
Aramızda kalsın, dijitalleşmekten korkuyoruz!
BAREM’in global ortağı WIN International, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 39 ülkede yaşanan dijital endişenin boyutunu araştırdı. Araştırmanın sonuçları bir hayli çarpıcı… Öyle ki sonuçlara göre insanlar, kişisel bilgilerinin kötüye kullanılmasından ve mahremiyetlerinin ihlal edilmesinden büyük endişe duyuyor. Çoğu kişi sosyal ağların hayatlarını alt üst ettiğini düşünüyor. Yüksek öğrenim düzeyine sahip kişilerde ise bunalım seviyesi daha da yüksek. Özetle araştırma; dijital dünyada bir an evvel sağlıklı bir denge kurmanın gerekliliğini ortaya koyuyor.
Pazar araştırma şirketi BAREM, global ortağı WIN International ile bireylerin dijital endişelerini yıllık olarak mercek altına aldığı WIN Dünya Anketi’nden elde edilen bulguları açıkladı. Dünya genelinde 39 ülkede, 33 bin 866 kişiyle yapılan anket, modern hayatın gölgesinde büyüyen kaygılara işaret ediyor. Veri paylaşımı, verilerin kullanımı ve yapay zeka konularındaki anlayışın yanı sıra sosyal ağların bireylerin hayatlarındaki etkileri üzerine yapılan araştırmanın sonuçları oldukça çarpıcı…
Dijitalleşme, huzursuzluk getiriyor
Dijital bağlantılar günlük yaşama giderek daha fazla entegre olurken, gizlilik ve veri güvenliğiyle ilgili endişeler de artıyor. Anket, katılımcıların yüzde 45’inin kişisel bilgileri çevrimiçi olarak paylaşmaktan endişe duyduğunu, ankete katılanların yarısının ise sosyal ağların bunaltıcı hale geldiğine inandığını gösteriyor. Bu istatistikler, bırakılan dijital ayak iziyle ilgili önemli bir küresel huzursuzluğun altını çiziyor.
Rapora göre; Brezilya, Güney Kore ve Endonezya gibi ülkeler, dijital gizlilik konusunda en yüksek endişe taşıyan ülkeler olurken, Malezya, Filistin ve Fildişi Sahili en düşük endişe seviyesine sahip ülkeler olarak öne çıkıyor.

Türkiye’de “Kişisel bilgilerimi dijital olarak paylaşma konusunda endişeliyim” diyenlerin oranı yüzde 58. Sadece yüzde 26’lık bir kısım bu konuda hiçbir endişe duymuyor.
Verilerimize ne olduğunu biliyor muyuz?
Araştırmaya katılanlara “Kişisel bilgilerini bir veri toplayıcısıyla paylaştıktan sonra ne olacağının farkında mısın?” diye soruldu. Yanıtlara göre; küresel olarak veri işleme uygulamaları hakkındaki anlayış önemli bölgesel farklılıklarla nispeten düşük kalmaya devam ediyor.
Afrika’daki, katılımcıların yalnızca yüzde 16’sı “verilerime ne olduğunu biliyorum” derken, bu farkındalık Avrupa’da yüzde 25’e ulaşıyor. MENA bölgesinin bu konudaki farkındalık seviyesi yüzde 31 iken ve APAC ülkelerinin yüzde 33 farkındalık seviyesine sahip olduğu görülüyor. Araştırma ayrıca, Amerika kıtasındaki katılımcıların yüzde 36’sının veri uygulamaları hakkında en yüksek güveni taşıdığını gösteriyor. Ulusal ölçekte, Nijerya en yüksek yanlış anlama seviyesini gösteriyor; katılımcıların yüzde 67’si verileri hakkında kafa karışıklığı yaşadığını ifade ediyor. Yalnızca yüzde 5’i kişisel verilerininin nasıl işlendiğini anladığını iddia ediyor. Buna karşılık, Endonezya en yüksek anlayış seviyesini gösteriyor, katılımcıların yüzde 55’i veri işleme konusundaki bilgilerinden emin.
Türkiye’de farkındalık azaldı
Türkiye’de ise geçen yıllara göre farkındalık düzeyinde düşüş var. Araştırmaya katılanların yüzde 43’ü, verilerine ne olduğu konusunda bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. 2022 yılında ise bu farkındalık düzeyi yüzde 48 idi. Bugün bireylerin yüzde 31’i ise kişisel verilerinin işlenişi konusunda bilgi sahibi değil.

