
Sırrı Süreyya Önder sonsuzluğa uğurlandı…
“Veda sözü Karl Marx’tan gelsin… ‘Tarihin tekerleği hep ileriye ve iyiye doğru döner.’
kalın sağlıcakla.”
Sırrı Süreyya Önder
TBMM Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, geçirdiği kalp krizi sonucu 18 gündür yoğun bakımda tedavi gördüğü hastanede, 3 Mayıs günü hayatını kaybetti. Sevenlerinin 15 Nisan’dan bu yana hastanede yanında olduğu, odasının camının karşısına bir gün geri dönüşüm işçilerinin bir gün “kızlarının”; “Diren!” yazılı pankartlar astığı Önder’in cenaze töreninde kızı Ceren Kandemir’in “Barışı görmek istiyordun… Bir tür barış mıydı bilmiyorum ama hastane koridorlarındaki sınıfsız, bayraksız, umutlu, hüzünlü kalabalıkta barışa benzer bir şey gördüm ben” sözleriyse geride kalan 62 yıllık bir hayatın ve mücadelenin özetiydi…

Sırrı Süreyya Önder, 1962 yılında Adıyaman’da dünyaya geldi. Babası Ziya Önder, 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman’daki kurucularından ve il başkanlarındandı. Önder, 8 yaşında babasını kaybettikten sonra annesi ve dört kardeşiyle birlikte dedesinin yanına taşındı. Çocuk yaşta emek, adalet ve direniş kavramlarıyla tanıştı. Henüz 16 yaşında yüzlerce Alevinin evinin yakıldığı Maraş Katliamını protesto ettiği için tutuklandı, hapsedildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde eğitim gördü, 19 yaşında,12 Eylül darbesi sonrası 7 yıl cezaevinde kaldı.
O yalnızca bir siyasi figür değil; aynı zamanda bir anlatıcı, bir hikâye taşıyıcısıydı. Hapishanede tanıştığı edebiyat, şiir ve sinema, onun çok yönlü kişiliğinin temel taşlarını oluşturdu.
2000’li yıllarda sinemaya yöneldi; 2006’da “Beynelmilel” filmiyle hem mizahı hem de toplumsal eleştiriyi ustalıkla birleştirdi. Bu film, onun incelikli gözlem gücünü ve halkın içinden gelen anlatım tarzını yansıtıyordu. Ardından 2011’de BDP listesinden İstanbul Milletvekili seçildi. Meclis’teki varlığı sadece bir muhalefet sesi değil, aynı zamanda vicdanın, zarafetin ve sivri zekânın simgesiydi. Çözüm sürecinin en görünür aktörlerinden biri oldu, barışın diliyle konuştu, hayatı boyunca şiddetin değil sözün gücüne inandı.
Kızına yazdığı mektubunda kendisine öfke duyanlar için “Yoksulluğun ve yoksunluğun öfkesi bu sakın içinde nefret biriktirme” dedi. Her zaman “Mutluların mutsuzlara borcu var” dedi. Üzerine düşmeyen tüm borçları ve her şeye göğüs gererek barışın sorumluluğunu omuzlarına yüklendi. Sırrı Süreyya Önder, ardında yalnızca politik bir miras değil; şiirle, sinemayla ve insan hikâyeleriyle dolu bir yaşam ve barış mücadelesi bıraktı.
4 Mayıs günü Sırrı Süreyya Önder’in cenaze ve veda töreni Taksim meydanındaki Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. AKM’ye sığmayan katılımcılarsa binanın dışında Önder’e son yolculuğunda eşlik etmek için bekledi. Çok sayıda siyasi liderin katıldığı törende Barış Anneleri’nden Gülten Kaya’ya, mücadele arkadaşlarından direnişine ses verdiği sevdikleri yer aldı.
“Babalığına çok doydum. Dostluğuna doyamadım” diyen kızı Ceren Kandemir ona ve mücadeleyle geçen hayatına veda ederken “Artık dinlen Turna kuşum” diyordu. Çok sevdiği Allı Turnam türküsüyle AKM’den uğurlandıktan sonra Sırrı Süreyya Önder’in cenazesi binlerce seveniyle birlikte Gezi Parkı’ndaki ağaçlara selam vererek geçti ve Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.





“Kutuplaşmanın kimseye faydası yok”
AKM’de düzenlenen törene katılan isimler arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel de yer almıştı. Özel binadan çıkarken saldırıya uğradı. Kendisine yapılan yumruklu saldırıyı siyaset kurumuna yapılmış bir saldırı olarak gördüğünü belirterek, “Bundan sonra öyle ‘Efendim şu partinin mensubuymuş, bu partinin mensubuymuş’ ne çıkarsa çıksın arkasından, sivil siyaseti savunmak, şiddeti dışlamak, konuşmak ve birlikte çalışmak mecburiyetindeyiz. Kutuplaşmanın, keskinleşmenin, kimseye bir faydası yok” dedi.