aramak gerek
Yakın zamanda Reklamcılık Vakfı olarak afetlerle yaşama bilincine yönelik sektör olarak sorumluluklarımızı konuşacağımız bir çalıştay organize etmeyi planlıyoruz. Detaylı bir hazırlık sonrası hayata geçecek bilinçlendirme kampanyalarıyla bugünden daha fazla hayat kurtarabilmenin yollarını aramak gerek. Ülkemiz bir deprem bölgesi, bu gerçekle yaşamayı öğrenmek, hazırlıkları buna göre yapmak şart. Riskleri değerlendirmemiz ve birkaç somut konu belirleyerek hayat kurtarabilecek bilinçlendirme çalışmalarına başlamamız gerekli. İnanın bu, bugünden hepimize iyi gelecektir.
Deprem bölgesinde iletişim ve güzel sanatlar fakültesi olan iki üniversitemiz mevcut. En kısa zamanda fakülte dekanlarımızla buluşup bölgedeki öğrencilerimizi desteklemek için yapabileceklerimizi birlikte değerlendireceğiz.
Reklamcılık Vakfı’nın freelance çalışan veya freelance hizmet arayan ajanslarımızı buluşturmayı hedefleyen “talent4agency” platformunda, deprem bölgesinde yaşayan ve freelance servis verebilecek arkadaşlarımızın mevcudiyetlerini artırma ve yetenek havuzunda kendilerini ön plana çıkarmaya yönelik geliştirme çalışmalarımız da gönüllülerimizin desteğiyle devam ediyor.
Toplam 13,4 milyon insanımızın yaşadığı deprem bölgesinde, doğal afetin büyük ihmallerle buluşmasıyla, on binlerce insanımızı kaybettiğimiz, yine on binlerce insanımızın yaralandığı, evini, işini kaybeden muazzam büyük sayılarda insanımızın olduğu, 11 ili etkileyen bu büyük afetin Türkiye ekonomisine etkisinin negatif olacağı aşikâr. Uzmanlar bu negatif etkinin sayısal karşılığının iyi ihtimalle 84 milyar TL, en ağır senaryo ile ise 465 milyar TL’ye kadar olabileceğini öngörüyor. Ekonomistler en akla yatan senaryolarla depremin milli gelire etkisini 0,6 – 2 puan arasında kayıp olarak hesaplıyor. Rakam muazzam büyükmüş gibi hissettirmese de büyümek isteyen Türkiye için hayli kötü. Akılla ortaya koyulan planlarla yeniden ayağa kalkmak için daha fazla çalışmak gerek.
Çok çalışmamız lazım
Biz geride kalanların aramızdan ayrılan canlara, bize emanetleri çocuklarına sözümüz olmalı; ekonomiyi, hayatı, eğitimi, şikayet ettiğimiz ne varsa ayağa kaldırmamız şart. Reklama da çokça görev gömleği giydirmek mümkün, hepsini layığıyla taşıyabileceğimize de inancım tam. Var oluş amacını bulmuş markalarla hem ekonomiyi ayağa kaldırmak hem yeni umutlar yaratmak hem değişim için çabalamak hem de biraz umut dağıtmak lazım. Özetle çok çalışmamız lazım, ama bundan korktuğumuzu da hiç hatırlamıyorum. Hiç!
Sizi unutmayacağız hiç tanışmadığımız güzel insanlar! Biz üzerimize düşen görevleri aldık, size büyük ama birlikte altından kalkabileceğimize inandığımız iyi niyetli, keskin, güzel, unutmayacağımız sözlerimiz var!
Not: Bilenler bilir ben aslında bir maden mühendisiyim. Bugün ekranlarda gördüğünüz hemen her değerli bilim insanı hocam. Depremde yine yer bilimcilere, madencilere bolca alkış tuttuk, “yaşayın var olun, iyi ki varsınız” dedik. Lütfen onları sadece afet anlarında hatırlamayalım. Bilim insanlarımızın haklı yakarışlarına kulak verelim. Onlar çokça yer yüzünde değiller belki, karanlık galerilerdeler. Yardıma ihtiyaçları olduğunda, emekleri için hak aradıklarında yanlarında olabilsek ne güzel. Bunları yapamadık mı, o zaman en azından 4 Aralık’ta Dünya Madenciler Günü’nde güzel bir jest ile hatırlayalım bu aslan yürekli insanları, aklımızda olduklarını unutturmamaya gayret edelim. İyi ki varlar!
Marketing Türkiye 11 ili etkileyen büyük felakette basılı yayınlara ulaşmanın zorluğunu da göz önünde bulundurarak Mart sayısını web sitesi üzerinden tüm okurlarının erişimine açtı.
Görselin üstünü tıklayarak Marketing Türkiye Mart sayısını okumaya başlayabilirsiniz…