11 Mayıs Abone Ol
  • Haberler
    • Ajanslar / Konkur
    • Atamalar
    • Dijital
    • KSS
    • Haberler
    • Insights
    • Trend
    • Marketing Türkiye 101
    • Türkiye’nin Gündemi
  • Yaratıcı İşler
  • Dergiler
  • Etkinlikler
  • Söyleşiler
  • Kariyer
  • Yazarlar
  • Araştırma
  • Abone Girişi
  • Abone Ol
Arda Öztaşkın: "Bilim insanları görevini yaptı, sıra iletişimcilerde!"

Arda Öztaşkın: “Bilim insanları görevini yaptı, sıra iletişimcilerde!”

Marketing Türkiye
22 Aralık 2023
6 dk okuma

“İklim Değil İnsanlık Krizi” kitabı için “Konu ne kadar karmaşık olursa, geniş kitleler tarafından anlaşılması ve kabul edilmesi de o kadar zor oluyor. Ben bu karmaşayı, iletişimci lensinden çok daha basit ve anlaşılabilir yazılara dökerek daha net bir çerçeveye oturtmaya çalıştım” diyor Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın… Sarsıcı gerçekleri yalınlıkla anlatan kitap, odağına sürdürülebilirliği alan marka ve iletişimciler için de tam bir kılavuz niteliğinde. “Bilim insanları görevini yaptı, sıra iletişimcilerde!” diyen Öztaşkın ile hem iklim krizinin yalın gerçeklerini hem de iletişimcilerin çözüm yolundaki sorumluluklarını konuştuk…

“İklim Değil İnsanlık Krizi” kitabını yaz­ma fikri nasıl çıktı ortaya? Sizi kitabı yazmaya iten nedenler neler oldu?

Yola aslında kitap yazmak için çıkmadım. Kitap kendi öğrenme sürecimin bir çıktısı oldu.

Ekonomi, insan, gezegen odaklı sürdürülebilirlik gün­demi hem biz bireyleri varoluşsal olarak hem de mev­cut ekonomik sistemi sebep-sonuç ve dönüşüm gibi meselelerle son derece yakından ilgilendiriyor.

İnsanlık zor bir kıskacın içinde. Bir yanda artık kay­naklarının sonsuzcasına tüketilmesine tepki veren gezegenimiz, diğer yanda artan nüfus ve katlanan tüketme hırsıyla iyice sağlıksız noktaya gelen üre­tim ve tüketim pratiklerimiz, jeopolitik sorunlar, ekonomik sıkışma, çözemediğimiz temel insanlık konuları; toplumsal cinsiyet eşitliği, insanca ya­şam, özgürlükler, farklı coğrafyalarda göz ardı edilen dramlar, bir de iyi ya da kötü tarafta tüm bunları kal­dıraçlayan teknolojik gelişmeler…

Son dönemin moda kavramı gibi algılanmasına rağmen aslında sürdürülebilirlik birbiriyle ilişkili bu kapsamlı ko­nuların geniş bir ekosistem olarak yönetimi açısından kri­tik önemde. Yani, sadece ağaç, çevre hassasiyeti meselesi değil. Son derece rasyonel ve insanlık adına da yaşamsal.

Tüm bu boyutlarıyla sürdürülebilirlik son derece karmaşık ve derin. Konunun her yönüyle ele alınması ve böylece sağlıklı yöne­tilmesi için tüm dikeylerde meseleye hâkim olmak, onun için de çok okumak ve araştırmak gerekiyor. Ben de böyle başladım. Hem ku­rumumda yönettiğim sorumlulukları daha doğru ve etkin yerine getirebilmek hem de bir birey olarak gerçek sorumluluklarımın farkında olabilmek için.

Konu ne kadar karmaşık olursa, geniş kitleler tarafından anlaşıl­ması ve kabul edilmesi de zor oluyor. Ben bu karmaşayı, iletişimci lensinden çok daha basit ve anlaşılabilir yazılara dökerek daha net bir çerçeveye oturtmaya çalıştım. Bunları da kendi blogumda paylaşmaya başladım.

3 yıl gibi bir sürenin sonunda bu kitap ortaya çıktı.

Bir iletişimci olarak, akademik iddia içinde olmadan, meseleyi farklı yönleriyle olabildiğince çok kişiye aktarmayı ve ufak da olsa bu konularla ilgili bireysel sorumluluk almamız gerektiğini vur­gulayarak, farkındalık yaratmayı amaçladım.

Arda Öztaşkın: "Bilim insanları görevini yaptı, sıra iletişimcilerde!"

İklim krizi konusunda şimdiye kadar pek çok kitap ya­zıldı. “İklim Değil İnsanlık Krizi” hangi açılardan fark yaratıyor?

