Geride bıraktığımız zorlu dönem Golin için bir dönüşüm süreci oldu. Böyle zorlu bir ortamda nasıl büyüdüklerini konuşmak için yenilenen ofisinde Golin İstanbul Ajans Başkanı Kaan Berkan’ı ziyaret ettik. 2021 yılında portföylerine; iyzico, Uber, Komili, KFC, NTT DATA Business Solutions Türkiye, Beko, Buba Ventures, Garena, Riot Games, Kunduz gibi ulusal ve uluslararası markaları eklediklerini belirten Kaan Berkan, “Golin İstanbul olarak 5 sene önce kurduğumuz dijital departmanımızı geliştirirken influencer marketing, gaming gibi yeni departmanlar da ekledik. Böylece iletişim sektörüne farklı bir bakış açısı kazandırdık. Bu yeni yapılanmamızla birlikte hizmet ihracına da başladık” diyor.
Önce 2021’i değerlendirerek başlayalım. İletişim sektörü açısından nasıl bir yıldı?
2021 senesinin bizim açımızdan danışmanlığa verilen değer anlamında oldukça iyi geçtiğini söyleyebilirim. Çünkü insanlar, vakitleri sınırlı olduğu için iyi danışmanlıklara daha çok değer vermeye, iyi şirketlerle ve iyi insanlarla çalışmaya dikkat ettiler. Yani bir konuda danışmanlık alınacağı zaman eskisi gibi bir tanıdığa gitmektense o alandaki doğru isimleri başvurmayı tercih ettiler. Şu an 50’ye yakın ulusal ve uluslarası markaya hizmet veriyoruz. Bu süreçte keyifli projeler gerçekleştirdik. Unilever ve markaları için farklı projelere imza attık. Örneğin, Big Bold için “Algida Big Bold Dondurma Avrupa’dan Asya’ya Erimeden Nasıl Geçer?” diye bir kampanya yaptık. Çok keyifli bir işti. Dünyada motosikletiyle su üzerinde gidebilen tek isim olan Robbie Maddison, İstanbul Boğazı’nda Ortaköy’den Beylerbeyi’ne gitti ve geri döndü. Onun dışında portföyümüzde bulunan Netflix ve Magnum markalarımızla La Casa Papel – Magnum iş birliği gerçekleştirdik. Bunun dışında Aşk101 ve Kulüp gibi dizilerin lansmanlarımızda oldukça da ses getirdi.
Uzaktan çalışmanın da hayatımıza girdiği bu dönemde nasıl bir çalışma düzeni oluşturdunuz?
Başlangıçta açıkçası herkes gibi biz de zorlandık ama global bir şirket olmamızın avantajı da vardı. Neyi, nasıl yapmamız gerektiği konusunda globalin de desteğiyle pek çok rehberlik aldık, birçok konuda kendimizi geliştirdik. Ofis içerisinde de bazı değişikliklere gittik. Bölümlerin kendi içinde ayrıldığı, 25 kişinin oturduğu, toplam sekiz yüz metrekare bir yerde ikiye bölünen bir alan yaptık. Özellikle çevrim içi toplantılar arttığı için toplantı ve konferans alanlarımızı artırdık. Kısacası ekip için rahat hissedecekleri ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir ofis oluşturmaya çalıştık. Kreatif sektörlerde haftada 5 gün olmasa bile en azından iki-üç gün ofiste bir araya gelmek çok önemli. Uzaktan çalıştığınız zaman yarım saatte çözdüğümüz bir problemi ofisteyken beş dakikada çözebiliyoruz. Bu sebeple bence hibrit model, önümüzdeki dönemde en geçerli çalışma sistemi olacak. Dünyadaki trend de bu yönde ilerliyor.
Geride bıraktığımız süreçte sizin çalışma yönteminiz dışında ajansa ve iletişim sektörüne yaklaşımınız da değişti. Kendinizi bir “iletişim ajansı” olarak konumluyorsunuz. Bu yeni konumlamanın altında nasıl bir içgörü yatıyor?
Aslında bu global bir içgörü. Artık tüketici her yerden çok fazla mesaj alıyor ve dikkatleri çok çabuk dağılıyor. Bu yüzden biz yaptığımız her şeyde tüketicinin algısında bir değişim yaratmayı amaçlıyoruz. O yüzden de farklı yetkinlikte insanları ajansımızda bulundurmaya ve farklı alanlarda çözümler sunmaya özen gösteriyoruz. Örneğin Türkiye’de bir influencer departmanı kurduk ve gerek buradaki ekibimiz gerekse toollarımızla Türkiye’de en iyi hizmeti verenlerden biri olduğumuzu söyleyebilirim. İkinci nokta ise Z kuşağı… Z kuşağına ulaşabilmek adına gaming alanına girdik. League of Legends ve Garena Free Fire’ın ajansıyız. Burada gamer ve oyun geliştiricilerden oluşan bir ekiple gaming departmanı kurduk. Aynı zamanda uluslararası seviyede de hizmet ihraç ediyoruz. İletişim anlamında, PR anlamında ve dijital anlamda birçok ülkeyle çalışmalarımız var.
