“Sen iç başkasına yarasın”
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar’ın davetini iletiyor Basın Danışmanı Saadettin Çay: “Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin katkılarıyla Erzincan’daki yeni maden suyu fabrikamızı ziyarete gideceğiz.” Bunca gezer dolaşırım Erzincan’a hiç gitmemiştim. Ahmet Muhip Dranas’ın o sıcacık “Fahriye Abla” şiirindeki gibi dağları karla kaplı hayal ediyorum Erzincan’ı. Ağustos sıcağında volkanik coğrafyada dağlarda karları göremiyorum ama beklediğimden daha şirin bir kentle karşılaşıyorum.
Kızılay daha çok kan bağışları, sağlık çalışmaları ve afet yardımlarıyla anıyoruz. Oysaki kanıksandığı için Türk Kızılayı’nın olduğunu çoğunlukla atladığımız maden suyu markası da bulunuyor. Her ne kadar Başkan Akar, “Biz yaptığımız ticari faaliyetlerle anılmayı istemiyoruz!” dese de mineralli su pazarının açık ara lideri olan Kızılay’a ilişkin rakamlar oldukça çarpıcı;
➞ 2015 yılında 221 milyon lira ciro hedefleniyor,
➞ Afyon’da iki, Erzincan’da bir fabrikası bulunuyor,
➞ 672 milyon şişe maden suyu şişeliyor ve servis ediyor,
➞ Büyük bölümü 54 ilde tüketilirken 17 ülkeye ihracat yapılıyor,
➞ 3 fabrikada yıllık fiili üretim kapasitesi 1 milyar 100 milyon şişe,
➞ Kızılay maden suları zengin doğal mineralli su sınıfından,
➞ Kaynağından çıktığı gibi şişelendiğinden
herhangi bir işleme tabi tutulmadığı gibi herhangi bir mineral takviyesi de yapılmıyor,
➞ Erzincan’ın “Eşki “ Afyon’un “Kocatepe’si” meyve aromalı 9 çeşidiyle piyasaya sunulmuş,
➞ Afyon kaynağının 1932’de en iyi mineralli su ödülü de bulunuyor,
➞ Kızılay en yakın rakibinden 7 kat daha yüksek müşteri sadakatine sahip…
ATA’dan armağan
Kızılay Maden Suyu’nun hayatımıza girmesinin nedeninin Atatürk olduğunu ilk kez öğreniyorum. Afyon’u ziyareti esnasında midesi ağrıyan Ata’ya kaynak suyu ikram edilip de tedavi edici olduğu anla- şılınca halkın hizmetine sunulması için su kaynağı Kızılay’a bağışlanmış.
Alkolsüz İçecek pazarında tüketim eğilimleri
➞ 2000 sonrası gazlı ve kolalı içecek pazarı düşerken mineralli su tüketimi artıyor.
➞ Tüketim raporları sağlıklı beslenme trendinin giderek yükseldiğini gösteriyor.
➞ Gençler gazlı içecekler yerine aromalı maden suyunu tercih ediyor.
➞ Avrupa’da yıllık kişi başı 200 litre mineralli su tüketimi gerçekleşiyorken Türkiye’de bu miktar 8 litrede kalıyor.
İki karışık konu: Katkı maddeleri ve Suriyeli sığınmacılar
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfü Akar: “Ticari faaliyetlerimizle değil insani yardımlarımızla anılmalıyız bu nedenle daha çok ticari yatırım yapmayacağız” diyor. Giderek artan meyve aromalı tercihin sağlıksız katkı maddeleri içerdiği yönündeki kaygımızı ise, Dünya Sağlık Örgütü’nün onayladığı üreticiden aromayı temin ettiklerini söyleyerek gideriyor.
Biz gazetecilerin merak ettiği bir diğer konu ise Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar. Başkan Akar, sıfır noktasında yardımların muhataplara teslim edildiğini söylüyor.
