
WFEB Başkanı Dr. Sanjay Pradhan: “Güçlü etik uygulamaları olan şirketler, diğerlerinden yüzde 40 daha iyi performans gösteriyor”
Marketing Türkiye Özel: Etik, liderlik ve sosyal sorumluluk sadece ahlaki bir tercih değil; sürdürülebilir başarı, küresel etki ve güven inşasının kesişim noktası… 19 yıl önce Avrupa Parlamentosu’nda temelleri atılan World Forum for Ethics in Business (WFEB), bu anlayışı küresel bir harekete dönüştürmeyi hedefliyor. 2008 küresel finans krizinin ardından iş dünyasında etik ve sorumluluk odağını yeniden tanımlayan WFEB, bugün geldiği noktada kâr ile amacı birleştiren yeni bir iş ahlakı paradigmasının öncülüğünü yapıyor. WFEB Başkanı Dr. Sanjay Pradhan ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide; etik liderliğin geleceğini, küresel hareketin stratejik hedeflerini ve Türkiye’nin bu dönüşümdeki potansiyel rolünü tüm boyutlarıyla ele aldık.

WEFB Başkanı
WFEB (World Forum for Ethics in Business) yaklaşık 19 yıl önce Avrupa Parlamentosu’nda kuruldu. WFEB’nin kuruluş amacı ve hedefleri neler?
WFEB, 2008 küresel mali krizinin ardından küresel bir platform olarak ortaya çıktı. Bu kriz, hem işletmeleri hem de toplumları mahveden kurumsal açgözlülük ve etik olmayan kredilendirmenin yol açtığı bir krizdi. Mali krizin küllerinden doğan WFEB, güçlü bir fikri savunmak için kuruldu. Daha geniş bir açıdan bakıldığında, WFEB, işletmelerin yalnızca hissedar kârını maksimize etmek için var olduğu şeklindeki eski inancı sorguluyor. Bunun yerine, hissedarlar ve toplum için değer yaratmak amacıyla kârı amaçla bütünleştiren modern bir paradigmayı savunuyoruz.
Peki iş etiği ve kâr bir arada var olabilir mi? Birbirlerini tamamlıyorlar mı yoksa çelişiyorlar mı?
Günümüz bilinçli tüketici ve ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) odaklı sermaye dünyasında, iş başarısı ve etik sadece uyumlu olmakla kalmıyor, aynı zamanda giderek birbirinden ayrılamaz hale geliyor. Güçlü etik uygulamaları olan şirketler, performans ölçütlerinde diğerlerinden yüzde 40 daha iyi performans gösteriyor. “Dünyanın En Etik Şirketleri” listesinde yer alan şirketler, benzer şirketlerden yüzde 25 daha iyi performans gösteriyor. Patagonia buna iyi bir örnek…
Tersine, etik olmayan iş, iş dünyası ve toplum için zararlıdır. Bunun en çarpıcı örneği, düşük faizli ipoteklerin etik olmayan şekilde verilmesiyle tetiklenen 2008 küresel mali krizidir. Düşük faizli kredi verenler iflas başvurusunda bulundu. Büyük finans kuruluşları -örneğin Bear Stearns, Lehman Brothers- çöktü. New York Borsası’ndaki şirketlerin hissedarları yatırımlarının yüzde 40’ını kaybetti. Sadece ABD’de dokuz milyon iş kaybedildi, yoksulluk içinde yaşayanların oranı yüzde 15’e yükseldi ve hanelerin yüzde 25’i net varlıklarının yüzde 75’inden fazlasını kaybetti. İrlanda ekonomisi çöktü ve Yunanistan iflas etti. Etik artık isteğe bağlı değil; kârlılığın ve meşruiyetin kalıcı olması için olmazsa olmaz.
Benzer şekilde, “Değerler ve performans bir araya gelebilir mi?” sorusu, Temmuz ayında İsviçre’nin Basel kentinde düzenlenecek olan WFEB spor etiği zirvesinin ana temasını oluşturuyor. Sizce sporda yüksek performans ve etik değerlerin bir arada var olması mümkün mü?