Son dönemde pek çok PR ajansı influencerlar ile basın mensuplarını aynı etkinliklerde bir araya getiriyor, çoğu zaman iki kitleye de aynı mesajları veriyor. Siz bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz tamamıyla farklı olması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten bu yüzden influencer departmanı kurduk. Bundan iki-üç sene öncesinde medya departmanındakiler influencerlarla da iletişim kurardı. Ama onların dili, jenerasyonu gerçekten çok farklı. Bu yüzden her etkinlikte belki iki tarafı da çağırıyoruz ama iki tarafla ilgilenen kişiler farklı oluyor. Çünkü iki tarafa götürdüğünüz mesaj ve istediğiniz şeylerin aynı olması mümkün değil. Bir tarafta daha iyi haber isteniyor öteki tarafta ise görünürlük. O yüzden biz farklı olmasını tercih ediyoruz.
Golin’in verdiği hizmetlerin tümüne baktığınız, bu hizmetlerin markalar için nihai amacı oluyor? Markalar açısından nasıl bir fayda ve fark yaratmaya çalışıyorsunuz?
Kendimizi tamamıyla bir pazarlama danışmanlığı ve iletişim ajansı olarak görüyoruz. Eskiden hatırlarsanız, yok medya satın alma ajansı, yok dijital ajans, yok SEO ajansı gibi farklı farklı ajanslar kurulmuştu. Ancak artık markalar tek bir akıl istiyor. Her bir ajansın işin bir ucundan tuttuğu bir senaryo için yeterli insan kaynağı yok. Markalar daha kapsamlı bir danışmanlık istiyor ve Golin olarak bunu sunuyoruz. Multinational reklam ajanlarıyla Golin aynı masaya oturup bir global stratejiyi tasarlayabiliyor. Bu işbirlikleri başarı için de önemli.
Markaların Golin ile çalışmalarının altında nasıl bir motivasyon yatıyor?
İlk neden güven. Biz şirket içerisindeki kilit insanlarla çok uzun zamandır çalışıyoruz. Tanıdığımız pek çok insan senelerdir Golin’le devam ediyor. Bunun dışında yaratıcılığı da çok önemsiyoruz. Yani yaptığımız her işte herkese standart bir reçete vermiyor; onlar için doğru olan yol haritasını sunmaya çalışıyoruz. Bu da tecrübeyle mümkün. Bizim için hem global tecrübe hem de yerli tecrübenin bir arada harmanlaması büyük bir avantaj. Çünkü yurt dışı ofislerden önemli datalar alabiliyoruz. Bir sektöre girdiğimizde ilk yaptığımız şey diğer ülkelerde neler yapıldığına bakmak oluyor. Bu sayede daha geniş bir içgörü sağlayabiliyoruz.
Golin olarak 2022 hedefleriniz neler?
2022’nin açıkçası biraz daha iyi bir sene olacağını öngörüyoruz. Bu noktada bizim en büyük hedeflerimizden biri, portföyümüze gelmiş olan önemli isimlerle olan ilişkilerimizi daha da ileriye götürmek, iş ortaklığımızı daha da geliştirmek ve etkimizi, çalıştığımız markaların itibarını daha yukarıya taşımak olacak. Onun dışında hedefimizin artık Türkiye’de iletişim danışmanlığı sektörü dendiğinde en çok güvenilen isim olmaya devam etmek diyebilirim.
Peki, 2022 iletişim sektörü açısından nasıl bir yıl olacak? Yeni yılda iletişim sektörü hangi trendleri konuşacak?
Artık markaların dünyaya bir şeyler verme ve sürdürülebilirlik yılları başladı diyebiliriz. Bütün markalarımızda bunu gözlemliyoruz. Bence bu tüketiciler için en önemli konu olacak ki şimdiden belirtilerini görüyoruz. O yüzden markaların insanlara ne verebildiğine dair bir yol haritası çıkması gerekecek. Bunu yapmayanların artık çok fazla şansı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu gelip geçici bir trend değil. İnsanlar zor dönemleri aşmak için markaları da bir yol arkadaşı gibi görüyor. Bu sebeple ben en büyük trendin sürdürülebilirlik ve fayda olacağını düşünüyorum.