Sürdürülebilirlik kapsamında ister çevresel, ister ekonomik, ister toplumsal her ne sorun varsa bunların merkezinde insan var. İn­sanlığın bugün kendi yaşadığı temel yaşamsal meseleler de yine insan kaynaklı. Bugüne kadar tercihleriyle her şeyi belirleyen in­san. Bundan sonra da böyle olacak.

Kitap temelde bunu söylüyor. Ekonomiyi, yapay zekâyı, makine öğrenmesini, vahşi yan­gınları, küresel ısınmayı, çevresel sorunları, top­lumsal cinsiyet eşitliğini ve temel özgürlükleri ko­nuşuyoruz ama bu nokta­ya gelmemizi sağlayanın yine insanlık olduğunu gözden kaçırabiliyoruz. Ya da tüm bu büyük so­runlar karşısında birey olarak sorumluluk alma­mız gerektiğini…

Kitap tüm bu noktalara temel bir bakış açısı or­taya koymaya çalışıyor. Meselelere bakarken, bu­gün sanki arka planda ka­lan ahlak, erdem, vicdan, adalet gibi temel insani değerleri de öne çıkarıyor. Daha sağlıklı ve yaşanabi­lir bir dünya peşindeysek; bu, sadece seçkin bir grup için değil, elbette tüm insanlığı kapsayacak şekilde olmalı.

Bilim insanları artık verilerle ortaya net konulmuş sürdürülebi­lirlik gündemiyle ilgili sorumluluğunu yerine getirmiş durumda. Şimdi mesele, bu bilimsel veriler ışığında kitlelerin gereken dö­nüşüm yolculuğuna başlaması. Bunun için de pazarlama ve ileti­şimin devreye girmesi gerektiğini düşünüyorum.

Biz iletişimciler madem içgörüler üzerinden davranış değişikliği yaratma beceri ve araçlarına sahibiz, bunu neden daha sağlıklı ve iyi bir dünya yaratmak için kullanmıyoruz? Bu yolda kitlelerde dönüşümü tetikleyecek ikna süreçlerinin oluşturulması, plat­formların sağlanması bizlerin sorumluluğunda. Kendi etki alanı­mızda bu dönüşüm adına gerçek fayda yaratan işler yapmamız şart. Buna iş yapış biçimlerinin değişimi de dâhil. Konu sadece çarpıcı reklam filmleri yapmak değil! Arka tarafta tüm süreçleri buna göre samimi ve net şekilde değiştirmek meselesi.

Kitabın sürdürülebilirlik konusunda “pozitif” bir yak­laşımı olduğunu söylüyorsunuz? Bu ne anlama geliyor?

Felaket çağrıları yapmanın fayda sağlayan bir tarafı yok. Ya da bireyin gücünü hafife almanın.

Farkındalıkla başlayan ve bilgiyle gelişen süreçte bireylerin tüm bu konular ekseninde çok büyük etkisi var. Meseleyi kendinden çok büyük gören bireylere aslında küçük hareketlerle büyük etki yaratmanın yollarını anlatmak ve bu konuda herkesi birer dönü­şüm elçisine çevirmek gerekiyor. Benim de amacım bu. Küçük de olsa atacağımız adımların bu yol­da çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bireylerin kendi dönü­şümüyle birlikte çevrelerini hatta markaları, hükümetleri, kurum ve kuruluşları da etkileme; onlar karşısında birer baskı unsuru oluşturma gücü var. Bunu gözardı etmek yerine, bu farkındalıkla hareket ettiğimizde attığımız her adım büyüyecek ve kolektif bir harekete dönüşecek.

Dolayısıyla evet kitapta tüm bu zorlu kriz ortamına karşı pozi­tif bir yaklaşım var. Bir şey yapmadan izleyerek, şikâyet ederek ya da çözümü başkasından bekleyerek sağlayacağımız bir fayda yok. Onun için küçük adımlarla da olsa harekete geçmek hem eko-anksiyeteyi önleyecek hem de bu somut adımlar büyüyerek, gerçek faydaya dönüşecek.

İklim krizini bir insanlık krizi olarak yorumluyorsunuz. Bu söylemin gerisindeki içgörüyü detaylandırır mısınız?

Söylediğim gibi, bugün yaşadığımız her sorunun arkasında insan tercihleri var. Dolayısıyla adına ekonomik, sosyal, çevresel ne kri­zi derseniz deyin, yaşanan şey aslında bir insanlık krizi.

