
Gezegen alarm veriyor: Peki biz ne kadar dinliyoruz?
İklim krizi, artık yalnızca bilim insanlarının ya da çevre aktivistlerinin gündeminde değil; kuruyan nehir yataklarından, mevsimlerin kaymasına kadar hayatın her alanında etkilerini hissettiriyor. Kuraklık, aşırı hava olayları, gıda krizi ve ekosistem kayıpları gibi sorunlarla gezegenimiz adeta alarm veriyor. Peki, toplumlar bu kriz karşısında ne kadar bilinçli? Endişe düzeyleri artarken, bireysel sorumluluklar nasıl şekilleniyor? Ipsos’un 32 ülkede gerçekleştirdiği “İnsan ve İklim Araştırması” tam da bu soruların yanıtını arıyor.
Araştırma, toplumların büyük çoğunluğunun iklim değişikliğini ciddi bir tehdit olarak gördüğünü gösterse de bu farkındalığın davranışlara yansıma oranı hala oldukça düşük. Verilere göre, iklim krizine karşı harekete geçme konusundaki istek, endişe düzeyine kıyasla geride kalıyor.

İklim değişikliğinin en belirgin göstergelerinden biri olan küresel sıcaklık artışı, dünya genelinde önemli bir sorun olarak görülüyor. Katılımcılara “Küresel ortalama sıcaklıklardaki 1,5°C’den fazla artış, o kadar da büyük bir sorun değil” ifadesine katılıp katılmadıkları sorulduğunda, yüzde 53’lük bir kesim “katılmıyorum” yanıtını veriyor. Benzer şekilde, Türkiye’de de her iki kişiden biri (yüzde 55) sıcaklık değişimleri konusunda endişe duyduğunu ifade ediyor.

Araştırma, 2022 yılına kıyasla tüm ülkelerde iklim değişikliğine dair endişenin arttığını ortaya koyuyor. Türkiye’de bu endişe, dünya ortalamasının da üzerinde. Her 10 kişiden 8’i iklim krizinin etkilerinden endişe duyduğunu belirtirken, bu oran her geçen yıl artış gösteriyor.

Ancak paradoksal bir şekilde, bireysel eyleme geçme konusunda düşüş yaşanıyor. Türkiye’de iklim değişikliğiyle mücadele için daha fazla adım atılması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 70 seviyesindeyken, bireysel aksiyon alınması gerektiğini düşünenlerin oranı son dört yılda 17 puan azalmış durumda.

Ülkeler genelinde bireylerin yüzde 36’sı, kendi ülkelerinden iklim değişikliğiyle mücadelede aşırı fedakarlık yapmasının beklendiğini düşünüyor. Türkiye’de de benzer bir eğilim gözlemleniyor.

Hükümetlerden beklenti yüksek
Güney Amerika ülkeleri ve Filipinler, Endonezya gibi az gelişmiş ülkelerde ve iklim değişikliğinden dolayı daha fazla risk altında olan ülkelerde toplumun hükümetten beklentisi daha yüksekken; Türkiye’de bireylerin yüzde 59’u hükümetin harekete geçmesi gerektiği görüşüne katılıyor. Fakat 2021 yılına göre bu görüşteki azalış dikkat çekici (2021: Yüzde 78- 2025: Yüzde 59)

Ülkelerin hükümetlerden beklentisi yüksek ancak hükümetlerin bu konuda net bir planı olduğuna dair görüşleri çok daha düşük. Türkiye’de de bireylerin yüzde 28’i hükümetin bu konuda planı olduğuna inanırken yaklaşık yarısı net bir plan olmadığını düşünüyor.

Yenilenebilir enerjiye geçişin hava kalitesi başta olmak üzere birçok alanda olumlu etkiler yaratacağına dair inanç yaygın. Türkiye’de bu konuda genel olarak iyimser bir tablo hakim.

Avrupa ülkelerinde elektrikli araçlara karşı daha olumsuz bir yaklaşım varken, Türkiye’de bu oran daha düşük. Her dört kişiden biri elektrikli araçların benzinli araçlar kadar zararlı olduğu görüşünde.
“Olumlu gelişmeler de var: Dünya temiz enerjiye daha fazla yatırım yapıyor”
Ipsos Türkiye CEO’su Sidar Gedik, “İnsan ve İklim Değişikliği Araştırması” raporu sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin yalnızca yüzde 17’sine ulaşıldı, aşırı hava olaylarının etkisi de giderek artıyor. Ancak olumlu gelişmeler de var: Dünya artık temiz enerjiye çok daha fazla yatırım yapıyor, birçok ülkede küresel iklim hedeflerine ilişkin taahhütler yeniden düzenliyor. Ipsos raporunun sonuçlarında görüyoruz ki bireyler son on yılın kayıtlardaki en sıcak 10 yıl olduğunun farkında ve sıcaklıkları 1,5 derece hedefinin altında tutmamızın önemli olduğuna inanıyor. Ancak, bir diğer yandan bireyler daha az eylem odaklı ve bu konuya karşı geçtiğimiz yıllara göre daha az ilgili. İklim değişikliğinin etkisine ilişkin endişeler artıyor. Her dört kişiden üçü (yüzde 74) ülkelerindeki iklim değişikliğinin etkilerinden endişe duyuyor.
Ülkeler ortalamasında yenilenebilir enerjinin en olumlu etkisinin hava kalitesi üzerinde olacağı belirtilirken, Türkiye’de hava kalitesi, hayvanlar, sağlık, gıda güvenliği, doğal afet, istihdam, güvenlik, yoksulluk, salgın hastalıklar konularının tümünde olumlu etki yaratacağı düşünülüyor. Enerji konusunun önde gelen konularından biri olan elektrikli araçlarda ise farklı görüşler var. Avrupa ülkelerinde elektrikli araçlara karşı olumsuz görüş oldukça yüksek denilebilir. Türkiye’de ise olumsuz görüşlerin oranı daha düşük. Her 4 kişiden biri elektrikli araçların benzinle çalışan araçlar kadar çevreyi kötü etkilediğini düşünüyor.”
Araştırmanın metodolojisi:
24 Ocak – 7 Şubat 2025 tarihleri arasında Online Panel sistemi aracılığıyla dünya çapında 32 ülkede gerçekleştirilmiştir. Örneklem, Hindistan’da 18 yaş ve üzeri, Kanada, İrlanda Cumhuriyeti, Malezya, Güney Afrika, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 18-74, Tayland’da 20-74, Endonezya ve Singapur’da 21-74 ve diğer tüm ülkelerde 16-74 yaş aralığında toplam 23.745 yetişkinden oluşmaktadır. Türkiye’deki örneklem daha çok şehir merkezinde yaşayan, eğitimli ve daha yüksek gelirli vatandaşları kapsamaktadır.