İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör yüzde 31 ile gıdalar!
Besin üretimi ve tüketimi dünyada sürdürülebilirlikle birlikte gittikçe daha fazla önem kazanıyor. Doğru beslenmek artık kişisel sağlığa dikkat etmenin yanında ekosistemi de doğrudan etkiliyor.
Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BCFN), güncel araştırmalarla içeriğini genişleterek yeniden yayımladığı “Eating Planet – Gıda ve Sürdürülebilirlik: Geleceğimizi İnşa Ederken” isimli kitabında, insanların dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerini azaltılabileceklerini ortaya koyuyor.
Kitap ayrıca pek çok hastalığın sürdürülebilir beslenme ile önlenebileceğini, çevreye de zarar vermeyecek sağlıklı bir yaşam tarzının Akdeniz diyeti ile mümkün olabileceğini gösteriyor.
Dört yıllık çalışmanın ardından tamamlanan “Eating Planet, Gıda ve Sürdürülebilirlik: Geleceğimizi İnşa Ederken”, dengeli bir diyet ve bilinçli yiyecek tercihleriyle çevresel etkilerin azaltılabileceği, pek çok hastalığın önlenebileceği, sürdürülebilir bir yaşam tarzının ufak çabalarla mümkün olduğunu ortaya koyuyor.
Gezegen ve insan sağlığın korunması için atılacak ilk adımın “Akdeniz Diyeti”ne geri dönmek olduğunu vurgulayan yayın, 1960 yılından bu yana iklim değişikliğinde büyük etkiye sahip olan sera gazının ikiye katlandığını, besin gazlarının 1990’dan günümüze yüzde 20 arttığını açıklıyor.
Beslenme alışkanlıklarının hayvansal protein ve yağların ağır bastığı bir tercihe kaydığını belirten Eating Planet uzmanları; diyabet (her 5 saniyede yeni bir vaka teşhis ediliyor), kalp (2015 yılında dünyada 20 milyon gibi bir rakamla ölümlerin ilk sebebi), kronik rahatsızlıklar (dünyada ölümlerin yüzde 60’ı) gibi kötü beslenme ile ilgili hastalıkların gelecekte artacağını tahmin ediyor.
Yiyecek üretiminin üçte biri israf ediliyor
Yiyecekten ekonomiye, sağlıktan sürdürülebilirlik ve geleneklere kadar hayatın tüm yönlerini etkileyen unsurların kaleme alındığı Eating Planet’in ikinci baskısında öne çıkan sonuçlar şöyle;
-İklim değişikliğine en fazla etki eden faktör yüzde 31 ile gıdalar. Bu rakamı yüzde 23.6 ile ısınma, yüzde 18.5 ile ulaştırma, yüzde 12 ile et ve yüzde 5 ile süt tüketimi emisyonu izliyor.
-Toplam yiyecek üretiminin üçte biri, yani dünya üzerindeki 795 milyon yetersiz beslenen insanı beslemek için gerekli miktarın 4 katı, israf ediliyor.
-FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre, dünyada toprağın yüzde 25’i ciddi şekilde zarar gördü. Sadece yüzde 10’u iyileşmeye dair işaretler veriyor. Son 40 yılda tarım arazilerinin yüzde 30’u çorak hale geldi
-10 yıldan kısa bir süre içinde, 2025 yılına gelindiğinde, 3 milyar kişinin içme suyuna erişimi olmayacak. Bugün kaynak sularının yüzde 70’i ise tarıma ve besin üretimine ayrılıyor. Bunlar toplam sera gazı emisyonunun yüzde 23’ünden de sorumlu.
-2050 yılına kadar dünya nüfusu yaklaşık 9.5 milyara ulaşacak. Bu doğrultuda tarımsal üretimin yüzde 70 artması gerekecek.
-Her gün yemek yerine, hayvansal protein tüketimini haftada 2 kez ile sınırlandırarak günlük 2,300 gr. CO azaltılabilir. Bu, CO emisyonunda kişi başı yıllık 750 kg. azalma demek olup; bu miktar ortalama bir otomobil ile 5,600 km. seyahatin (Ankara – Londra arası gidiş dönüş) oluşturduğu emisyona eşit.
-ABD nüfusunun üçte birinin kronik veya tedavi edilemeyecek hastalıklara yakalanacağı tahmin ediliyor. Kronik hastalıklar dünyadaki ölümlerin en büyük sebebi ve her yıl 35 milyon ölüme yol açıyorlar (Küresel ölçekte ölümlerin yüzde 60’ı; bu oranın yüzde 80’i ise düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde görülüyor).
-Obezite ve metabolik sendrom, bugün dünyada 392 milyonu aşkın kişinin çektiği, her yıl 7 milyondan fazla, her 5 saniyede ise 1 yeni vakanın teşhis edildiği diyabet hastalığının belirgin artışının nedeni.
-2015 yılında, yaklaşık 20 milyon ölüm, kalp ve damar hastalıkları ile ilgili olarak meydana geldi. Sadece Avrupa kıtasında, kardiyovasküler hastalıklar her yıl 4 milyondan fazla ölüme ve ekonomik kayıplara (hastane hizmetleri, ilaçlar, evde bakım, kayıp iş günleri) yol açmakta. (2009 yılında 196 milyar Euro; yılık kişi başı 200 Euro’dan fazla).
-İtalya’da her gün yüzde 24’ü ev dışında olmak üzere, yaklaşık 105 milyon öğün yiyecek tüketiliyor. Dışarıda tüketilen yemeklerin yüzde 53’ü öğle, yüzde 47’si akşam yemeği. Hayatın hızı yemeklere de yansıdı. Ankete katılanlardan yüzde 9’u öğle yemeklerini “çok hızlı”, 10 dakikadan az bir sürede yediklerini; yüzde 14’ü de ayakta yediklerini belirtti.
-Avrupa vatandaşları her ne kadar sağlıklı bir diyet takip ettiklerini söyleseler de sağlıklı yemek yemenin zor olduğunu ifade eden insanların oranı Macaristan’da yüzde 54, Slovakya’da yüzde 52 ve Polonya’da yüzde 49 olarak belirlendi.