“Kutup”lar kalabalıklaşıyor
“Onlar” ve “bizler” elbette ki yeni kavramlar değil bu coğrafya için. Ancak pek çok kanaat önderi toplumda böylesi bir kutuplaşma dönemi anımsamadığını dile getiriyor… Peki, zor günde yan yana durmasıyla haklı bir övünç duyduğumuz toplumumuzu böylesine kutuplaştıran faktörler neler? Toplum bu ayrıştırmadan en çok kimleri ve neleri sorumlu tutuyor? “Öteki”lerle iletişim kurmamızın önünde hangi bariyerler var? Dahası toplumsal uzlaşı için değişime nereden başlamak gerekiyor? Yanıtlar Marketing Türkiye adına Aksoy Araştırma’nın gerçekleştirdiği “Türkiye’nin Kutuplaşma ve Uzlaşma Noktaları” araştırmasında…
Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birini ardında bırakırken medyadan sokağa her yerde üzerine en çok konuşulan ve hissedilen kavramlardan birisi de “kutuplaşma” olmuştu. Marketing Türkiye için Aksoy Araştırma’nın gerçekleştirdiği “Türkiye’nin Kutuplaşma ve Uzlaşma Noktaları” araştırmasının verileri de açıkça gösteriyor ki toplumda her 10 kişiden 7’si bu kutuplaşmayı gözlemliyor ve hissediyor. Mevcut kutuplaşmanın son 1 yıl içerisinde radikal bir biçimde arttığını ifade eden katılımcılar bu noktada sorumlu olaraksa “siyaseti” işaret ediyor…
Gelin kutuplaşmanın sosyal hayatlarımız üzerindeki etkisinden kutuplaştığımız alanlara, toplumun uzlaşı noktalarından markalardan beklentilerine ve toplumsal barışa en çok katkı sunduğunu düşünülen markalara daha yakından bakalım.
Her 10 kişiden 7’si “kutuplaştık” diyor
Katılımcıların yüzde 73,3’ü toplumun kutuplaştığı konusunda hemfikir. “Kutuplaşma yok” diyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 11,8 olarak verilere yansıyor.
Yanıtlar cinsiyet kırılımında incelendiğinde kadınların erkeklere nazaran bu kutuplaşmayı daha fazla gözlemlediği ortaya çıkarken, 45-54 yaş arası katılımcıların yüzde 78,3’ünün “kutuplaşma var” dediği görülüyor.
Kutuplaşma giderek büyüyor!
Geleneksel medyadan sosyal medyaya “kutuplaşma” geçmiş dönemlere nazaran çok daha fazla dile getirilen bir kavram… Katılımcılara son bir yıl içerisinde toplumdaki kutuplaşma eğiliminin hangi yönde olduğu sorulduğundaysa yüzde 72,4’ü kutuplaşmanın arttığını ifade ediyor. Azaldığını düşünenlerin oranı yüzde 6,9’la sınırlı kalıyor.
“Ben değil toplum kutuplaşıyor”
Her 10 kişiden 7’sinin “toplumumuz kutuplaşıyor” dediği araştırmada katılımcılara kendi davranışları sorulduğunda her 2 kişiden 1’inin “kutuplaşmanın benim düşüncelerimde bir etkisi olmadı” demesi dikkat çekiyor…
Katılımcıların yüzde 32,3’ü geçmişe nazaran daha radikal görüşleri olduğunu ifade ederken yüzde 18’i karşıt görüşlere karşı artık daha anlayışlı olduğunu söylüyor…
Biri bizi ayırıyor!
“Kutuplaşma” elbette yoktan var olmuyor… Peki, toplumdaki bu kutuplaşmanın sebebini ve sorumlularını toplum nasıl yorumluyor? Araştırma verilerine göre her 10 kişiden 8’i medyanın, sosyal medyanın, siyasetin dilinin ve siyasi liderlerin bu kutuplaşmayı büyüttüğü yönünde hemfikir…
Bu dört unsurun ardındansa katılımcılar kutuplaşmayı en çok “ön yargılarımız” (yüzde 77), “eğitim sistemi” (yüzde 65,7) ve “dini inançlar” (yüzde 65,1) tetikliyor diyor…
Suçlu siyaset!