Evet, sadece bir arada var olamazlar, aynı zamanda var olmak zorundalar. Spordaki en kalıcı şampiyonlar sadece başarılarıyla değil, karakterleri, dürüstlükleri ve fair play’e bağlılıklarıyla da tanımlanırlar. Küresel olarak, etik değerlerin yüksek performansı engellemek yerine artırdığına dair giderek artan kanıtlar görüyoruz. Roger Federer elit atletizmi tevazu, zarafet ve sportmenlikle birleştiren küresel bir ikon. Sadece 310 hafta boyunca dünya 1 numarası olmakla kalmadı, aynı zamanda diğer oyuncuların oylarıyla Stefan Edberg Sportiflik Ödülü’nü 13 kez kazandı. Tarihin en çok madalya kazanan jimnastikçisi Simone Biles, ruh sağlığı ve etiğin madalyalar kadar önemli olduğunu gösterdi.
Diğer taraftan, etik ilkeler tehlikeye girdiğinde performans da olumsuz etkilenir. Lance Armstrong’un dopingi veya FIFA’nın yolsuzluğu gibi skandallar halkın güvenini de sarstı. Spor Etiği Zirvesi’nde bu dersleri vurgulamayı ve yeni nesil sporculara, antrenörlere, federasyonlara ve sponsorlara ilham vermeyi amaçlıyoruz.

Sizce WFEB’nin son 19 yıldaki en önemli başarıları neler oldu?
WFEB’nin bugüne kadarki temel başarıları iki ana kategoride toplanıyor. İlk olarak, WFEB iş dünyasında etik alanında küresel bir buluşma platformu haline geldi. Başlangıçta yaklaşık 10 yıl boyunca Avrupa Parlamentosu’nda yıllık zirveler düzenleyen platform, zamanla 15 ulusal foruma yayıldı. Bugüne dek 80 ülkeden 100 binden fazla paydaşı bir araya getirerek sektörler arası ittifaklarla etik liderliği teşvik etti.
İkinci olarak, WFEB düzenlediği zirveler ve verdiği ödüller aracılığıyla, yalnızca iş başarısıyla değil, aynı zamanda etik değerlere ve sosyal sorumluluğa bağlılıklarıyla da öne çıkan şirketleri görünür kıldı. WFEB ödüllerini kazananlar arasında Unilever ve Tata Services gibi iş etiği alanında küresel liderler yer aldı. Örneğin, WFEB ödülüne layık görülen Novartis, satışlarını yüzde 300 oranında artırırken, sağlık hizmetlerini 80 milyon düşük gelirli hastaya ulaştırarak kapsayıcılık ve inovasyonun geniş ölçekte nasıl etkili olabileceğini ortaya koydu.
WFEB Başkanı olarak atanmanız, etik yönetimde yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor. Bu yeni dönemde WFEB’nin geleceği ne olacak?
WFEB, önümüzdeki yıl 20. yıldönümüne yaklaşırken önemli bir dönüm noktasında bulunuyor. Zira dünya, birbiriyle bağlantılı etik krizlerin yoğunlaştığı kritik bir dönemden geçiyor: Derinleşen iklim krizi, dijitalleşme ve yapay zekanın beraberinde getirdiği tehditler, dezenformasyondan deepfake teknolojilerine, algoritmik önyargılardan toplumsal kutuplaşmaya kadar uzanıyor riskler… Ancak tüm bu çalkantıların ortasında yeni bir ihtimal doğuyor. Dünya genelinde sosyal sorumluluk sahibi işletmeler, etik değerlerden ödün vermeden kâr elde etmenin ve aynı zamanda küresel sorunlarla mücadele etmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Amacımız hem iş dünyasında başarıyı hem de toplumsal iyiliği destekleyen temel unsurlar olarak etik ve sosyal sorumluluğu daha da ileriye taşımak.
Bu hedefe ulaşmak için üç aşamalı bir strateji benimsiyoruz: Etik ve sorumlu kâr anlayışını teşvik etmek, kritik etik meselelerde diyaloğu ve kolektif eylemi hızlandırmak ve küresel bir etik liderler topluluğu oluşturmak.
WFEB’nin yeni dönem hedefleri neler?
WFEB, kârlılığı toplumsal sorumlulukla birleştiren işletmeleri öne çıkarmak amacıyla, günümüzün etik iş anlayışını tanımlayan üç temel uygulamayı vurguluyor:
Yerleşik KSS: Strateji Olarak Amaç
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS), halkla ilişkiler aracı değil, iş stratejisinin merkezinde yer almalı. Unilever’in Sürdürülebilir Yaşam Planı, çevresel ve sosyal hedefleri iş modeline entegre ederek kârla amacı uyumlu hale getiriyor. Aravind Göz Hastanesi ise yoksul hastalara sunduğu hizmeti, ticari sürdürülebilirlikle dengeliyor.