İklim için bu daha da bariz. Doğayla yüzyıllar içinde dengeli yaşa­mayı öğrenen insan, endüstri devrimiyle birlikte, bu ilişkiyi kendi lehine, doymak bilmez tüketim açlığını gidermek için sonsuz bir kaynağa dönüştürdü. Dengeli yürüyen ilişki temelinden sarsıldı. Doğa, net ve tutarlı olmaktan çıkıp, daha kestirilemez tepkiler vermeye kaydı. Bunu da daha önce görülmemiş düzeyde sıcaklık­larla, yangınlarla, seller ve kuraklıklarla ortaya koydu.

İklim değişikliği, insanın üretim ve tüketim pratikleriyle yarattığı ve bugün bile sonuçlarını tam olarak kestiremediği çok ağır bir kriz. Bundan keskin olarak etkilenecek de 4,5 milyar yaşındaki dünyamız değil, yine insanlığın kendisi olacak. Rasyonel bir var­lık olmayan insan, bugün hala bu konuları anlamakta ve kabul et­mekte zorlanıyor. Gezegenimiz ölmüyor, mesele insanın kendisi ve yaşamsal problemleriyle ilgili.

Sürdürülebilir sağlıklı bir dünya, sadece doğa ve insan ilişkisiyle sınırlı değil. İnsan­ların kendi aralarındaki ilişkiyle de yakın­dan ilgili. Ekonomi, temel insan hakları, insanca yaşam, cinsiyet eşitliği, adalet gibi konular da sürdürülebilir bir gelecek için yaşamsal konular. Dolayısıyla, insanlığın yarattığı ve kemikleşen bu tür temel mese­leleri de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Kuşkusuz iklim krizi iletişim sektö­rünün de ilk gündem maddelerinden biri. Ancak pek çok şirketin konuya sadece “iletişim” çerçevesinde yak­laştığını da görüyoruz. Bu noktada sizce iletişimcilere düşen görevler neler? Doğru bir iletişim süreci için önerileriniz neler olur?

Arda Öztaşkın: "Bilim insanları görevini yaptı, sıra iletişimcilerde!"

Sürdürülebilirlik, markalar için dönemsel ayrıştırıcı bir pazarlama ve iletişim aracı olmaktan çıkartılmalı. Çünkü bu haliyle kavramın içi boşaltılıyor ve önemi arka plana atılıyor. Şirketlerin tüm süreçleriyle bu yolda gerçek bir dönüşüm sağlamadığı noktada sadece ‘mış’ gibi yapılan işlerle ortalığa çıkması zaten karmaşık olan konunun iyice bulaşık suyuna dönmesine ya da sığ algılanmasına yol açıyor. Oysa konu, hafife alınacak ya da markalar için anlık sahte parlamalar yarata­cak durumda değil. Peki, ne yapılmalı? İletişim, iklim değişikliği­nin içselleştirilmesi açısından kritik önemde. İletişimciler, iklim değişikliği hakkındaki duyguları dile getirmenin, adlandırmanın, işlemenin ve bunları günlük hayata entegre etmenin yollarını ya­ratmaya yardımcı olabilir. Bireysel, sosyal ve politik dönüşüm için gereken kolektif farkındalığı ve bilinci sağlayıp, eylemi tetikleye­bilir. Bilimin söylediği korkutucu gerçekliği, savunma mekaniz­malarını atlatacak şekilde içgörüyle paketleyip, insanlara sunabi­lir. Dolayısıyla iletişim gücü, artık manipülasyon (greenwashing) için değil, gerçek anlamda dönüştürücü eylem için kullanılmalı. Sadece kitleler üzerinde değil, politika yapıcılar üzerinde de etkili olacak; davetkâr, kapsayıcı ve duygu, amaç ve anlam içerecek şe­kilde… İletişim dünyasının bu ağır ve ciddi sorumlulukla hareket etmesi gerekiyor.

Konuyla ilgili pek çok kaynak soru­nu tanımlıyor ancak artık çözüm yo­lunda adımlar atılması gerektiği de aşikâr. Siz çözüm önerileriniz neler?

Çözüm bizde, bireylerde! Bakmayın siz bireysel olarak etkimizin ne kadar küçük olacağı, esas önlem alması gerekenlerin devletler ve kurumlar olması gerektiğini söyleyenlere. Bugün o koca koca şirketlerin ve kısa dönemli ajandalarla çalışan hükü­metlerin aldığı iyi ya da kötü aksiyonların tetikleyicisinin yine bireyler ve bireysel ta­lepler olduğunu akıldan çıkartmamak ge­rekiyor. Karanlık bir tablo var önümüzde. Ama bu, tüm sorumluluklarımıza daha da sıkı sarılmamız için önemli bir sebep.