Katılımcıların yanıtları doğrultusunda toplumun en fazla kutuplaştığı alan yüzde 74,7 ile siyaset oluyor… Siyasette kutuplaşmanın azaldığını ifade edenlerin oranı yalnızca yüzde 8. Yüzde 60,6 ile “azınlık hakları” kutuplaşmanın en fazla arttığı ikinci nokta olarak verilere yansırken onu “dini inançlar” (yüzde 60,1), “kişisel özgürlükler” (yüzde 58,5) ve “spor müsabakaları” (yüzde 47,8) takip ediyor…
“Uzlaşı toplumu için değişim siyasi liderlerden başlamalı”
Kutuplaşmanın azalması için değişimin nereden başlaması gerektiği sorulduğunda ilk sırada “siyasi liderler” üçüncü sırada ise “siyaset dili” yanıtı karşımıza çıkıyor…
Türkiye siyaseti için oldukça önemli bir mesaj taşıyan bu sonuçlarla birlikte yine politikadan bağımsız olmayan eğitim sisteminin değişmesi gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 17,6 olarak kaydediliyor. Katılımcıların yüzde 12,7’si “değişime ön yargılarımızdan başlamalıyız” diyor. Her 10 kişiden 8’i medyanın kutuplaşmayı artırdığını söylese de değişimin buradan başlaması gerektiğini düşünenlerin oranı 8,4’te kalıyor.
Peki, biz nerede uzlaşıyoruz?
Tüm bu kutuplaşmanın içerisinde hala birlik ve beraberlik içerisinde kaldığımız uzlaşı noktalarımız da var elbette… Katılımcılara toplumumuzun uzlaşma noktaları sorulduğunda ülke bütünlüğü yüzde 58,9’la ilk sırada karşımıza çıkıyor. Milli değerler yüzde 53,1’le ikinci sırada yer alırken onu dayanışma (yüzde 44,7), aile değerleri (yüzde 42,2), Atatürk ve dini değerler (yüzde 36,6) takip ediyor…
Kutuplaşma iletişime engel değil
Her 10 kişiden 1’i farklı görüşe sahip arkadaşları ya da aile bireylerinin davranışları yüzünden ilişkilerinin bitmiş olduğunu söylese de katılımcılardan yüzde 53,4’ü genellikle seviyeli bir düzeyde iletişim kurabildiklerini ifade ediyor. “
Tartışma büyürse karşımdaki kişi saldırganlaşabiliyor” diyenlerin oranı yüzde 28 olarak verilere yansırken, her 5 kişiden 1’inin “Hakarete varan suçlamalarla karşılaşıyorum” demesi de mevcut kutuplaşma ikliminin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Araştırmanın dikkat çeken verilerinden birisi de her 4 kişiden 1’inin zıt görüşlü birini henüz hiç ikna edememiş olması…
Sosyal ilişkiler ideoloji bariyerini aşıyor
Katılımcılara “İdeolojik olarak sizden farklı görüşte olan insanlarla sosyal hayatınızda ne kadar vakit geçiriyorsunuz?” sorusu yöneltildiğinde katılımcıların yüzde 43,1’i ideolojik yaklaşımlarının sosyal ilişkilerini etkilemediğini ifade ederken, yüzde 13,9’u ideolojik olarak kendisine yakın olmayan kişilerle vakit geçirmeyi tercih ettiğini ifade ediyor…
Öte yandan her 10 katılımcıdan 3’ü sosyal hayatını ideolojik olarak kendisine yakın olan insanlarla zenginleştirdiğini söylerken, katılımcıların yüzde 12,2’si ideolojik olarak kendisine yakın olmayan kişilerle vakit geçirmeyi tercih etmediğini belirtiyor.
Markalardan hangi mesajlar bekleniyor?