Yapay zekaya olan tutum yaşa göre değişiyor
Yapay zeka anlayış seviyesi ise dünya genelinde oldukça düşük. Araştırma sonuçları yüksek anlayış seviyelerine sahip ülkelerin yüzde 28 ile Amerika ve APAC, ardından yüzde 22 ile Avrupa ve MENA bölgesi ve son olarak yüzde 11 ile Afrika olduğunu gösteriyor. Yapay zeka anlayışı yaşla birlikte azalıyor.
Yaş ile AI bilgisine olan güven arasında negatif bir korelasyon olduğu görülüyor. 18-24 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 30’u yapay zeka konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu bildiriyor. Ancak bu güven her yaş grubunda kademeli olarak azalıyor. 25-34 yaş aralığında yüzde 28, 35-44 yaş aralığında yüzde 26, 45-54 yaş aralığında yüzde 22 ve 55-64 yaş aralığında yüzde 21. En düşük güven seviyesi ise 65 yaş ve üzeri kişilerde bulunuyor. 65 yaş üzeri kişilerin sadece yüzde 16’sı AI konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu düşünüyor.
Yeni teknolojilere mesafe!
Türkiye’de ise “Yeni teknolojiler günlük hayatımı daha iyi organize etmemi sağlıyor” diyerek olumlu duygular belirtenlerin oranı yüzde 32. Katılımcıların yüzde 38’i yeni teknolojileri olumsuz değerlendiriyor.
Sosyal medya herkesi bunaltıyor: En çok da yüksek eğitim düzeyine sahip olanları

Küresel olarak ankete katılanların yarısı, sosyal ağların hayatlarını alt üst ettiğine inanıyor. Bu inanış, cinsiyete ve eğitim düzeyine göre önemli farklılıklar gösteriyor. Kadınların bu konudaki olumsuzluğu ise daha yüksek. Erkeklerin yüzde 48’ine kıyasla kadınların yüzde 52’si sosyal ağlar konusunda olumsuz düşüncede. Bu duygu, yüksek öğrenim görmüş olanlar arasında daha güçlü.
Üniversite derecesine sahip katılımcıların yüzde 54’ü, yüksek lisans veya doktora derecesine sahip olanların yüzde 51’i sosyal ağların hayatları üzerinde ezici bir etkiye sahip olduğunu kabul ediyor. Bu arada, hiç eğitimi olmayanlar (yüzde 41) veya ilkokul (yüzde 44) veya ortaokul (yüzde 49) gibi daha düşük seviyede eğitim alanlar daha düşük seviyede endişe taşıyor. Katılımcıların yüzde 57’sinin negatif duygular hissettiği Avrupa ve MENA bölgesi ise en çok bunalmış bölgeler arasında. Avurpa ve MENA’yı yüzde 51 ile Amerika, yüzde 45 ile APAC, yüzde 18 ile Afrika takip ediyor.
Türkiye de dertli
Türkiye de sosyal ağlar konusunda dertli ülkelerden. Katılımcıların yüzde 62’si sosyal ağların hayatını olumsuz etkilediğini belirtiyor. Olumlu görüş belirtenlerin oranı sadece yüzde 17.
Araştırmanın metodolojisi:
Çalışmada 39 ülkede 33 bin 866 kişiyle görüşüldü. Araştırma Türkiye’de CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle Türkiye temsili bir örneklemde 523 kişi arasında gerçekleştirildi.