Paydaş Odaklı Etik: Rekabet Avantajı
Etik, artık “güzel bir değer” değil; tüketiciler, yatırımcılar ve tedarikçiler tarafından talep edilen bir iş zorunluluğu. Tüketiciler, etik markaları (örneğin Patagonia, IKEA) ödüllendiriyor; etik dışı şirketleri (örneğin Nestlé) boykot ediyor.
Etik Liderlik ve Kültür: Başarının Özü
Etik liderlik, sadece kurumsal başarı değil, aynı zamanda toplumsal etki yaratmanın da anahtarı. Jamsetji Tata gibi liderler bu anlayışın örneği. Araştırmalar, etik liderliğin sosyal sorumluluk performansını artırdığını; Volkswagen skandalı gibi örnekler ise yokluğunun bedelini gösteriyor.

Günümüz iş dünyasının karşı karşıya olduğu en büyük etik ikilemler neler? WFEB bu konuda nasıl bir köprü görevi görüyor?
Günümüzde iş dünyası, yapay zeka, veri etiği, gizlilik ve gözetim gibi kritik etik ikilemlerle karşı karşıya. Büyük veri ve algoritma temelli platformların hızla yükselmesi, etik ve yasal düzenlemelerin gerisinde kaldı. Bu durum; önyargılı algoritmalar, sahte içerikler ve bireysel özgürlükleri tehdit eden gözetim sistemlerini beraberinde getirdi.
Sosyal medya platformlarının kullanıcı etkileşimini maksimize etmeye odaklanan algoritmaları, kutuplaşmayı körüklüyor. Facebook’un Myanmar’daki Rohingya karşıtı şiddet sürecindeki rolü, bu tehlikenin somut bir örneği.
WFEB, bu etik açmazlara karşı iş dünyasından teknolojiye, siyasetten sivil topluma kadar geniş bir kesimi bir araya getirerek etik odaklı diyalog ortamı sunuyor. Genç Liderler için düzenlenen Dünya Gençlik Teknoloji Forumu ise gençlere hem güncel içgörüler hem de güçlü bir etik pusula kazandırmayı amaçlıyor.
Etik alanında küresel bir hareket başlatmak için nasıl bir strateji izliyorsunuz?
WFEB, iddialı hedeflerini gerçekleştirmek için küresel bir hareket başlatmayı amaçlıyor. Bu doğrultuda liderleri ve savunucuları dört aşamalı bir katılım stratejisiyle bir araya getirerek içgörü paylaşımını ve etkiyi artırmayı hedefliyor. Planlanan adımlar arasında:
- Her yıl 10-12 ülkede ulusal forumlar,
- 2026-2028 arasında yılda iki kez bölgesel zirveler,
- 2026’da Avrupa Parlamentosu’nda küresel bir zirve,
- Web seminerleri, bilgi paylaşımları ve sürekli öğrenmeyi destekleyen bir üyelik ağı yer alıyor.
Türkiye’den beklentileriniz neler?
Bu yeni dönüşüm aşamasında Türkiye’yi, etik liderlik ve sosyal sorumluluk odaklı küresel hareketimizde kilit bir bölgesel aktör olarak görüyoruz. Doğu ile Batı’yı, gelenekle yeniliği buluşturan konumuyla Türkiye, etik dönüşüme öncülük edecek benzersiz bir perspektife sahip. Dinamik girişimcilik ekosistemi, güçlü akademik liderliği ve artan sosyal bilince sahip gençliği, bu vizyonu destekleyen önemli unsurlar arasında.
Türk paydaşlarla birlikte ulusal ve bölgesel forumlar düzenlemek, etik liderler yetiştirmek ve değer odaklı bir iş dünyası modeli oluşturmak için iş birliği yapmaktan heyecan duyuyoruz. Türkiye yalnızca Orta Doğu ve Avrasya’da etik iş anlayışı için bir merkez değil, aynı zamanda küresel ölçekte sorumlu kapitalizmin şekillenmesine katkı sunabilecek bir düşünce lideri olabilir.
Bu doğrultuda, etik ve liderlik alanında uluslararası deneyime sahip Filiz Odabaş-Geldiay’ın WFEB Türkiye Ülke Koordinatörü olarak aramıza katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz.