
Aktif yaşama katılım artıyor ancak eşitsizlikler baki!
BAREM’in global ortağı WIN MR ile 39 ülkede 34 bin 946 katılımcıyla gerçekleştirilen bu yılki anket, fiziksel aktivite ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarına dair küresel tutumları, davranışları ve eşitsizlikleri inceliyor. Araştırma; spor ve egzersizin cinsiyet, eğitim seviyesi ve sosyal katılım gibi daha geniş toplumsal konularla nasıl kesiştiğine dair değerli içgörüler sunuyor. 2018’den bu yana bu eğilimleri takip eden anket, dünya genelinde cesaret verici ilerlemeleri gözler önüne sererken, aktif yaşam tarzlarına erişimde süregelen eşitsizlikleri de ortaya koyuyor.
Yavaş ama istikrarlı artışa rağmen eşitsizlikler devam ediyor
Dünya genelinde fiziksel aktivitelere katılım oranı son yıllarda yavaş ama istikrarlı bir artış gösteriyor. 2018 yılında dünya genelinde bireylerin yüzde 37’si düzenli egzersiz yaptığını bildirirken, bu oran 2025 itibarıyla yüzde 43’e yükseldi. Bu artış, aktif bir yaşam tarzının sağlığa olan faydaları konusunda küresel farkındalığın arttığını gösteriyor. Ancak bu olumlu gelişmelere rağmen, egzersiz alışkanlıkları konusunda önemli eşitsizlikler devam ediyor. Erkeklerin yüzde 45’i düzenli olarak egzersiz yaptığını bildirirken, bu oran kadınlarda yüzde 40’ta kalıyor.
Asya-Pasifik (APAC)’da sık egzersiz yapma yüzde 46, Avrupa’da yüzde 44, Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesinde ise yüzde 40 oranında. Türkiye’de ise sık egzersiz yaptığını ifade edenlerin oranı yüzde 29. Sık egzersiz yaptığını belirtenlerin cinsiyetlerine göre dağılımları incelendiğinde ise dünyadaki sonuçlara paralel şekilde cinsiyet eşitsizliği ortaya çıkıyor. Öyle ki sık egzersiz yaptığını ifade edenlerin oranı erkeklerde yüzde 36 iken kadınlarda bu oran yüzde 23’e kadar düşüyor.

Eğitim seviyesi belirleyici
Eğitim seviyesi, fiziksel aktiviteye katılımda belirleyici bir rol oynuyor. Temel eğitimi olmayan ya da düşük seviyede eğitim almış bireylerin yalnızca yüzde 34’ü düzenli egzersiz yaptığını belirtirken yüksek lisans ve doktora düzeyinde eğitim almış bireylerde bu oran yüzde 58’e kadar çıkıyor. Bu veriler, fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi için yalnızca genel farkındalığı artırmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve yapısal engellerin de ele alınması gerektiğini gösteriyor.
Ülkeler arası egzersiz alışkanlıklarında farklılıklar
Küresel çapta olumlu bir eğilim olsa da egzersiz alışkanlıkları ülkeden ülkeye büyük ölçüde değişiyor. Hindistan (yüzde 73), Çin (yüzde 68), Finlandiya (yüzde 61), Avustralya (yüzde 56) ve Fas ve Fransa (yüzde 56)’daki insanlar en fazla fiziksel aktivite yapanlar arasında. Buna karşılık, Türkiye, Ekvador, Sırbistan, Brezilya, Tayland, Şili, Slovakya ve Endonezya’daki insanların yüzde 30’undan azı sık sık egzersiz yaptığını bildiriyor.
Ancak bazı ülkeler kayda değer ilerlemeler kaydediyor. Örneğin, Çin’de son yıllarda yüzde 51’den yüzde 68’e, Fransa’da yüzde 44’ten yüzde 56’ya ve Yunanistan’da yüzde 31’den yüzde 43’e artış görüldü. Bu değişim, pandemi sonrası sağlık bilinci, bazı ülkelerde fitness girişimlerine ve altyapıya yönelik güçlü hükümet yatırımları, dijital fitness trendlerinin artan popülaritesi, çalışma politikalarındaki değişim ve sosyal zorluklar tarafından yönlendiriliyor. Kentleşme ve refaha odaklanma gibi kültürel değişimler de bu olumlu dönüşümü daha da güçlendirdi.
Öte yandan, Brezilya’da (yüzde 36’dan yüzde 27’ye) ve Endonezya’da (yüzde 40’tan yüzde 25’e) sık egzersiz yaptığını bildiren kişilerde düşüşler görüldü. Bu, bu bölgelerde fiziksel aktiviteyi teşvik etmek için yenilenmiş çabalara ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Eşit erişimi savunmak şart!
Araştırma bulguları; özellikle kadınlar, gençler ve düşük eğitim seviyelerine sahip olanlar için spor katılımının önündeki engelleri ortadan kaldırmanın acil ihtiyacını gözler önüne seriyor. Dünya Spor Günü’nü kutlarken, sporun sadece fiziksel ve ruhsal refaha giden bir yol olmadığını, toplumsal değişim için güçlü bir güç olabileceğini unutmamak önemlidir.
Kapsayıcı ve herkes için erişilebilir olduğunda, sporun uçurumları kapatma, eşitsizliğe meydan okuma ve toplulukları birleştirme potansiyeli vardır. Herkesin oynama, gelişme ve oyunun bir parçası olma fırsatına sahip olması gereklidir.
Araştırmanın metodolojisi
Çalışmada 2025 yılında 39 ülkeden 34 bin 946 kişi ile görüşüldü. Araştırma Türkiye’de 24-28 Ocak 2025 tarihleri arasında CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle 775 kişi arasında gerçekleştirildi.