Medya sektörünün en köklü kuruluşlarından biri olan İhlas Medya’nın Reklam Grup Başkanı Tuba Gencay, son dönemde yaptıkları atılımları, “En büyük şehirden en küçük kasabaya kadar Türkiye’nin her noktasına ulaşan yayın çizgimizle, hedef kitleye ulaşarak pazar dinamiklerini değiştirme fırsatı sunuyoruz” diyerek ifade ediyor.
Ali Cemal Karabudak [email protected]
Bünyesinde birçok televizyon kanalı, radyo, gazete ve haber ajansı bulunduran İhlas Medya’nın Reklam Grup Başkanı Tuba Gencay’la başarılarının arkasındaki sırları konuştuk. Yapılanma sürecine nasıl girdiklerini ve önümüzdeki yayın döneminde nasıl bir strateji izleyeceklerini “Biz, henüz yeteri kadar tanınamamış ve ulaşılamamış geniş bir tüketici kitlesiyle tanıştırmak için reklam verenlere kocaman bir dünyanın kapısını aralıyoruz” diyerek özetliyor. Ayrıca Gencay, tüketicilerin güvendiği mecradan ve haber kaynaklarından ulaştığı ürünlere daha fazla ilgi gösterdiğinin altını çiziyor.
İhlas Medya Grubu’nun ciddi bir değişim sürecinden geçtiğini görüyoruz. Bu değişim süreci nasıl başladı?
İhlas Medya Grubu’yla yolum Eylül 2013 yılında kesişti. Bu süreçle birlikte grubun tüm medya kuruluşlarında, reklam pazarlama ve satış konusunda ayrı ayrı çalışmalar yaptık. Özellikle de son bir yıldır yeniden yapılanma kapsamında tatlı bir telaş yaşadık. Bu güne kadar TV, radyo, gazete ve dijital haber platformlarımızın reklam satışı konusunda mecraya ve sektöre göre uzmanlaşmış bir yönetim sistemimiz vardı. 2016 itibariyle “İhlas Medya Reklam Grup Başkanlığı” altında bir yapı oluşturarak TGRT Haber, TGRT EU, TGRT Belgesel, TGRT FM, Türkiye Gazetesi ve bu mecraların dijital sayfalarının yönetildiği İhlas Dijital Varlıklar kapsamındaki reklam satış çalışmalarını bir merkezde topladık. Bu yapılanmayla birlikte, reklam verenlere mevcut pazar dinamiklerini genişletecek ve daha etkili sonuç almalarını sağlayacak büyük bir mecra yelpazesi sunmayı amaçlıyoruz.
Bu yapılanmayla önümüzdeki dönemde ne tür değişimler hedefliyorsunuz?
Türkiye’deki reklam mecralarında, erişim kapasitelerine bağlı olarak ulusal ve yerelde neredeyse keskin çizgilerle bir ayrışma var. Mecraların ülke çapında geniş bir erişimi ya da yaygın bir pazarlama ağı olmadığı sürece ulaştıkları kitleler hep sınırlı kalıyor. Bu durum, reklam verenlere de yansıyor. Onlar da yeni ürün ya da hizmetlerini tanıtmak istediklerinde, yerelde arzu ettikleri etkinliğe ulaşmakta sıkıntılar yaşayabiliyor. İhlas Grubu olarak biz, gerek medya grubumuzla gerek üretim ve hizmet sektöründeki diğer faaliyetlerimizle, Türkiye’nin dört bir yanında etkin olabilmeyi hep çok önemsedik. 2016 yılında, sahip olduğumuz bu avantajı daha çok reklam verenle buluşturmayı ve onlara mevcut pazar dinamiklerini genişletebilecekleri özel çözümler sunmayı amaçlıyoruz.
Herkese dokunabilmeyi neden bu kadar önemsiyorsunuz?
Türkiye’nin veya dünyanın farklı köşelerindeki vatandaşlarımız, sadece büyükşehirlerde çekilen filmleri izlemekten, sadece oralara ait haberleri takip etmekten sıkılıyor. Kendi bölgelerine, kültürlerine ve alışkanlıklarına dair şeyler de izlemek, işitmek ve okumak istiyorlar. Yurt dışında da çok sayıda yurttaşımız yaşıyor. Türkiye’deki gelişmeleri merak etmekle birlikte bulundukları ülkelerdeki yaşam koşullarına dokunan şeyleri de izlemek ve okumak istiyorlar. Bu bakış açısının yansımalarını ekonomi dünyasında da görüyoruz. Üretim ve sanayi artık Anadolu’nun farklı şehirlerine kayıyor. Dolayısıyla reklam verenler de farklı şehirlere dağılmaya başladı. Biz İhlas Medya Grubu olarak ilk mecramız olan Türkiye Gazetesi’nin kuruluşundan bu yana Türkiye’nin her bölgesindeki yurttaşımıza karşı kendimizi hep sorumlu hissettik. Kendilerine dair haberler ve yayınlarımızla, aramızdaki bağı güçlendirerek 50 yıllık kalıcı bir dostluk oluşturduk. Bu dostluk öyle bir noktaya ulaştı ki, izleme ve okuma alışkanlıkları kendi doğal sürecinde geleneksel bir şekilde anne ve babadan çocuklara aktarılır hale geldi. Bu, pek az gazete ve TV’ye kısmet olmuştur. Tüketiciler genellikle güvendiği mecra aracılığıyla haberdar olduğu ürüne daha fazla ilgi gösteriyor ve sahip çıkıyor. Bunun, marka sadakatine de büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu anlamda, yerelle ulusalı buluşturan yayın çizgisiyle özel bir duruşa sahibiz.
Mecralarınızla bu erişim ve pazarlama ağını nasıl oluşturdunuz?
İhlas Grubu olarak ekonomi dünyasına ilk 1970 yılında Türkiye Gazetesi ile adım attık. Hem habercilik hem de ulaşmak istediğimiz okuyucu kitlesi açısından hep geniş kitleleri kucaklayıcı bir bakış açsısıyla hareket ettik. Gazetemizin adının “Türkiye” olması da bu özel bakış açısının sonucudur. Bu daha sonraki adımlarımızda da en önemli ilkemiz oldu. Gazetecilikte ülkemizin ilk elden dağıtım sistemini kurduk. Bu dağıtım sistemiyle, her gün 81 ilde kapı kapı dolaşıp gazetemizi doğrudan okuyucunun eline teslim ediyoruz. Bu bizim okuyucuyla hep sıcak temas halinde kalmamızı sağlıyor. Ayrıca, İstanbul’un yanı sıra Türkiye’nin beş farklı bölgesinde yer alan baskı tesisinde yerel ekler çıkararak, o bölgeye özel habercilik yapıyoruz. Böylece İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerin başrolde olduğu bir habercilik yerine, ülkemizin dört bir yanındaki insanların sesini duyuracak bir habercilik hizmeti vermeye çalışıyoruz. Tüm bu özelliklerimiz, bize Avrupa’nın yanı sıra büyükşehirlerde ve yerelde de yaygın bir kitleye ulaşma ve “herkesin sesi” olabilme fırsatını veriyor.