Bugüne kadar hep medyanın muhafazakar kanadında görev yaptı Levent Gültekin… Ancak şimdilerde “Bir dönem aynı mahalledeydik” dediği AK Parti iktidarına yönelik “içerden” eleştirileriyle öne çıkıyor. “AK Parti iktidarını gönüllü kölelere borçlu” diyen Gültekin’e göre ülkenin içinde bulunduğu durumun en günahkar aktörleri ise medya mensupları! İktidar yanlısı medyanın AK Parti seçmenine yalan söyleyerek Erdoğan’ın iktidarda kalmasını sağladığını iddia eden Gültekin “Hiçbir kaliteleri, hiçbir değerleri olmadığı halde şirketlerden zorla, tehditle reklam topluyorlar” diyor. Gazetelerin tirajlarını “10 kata kadar şişirdiğini” söyleyen Gültekin “Hiçbirinin tirajı gerçek değil” diyor. İşte Gültekin’in o sarsıcı iddiaları…
Ferruh Altun
Sercan Meriç
Levent Gültekin, medyaya 1995 yılında adım attığı Yeni Şafak’ta önce reklam müdürü ardından genel müdür olarak görev yaptı ve 2000’de de gazeteden ayrıldı. Sonrasında Gerçek Hayat dergisini çıkardı. 2005’te dergiyi devredip haber portalı 8sutun.com’u kurdu. 2007’de Star gazetesi ve TV24’ün icra kurulu başkan yardımcılığı teklifi alınca orada çalışmaya başladı. İki yıl sonra buradan da istifa edip Londra’ya gitti. 2010’da döndüğünde Cine5 Medya Grup Başkanı olarak işe başladı. Burada da 6 ay çalıştıktan sonra 2010 Ağustos ayında istifa edip köşe yazarlığına başladı. O tarihten itibaren internethaber.com’da köşe yazarlığı yapıyordu, ancak hem kendisine hem de internethaber.com Yayın Grubu İmtiyaz Sahibi Hadi Özışık’a yönelik gelen tepkiler üzerine “Allahaısmarladık” başlıklı bir yazıyla köşesine son verdi. Levent Gültekin hep medyanın muhafazakar kanadında yer aldı. Ancak onu farklı kılan muhafazakar tarafta olmasına karşın AK Parti iktidarına yönettiği sert eleştiriler. Gültekin’e göre eleştirilerinin bu denli dikkat çekmesinin sebebi eleştirilerin “içerden” olması…
Medyadaki kamplaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Medya hiçbir zaman bütün olmadı ki! Ancak bu iktidar daha kuralsız ve daha tahammülsüz olduğu için kamplaşma daha belirgin. Medya geçmişte ideolojik ve kişisel kazanımları değil ülkenin kazanımını asıl amaç edinmiş olsaydı ülke bugün bu halde olur muydu? Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumun en günahkar aktörlerinin başında medya mensupları geliyor. İktidarda eski medyayı dağıttı, işlevsizleştirdi, bir anlamda boğdu. Fakat yerine yeni bir şey kuramadı. Kurdukları gazeteler, TV’ler eskisini aratacak kadar düzeysiz ve kalitesi. İktidara yakın medya AK Parti seçmenine yalan söyleyerek Erdoğan’ın iktidarda kalmasını sağlıyor.
Ancak muhafazakar medya “Çok okunmamıza rağmen hâlâ eski Türkiye’nin medyasına reklam veriliyor. Bize haksızlık yapılıyor” diyor…
Geçmişte medya planlama ajanslarından tutun da gazete ve TV’lere kadar Türkiye’deki medya yapısı bir taraftarlık üzerine kurulmuştu. Daha çok sol ideolojiye yakındılar. Reklam verilirken ideolojik taraftarlık belirleyici bir etkendi. 15-20 sene önce Yeni Yüzyıl vardı. Yeni Şafak ile aynı tiraja sahipti ama Yeni Şafak, Yeni Yüzyıl’ın onda biri kadar bile reklam alamazdı. Bu durum elbette değiştirilebilirdi, değiştirilmeliydi. Ama muhafazakar medya bunu kendi kalitesiyle, gücüyle yapmadı. Daha iyi gazetecilik yaparak, daha esaslı TV’ler kurarak bu adaletsizliği gidermeye zorlamadı. Muhafazakar medya şunu dedi: “Biz çok satmıyor, çok izlenmiyoruz ama iktidar artık bizde. Güç bizde. Siz neden hâlâ bize reklam vermiyorsunuz?” Onlar iyi iş yapmayı değil, kabadayı olup tehditle bu adaletsizliği kaldırmaya çalışıyorlar.
AK Parti’nin içindeki muhafazakâr aydınlar nasıl bir tutum içinde?
İslamcı aydınlar ve yazarlar barışçı demokrat çizgiyi tutturabilmiş olsalardı, AK Parti iktidarını bu çizgiye çekerlerdi. Fakat anladık ki İslamcılar arasında gerçek aydın ve entelektüeller yokmuş. Meğer kendi dünya görüşlerini güçlü kılacak şeyleri okumakla meşgulmüşler. Hegel’i okuduklarını söylüyorlar değil mi? Hegel okumuş kimse bu kadar kaba, tahammülsüz, çatışmacı, nobran olabilir mi? Okumuşu, aydını böyle davranınca gücü elinde tutan iktidar mensuplarının davranışlarına ne söyleyebiliriz ki? Hiç kimsenin çıkıp “Bizim 40 yıllık emeğimizi nasıl böyle harcarsın?” diye sormaması ilginç değil mi?
Bu durum sizi nasıl etkiledi?
Valla benim açımdan çok dramatik oldu. Ben İslamcıların hiç bu kadar felaket bir durumda olduklarını düşünmüyordum. Kitap okumak insanı adam ederdi. Bunları niye etmedi diye kendime devamlı sorup duruyorum.
Söyleşinin devamı 1 Mart tarihli Marketing Türkiye’de…