Hemen her araştırmada karşılaştığımız üzere tüm dünyada tüketiciler toplumsal olaylar karşısında markalardan sorumluluk almasını bekliyor. Toplumsal barış ve uzlaşı noktasında markalardan hangi mesajları vermesini bekledikleri katılımcılara sorulduğundaysa; her 5 kişiden 1’inin yanıtı “birlik ve beraberlik içinde olma” mesajı olurken, “adil olma”, “barışçıl olma” ve “birleştirici olma” kavramları diğer öne çıkan mesaj içerikleri oluyor…
Toplumdan bir yeni mesaj: “Hiçbiriniz toplumsal barışa katkı sunmuyorsunuz”
Katılımcılara toplumsal barış ve uzlaşı noktasında en çok hangi marka ve şirketin sorumluluk alarak katkı sağladığı sorulduğundaysa üzerinde en çok uzlaşılan yanıt yüzde 28’le “bilmiyorum/ fikrim yok”un ardından yüzde 18,9’la “Hiçbiri toplumsal barışa katkı sağlamıyor” oluyor.
Bu da markalar ve şirketlerin bu alanda çabası varsa dahi iletişim noktasında sınıfta kaldıklarının en büyük göstergesi oluyor. Koç Holding diğer tüm rakiplerinden farklılaşarak yüzde 11,9’la toplumsal barışa katkı sağlama noktasında en çok öne çıkan grup olurken onu yüzde 5,2 ile Sabancı Holding, yüzde 2,8’le Bayraktar Holding ve yüzde 2,1’le Turkcell takip ediyor.
Araştırmanın Metodolojisi
Marketing Türkiye adına Aksoy Araştırma’nın toplumsal uzlaşıya bakış açısını ölçümlemek amacıyla 02-05 Haziran 2023 tarihlerinde gerçekleştirdiği “Türkiye’nin Kutuplaşma ve Uzlaşma Noktaları” araştırmasına Türkiye genelini temsili 1067 kişi katıldı. Araştırma yüzde 95 güven aralığında 3 hata payıyla tamamlandı.
Markalardan birleştirici mesajlar bekleniyor
✓ Son dönemlerde Türkiye’ye dair yürütülen tartışmaların önemli bir kısmı daha çok ekonomik kriz, ihtiyaç duyulan büyüme oranı ve enflasyonun yarattığı yoksullaşma üzerinde yoğunlaşıyor. Fakat birçok araştırma bize içinde bulunduğumuz ekonomik kriz kadar büyük başka bir sorun daha olduğunu gösteriyor. Bu sorun toplumsal kutuplaşma veya bir başka ifade biçimiyle toplumsal barış.
✓ Büyük bir çoğunluk tarafından toplumsal kutuplaşmanın varlığı ve büyüklüğü kabul görüyor. Sosyoekonomik statü arttıkça toplumsal kutuplaşmanın varlığını ifade etme oranı da artıyor.
✓ Yine varlığını kabul etmekle birlikte, son dönemde toplumsal kutuplaşmanın arttığına dair toplumun büyük çoğunluğu benzer görüşe sahip. Toplumsal kutuplaşma konusunda bireysel tutumlar sorulduğunda, toplumsal yapıdan farklı yanıtlar geliyor. Fakat bununla birlikte yüzde 32,3 oranında anlamlı sayılacak bir grup kendi görüşlerinde giderek radikalleştiğini kabul ediyor.
✓ Toplumsal kutuplaşmayı arttıran unsurlar konusunda çoğunluk siyaseti, siyasi liderleri, onların tartışmalarına aktarıcı bir rol üstlenen sosyal medya ve ana akım medyayı en çok büyüten etkenler arasında görüyor. Yani topluma göre kutuplaşmanın merkezinde siyaset var.
✓ Türkiye’de insanların çoğunluğu sosyal medyada ve gündelik yaşamda daha çok kendi eko-çemberleri içerisinde kalmayı tercih ediyor. Bu da toplumsal kutuplaşmanın büyümesinde önemli bir motor görevi üstleniyor. Toplumsal kutuplaşmanın azaltılması ve toplumsal barışın arttırılması amacıyla bireylerin markalardan beklentisi daha çok birleştirici ve kapsayıcı mesajlar vermeleri olduğu anlaşılıyor…