Konu sadece çocuklarımızın geleceği de­ğil. Konuştuğumuz tüm bu sorunlar tam da bugünün meselesi. Onun için harekete geçmemiz gerekiyor. Her şey bireyden ve aileden başlıyor. Ataca­ğımız bireysel adımların, çevremizi de dönüştürücü etkisi olacak. Bireysel her bir adım; insanlığın o ardına saklandığı parlak iki­yüzlülüğünü bir kenara koyarak, ortak bir duyarlılık ve farkında­lık oluşması için katkıda bulunacak. Ufak olarak da başlasa, çaba­lar birleşerek büyüyecek.

1 Influencer Rating Report yayında: İşte sosyal medyanın etkileşimi en yüksek influencer'ları
Influencer Rating Report yayında: İşte sosyal medyanın etkileşimi en yüksek influencer’ları
2 Nisan ayının reyting şampiyonu gazetecileri
Nisan ayının reyting şampiyonu gazetecileri
3 Garanti BBVA ile A&B İletişim'in çeyrek asırlık yolculuğu sona erdi...
Garanti BBVA ile A&B İletişim’in çeyrek asırlık yolculuğu sona erdi…
4 Enerji sektörü bu iddiayı konuşuyor: "Shell, BP’yi satın alabilir"
Enerji sektörü bu iddiayı konuşuyor: “Shell, BP’yi satın alabilir”
5 Reklamlarda cinsiyet eşitliği artıyor ama kapsayıcılık hâlâ eksik
Reklamlarda cinsiyet eşitliği artıyor ama kapsayıcılık hâlâ eksik
Güncel Haberler
Çalışan gelişimi artık "lüks" değil, stratejik bir zorunluluk
Çalışan gelişimi artık “lüks” değil, stratejik bir zorunluluk
Dijital haritalarda yeni marka skoru: Deprem dayanıklılığı
Dijital haritalarda yeni marka skoru: Deprem dayanıklılığı
Mobil oyunlarda yeni oyun kurucu: Yapay zeka
Mobil oyunlarda yeni oyun kurucu: Yapay zeka
Sosyal Medya
  • FACEBOOK
  • TWITTER
  • LINKEDIN
  • INSTAGRAM
  • YOUTUBE

İlgili Haberler

Ramazan ayında Türkiye'nin seyahat ve yeme içme alışkanlıkları nasıl şekilleniyor?
Haberler
Ramazan ayında Türkiye’nin seyahat ve yeme içme alışkanlıkları nasıl şekilleniyor?
Sena Tufan
22 Mart 2025
LEGO üst düzey yöneticisi ve Danimarka Kraliyet ailesinin yakın dostu kayak kazasında öldü
Haberler
LEGO üst düzey yöneticisi ve Danimarka Kraliyet ailesinin yakın dostu kayak kazasında öldü
Sena Tufan
4 hafta önce
Artık molalar Kit Kat korumasında!
Haberler
Artık molalar Kit Kat korumasında!
Sena Tufan
8 Nisan 2025
Vestel CEO'su Ergün Güler görevinden ayrılıyor
Haberler
Vestel CEO’su Ergün Güler görevinden ayrılıyor
İrem Alimoğlu
9 Nisan 2025
  • Yarışmalar
  • Temsilcilikler
  • Etkinlikler
  • Yayınlar
Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar Yarışmalar
Temsilcilikler Temsilcilikler Temsilcilikler
Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler Etkinlikler
Yayınlar

Esentepe Mahallesi, Kore Şehitleri Caddesi, No:7, Yegane Apartmanı, Kat: 2, Daire: 4,
Şişli/İstanbul

[email protected]
0 (212) 211 11 12

  • Haberler
  • Yazarlar
  • Söyleşiler
  • Yaratıcı İşler
  • Etkinlikler
  • Kariyer
  • Üye Girişi
  • Kayıt Ol
  • Hakkımızda
  • Künye ve İletişim
  • KVKK Açık Rıza Beyanı
  • Mesafeli Satış Sözleşmesi
  • Gizlilik, Kişisel Verilerin Korunması ve İşlenmesi Politikası

© 2001 Rota Yayın Yapım Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Bu Sitede Bulunan Yazı Ve Çizimlerin Her Hakkı Saklıdır.

Abone Ol
  • Haberler
    • Ajanslar / Konkur
    • Atamalar
    • Dijital
    • KSS
    • Haberler
    • Insights
    • Trend
    • Marketing Türkiye 101
    • Türkiye’nin Gündemi
  • Yaratıcı İşler
  • Dergiler
  • Etkinlikler
  • Söyleşiler
  • Kariyer
  • Yazarlar
  • Araştırma

© 2001 Rota Yayın Yapım Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Bu Sitede Bulunan Yazı Ve Çizimlerin Her Hakkı Saklıdır.

Asquared WordPress Agency tarafından tasarlanmış ve kodlanmıştır.