
Dijital haritalarda yeni marka skoru: Deprem dayanıklılığı
İstanbul’daki şiddetli depremin ardından birçok marka, geceyi dışarıda geçiren vatandaşlara kapılarını açtı, ikramlarda bulundu. Bu tür toplumsal dayanışma örnekleri son derece kıymetli. Ancak bu gibi afetler, başka bir soruyu da gündeme getiriyor:
Her gün işe gittiğimiz, kahve içtiğimiz, alışveriş yaptığımız markaların fiziksel alanları ne kadar güvenli?
Bugün Google Haritalar’da bir restoranın menüsünü, bir mağazanın çalışma saatlerini veya yoğunluğunu birkaç saniye içinde öğrenebiliyoruz. Ancak Türkiye gibi yüksek deprem riski taşıyan ülkelerde, yalnızca bu bilgilere veya kullanıcı puanlarına değil; binaların depreme dayanıklılığına dair verilerin de sunulduğu kapsamlı bir dijital harita anlayışına ihtiyaç var.
Tıpkı dijital haritalarda yer alan “engelli dostu” veya “hayvan dostu” gibi bilgilerde olduğu gibi, bir işletmenin altında “depreme dayanıklı bina”, “sismik izolatörlü yapı” etiketlerinin de görünmesi mümkün olmalı. Bu tür bilgiler, kullanıcılar için yalnızca bilinçli bir tercih değil, aynı zamanda afet anlarında hayati bir yönlendirme aracıdır.
Global harita uygulamaları, yerel gerçeklerle buluşmalı. En yakın toplanma alanımız neresi? Hangi bina güvenli, hangi sokak riskli?
Neden bu kadar temel bilgiler dijital harita uygulamalarında yer bulamıyor? Deprem riskinin bir istatistik değil, bir gerçeklik olduğu ülkelerde, dijital haritalar artık sadece yön bulma değil, güvenliğe giden yolun bir parçası olmalı.
Google Maps’in ABD’ye özel kriz çözümleri
Türkiye’de benzer özellikler henüz görülmese de, Google Maps Amerika Birleşik Devletleri’nde daha çok yerel odaklı ve afet yönetimine yönelik özel çözümler geliştirmiş durumda.
- Gerçek Zamanlı Kriz Uyarıları: Afet anında kullanıcılara konuma özel uyarılar gösteriliyor.
(“Bölgenizde kasırga alarmı var, tahliye bölgesine yönelin” gibi bildirimler.) - Tahliye Rotalarının Gösterimi: Harita üzerinde güvenli tahliye rotaları işaretleniyor ve kullanıcılar en hızlı şekilde tahliye edilebilecekleri alanlara yönlendiriliyor.
- Kriz Haritaları: Etkilenen alanlar, yardım noktaları ve kapanan yollar tek bir haritada gösteriliyor.
- Kriz Bildirimleri: Google, FEMA (Federal Emergency Management Agency) gibi resmi kurumlarla entegre çalışarak, afet bölgesine ilişkin acil bildirimleri doğrudan haritaya yansıtıyor.
Tüm bu örnekler gösteriyor ki, Google Maps doğal afet riski yüksek bölgelerde proaktif çözümler üretebiliyor. Aynı yaklaşım, daha detaylı şekilde deprem riski taşıyan ülkeler için de geliştirilebilir.
Google, Apple, Yandex gibi harita sağlayıcıları için yeni bir hizmet alanı açılabilir:
- “Güvenli Bina” rozetleri,
- “Deprem Risk Skoru” katmanı,
- “Afet Toplanma Alanlarına Yürüyüş Mesafesi” gösterimi.
Bu tür özellikler yalnızca kullanıcı deneyimini geliştirmekle kalmaz; aynı zamanda dijital haritaların insan hayatını doğrudan koruyan bir araç haline gelmesini sağlar.



“Bu restoranda Wi-Fi var, evet ama… Sismik izolatör bulunuyor mu?”
“Bu mağazaya en yakın toplanma alanı ne kadar uzaklıkta?”
İşte bu soruların yanıtlarını markaların dijital haritaları üzerinden öğrenebildiğimizde, dijital harita uygulamaları deprem gerçeğiyle yaşayan ülkelerde yalnızca yön bulma değil, aynı zamanda afet anlarında kritik bilgiye erişim ve toplumsal farkındalık sağlanmış olur.