Medyada engellileri neden görmüyoruz?
Toplumdaki azınlık ya da dezavantajlı grupların yeterince temsil edilmemesi onların var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yüzyıllardır görünür olmak için mücadele eden bu gruplar, son yıllarda sıkça karşılaştığımız “kapsayıcılık” ilkesiyle anılıyor. Verilen mücadelenin bir parçası olarak azınlık haklarına gösterilen hassasiyetin artması, söz konusu grupları markalar için hedef kitle haline getirdi. Dolayısıyla medyada bu grupları daha sık görmeye başladık… Başladık başlamasına ancak, medya gerçeği ne kadar yansıtıyor? Anlatılan kimin hikayesi? Gelin, bu soruların cevabını oyuncu, yazar ve aktivist Selma Blair’den dinleyelim…
Multipl skleroz (MS) hastası olan Blair, bulunduğu sektörde engellilerin hakkıyla temsil edilmesi için mücadele den aktivistlerden… “Hayatım boyunca hikayemi başkaları anlattı, 2018’de, sonunda insanlara kendimi nasıl tanımladığımı açıklamayı başardım: Engelli. Şimdiye kadar eğlence sektöründe engelli olan veya engelli olduğunu belirten birileriyle karşılaşmadım ve yaşadıklarımın ekranlarda anlatıldığını görmedim” diyor ve medyanın, herkesin kendinin temsil edildiğini gördüğü bir dünya oluşturma zamanının neden geldiğini ve medyada kapsayıcılığın nasıl sağlanacağını şöyle anlatıyor:
- MS hastası olduğumu öğrenmek zor olsa da en azından artık bir adı vardı. Hayattaki amacımın ne olduğunu uzun bir süre anlayamasam da nihayet kendimi anladım. Bir topluluğa ait olduğumu gördüm. Bu bir bakıma beni özgürleştirdi.
- Hikaye anlatımının gücü ve medyada temsil edilmesinin neden önemli olduğu üzerinde daha çok düşünmeye başladım. Benim durumumda olan insanları görmüş ve duymuş olsaydım belki de kendimi bu kadar yalnız hissetmezdim. Belki daha farklı insanların temsil edildiğini görseydim hastalığımı daha erken keşfederdim. (İdolüm Joan Didion’un da MS hastası olduğunu öğrendiğimde inanılmaz derecede şaşırdım.)
- Artık kimliğimi tümüyle gerçekten rahatça benimsiyorum, buna engelim de dahil. Ayrıca artık engelli bireylerin nasıl temsil edildiği hakkındaki hikayeyi değiştirmemiz gerektiğini de fark ettim. Google’ın pazarlamada kapsayıcı uygulamalara yer vermesi için yaptığı çalışmalara bakmaya başlamamın nedenlerinden biri de bu. Ortak değerler ve engellilerin hikayelerinin özgün ve samimi şekilde temsil edildiği bir vizyonla bir araya gelerek reklam sektörünün geri kalanının herkesin ait olduğu bir dünya yaratmak için Google’ın birikimlerini kullanmasına yardımcı olmak istiyorum.
- Teşhis konduktan sonra Andraéa LaVant ile yakın arkadaş olduk. Kendisi engelli topluluğuna öncülük eden biri, ayrıca engelli odaklı strateji ve iletişim firması LaVant Consulting’in kurucusu. Google’ın reklamlarında ve şirket içi programlarında engelliliğe yer vermeyi nasıl desteklediği dahil olmak üzere ondan, ekibinden ve markalarla yaptıkları çalışmalardan çok şey öğrendim. Google’ın kapsayıcı pazarlama araç seti All In reklamcılık sürecinin her adımında amaçlılık oluşturmak için yıllar içinde elde edilen şirket içi analizlerden ve iş birliklerinden yararlanıyor.
- Google, LaVant Consulting ve önde gelen diğer birçok kuruluşla işbirliği halinde, her pazarlama çalışmasında kullanılmak üzere pratik kılavuz olarak bir erişilebilir pazarlama başucu kitabını kullanıma sundu. Bu başucu kitabının son derece güçlü bir kaynak olmasının pek çok nedeni olsa da en büyük neden, içeriğinin engelli bireylerin yaşanmış deneyimleriyle şekillenmesi.
- Bu yaklaşım, engelli topluluğundaki temel bir ilkeyi çok güçlü bir şekilde yansıtıyor: Biz olmadan bize dair hiçbir şey olamaz. Engelliler arasında güçlü aidiyet duygusunu topluluğa ait olan bizlerden daha iyi kim oluşturabilir?
- Sözümün gücünü engelli topluluğunu desteklemek için kullanmak istesem de her engelli bireyin tek sözcüsü olamayacağıma inanıyorum. Hepimizin yaşadıkları kendimize özel. Bu nedenle topluluktan mümkün olduğunca fazla sayıda insana ve uzmana yer vermek gerekiyor.
- Eğlence sektörü bu sınırları yıkacak büyük işler yapma kapasitesine sahip. Erişilebilirliğe olan bağlılık, engelleri ortadan kaldırarak reklamların daha iyi olmasını sağlar. Artık geniş kapsamda reklam medya sektörünün kapsayıcılık taahhüdü verme ve bu büyüyen kültürel değişimin önemini artırma zamanı. Herkes hikayesinin kendine özgü bir şekilde temsil edilmesini ve aidiyet duygusu hissetmeyi hak eder.