Kızılay 88 yaşında ancak bir reenkarnasyona uğramış gibi. 17 Ağustos depremiyle anılan Kızılay’ın bundan böyle iyilikle anılması için çalışmalar sürüyor. Kızılay’ın ticari bir kuruluş olmadığının altını çizen Akar, Kızılay’ın ihtiyaç sahiplerine yaptığı yardımlar için devletten hiçbir isim altında bütçe kullanmadığını, yardımların tamamının iyilikseverlerin bağışları ve maden suyu satışından elde edilen gelirle finanse edildiğini söylüyor. Dikkat çeken bir başka konu ise 5 bin kişiye istihdam sağlayan ve 700 şubesi olan Kızılay’da yönetim kurulu üyeleri, başkanlar ve gönüllülerin kurumdan maaş almaması…
Sen iç, sana da başkasına da yarasın
Kızılay’ın iletişim kampanyasındaki ana mesajı “Sen iç başkasına yarasın”. Slogan her yerde kullanılıyor ve hatta dağıtıma gönderilen şinikler üzerinde de yer alıyor. Şahsen beğendim. Kızılay’ın misyonuna uygun bir mesaj. Tüm markaların kendi hikayelerini yaratarak tüketicisinin aklında kalmaya çalıştığı ve bütün bunları yükselen “Goodvertising/İyilik pazarlaması” üzerinden yaptığı düşünülürse Kızılay ne kadar şanslı…
Bir milyar TL’lik bütçesi olan Kızılay’ın en büyük destekçisi “yardımsever halkımız”. Bize düşen ise sadece bir şişe Kızılay maden suyu içerek ihtiyacı olanlara destek vermek. “Yok, ben kan da vermek istiyorum” diyorsanız yardımseverin eli tutulmaz.
ÇAĞRI MERKEZLERİNDEN ÇAĞRI VAR!
E-ticaret, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla gelişiyor. Bu hıza düzenlemeler açısından tam zamanında ayak uydurmak pek mümkün olmadıysa da Elektronik Ticareti düzenleyen kanunun 1 Mayıs 2015 tarihinde yürürlüğe gireceği duyurularak 5 Kasım 2015’de resmi gazetede yayınlandı. Uygulama esaslarını belirleyen yönetmelik ise epey sonra geldi.
Elbette işler düzenlenene kadar yasal olmayan çok sayıda kötü niyetli girişimin tüketiciyi canından bezdirdiğini dikkate alırsak regülasyonun gerekliliği konusunda herkes hemfikir. Çağrı Merkezleri Derneği de düzenlemenin gerekli olduğuna dair istekliliğini dile getirdiyse de konuya bir çekince koydu: “Tüm bu keskin yasal düzenlemeler, varoluş nedeni bizzat telefonda satış-pazarlama faaliyeti olan firmaların faaliyetlerini doğrudan etkiliyor. Büyüme ivmesi devam ediyor ve 80 bin kişiye istihdam olanağı yaratıyorken düzenlemelere bir kez daha sektör açısından bakılmalı. Çağrı merkezi sektöründeki iş kaybı yaklaşık yüzde 30’luk iş hacminin küçülmesi 5 bin ila 10 bin çalışanın işini kaybetmesi anlamına geliyor…”
Yeni müşteri aslanın ağzında
Çağrı merkezleri sektörünün 2014 yılı verilerine göre büyüklüğü 3,4 Milyar TL. 50’ye yakın çağrı merkezi şu an faal. Yatırım yapılan bölgelerde ekonomi ve eğitim, ulaşım, yemek gibi yan sektörlerle merkezlerin etrafına doğal olarak bir anda konuşlanan kafeteryalar, kuaförler hareket kazanıyor. Eğer yeni düzenlemeler yapılmazsa sa- dece çağrı merkezleri değil bu sektörler de etkilenecek.
ÇMD Başkanı Metin Tarakçı düzenlemenin ticari hayatı negatif etkileyecek bir diğer sonucun da CRM uygulamaları ve müşteri sadakati programlarının olduğunu söylüyor. Bundan böyle pazara yeni gireceklerin işi daha da zor olacak.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yeni düzenlemede ÇMD’nin görüşleri- ne yer vermiş vermesine ama sektörün önünü tıkayan bazı alanlarda Bakanlıkla bir kez daha istişare etmek gerek deniliyor.
İnovatif bir çıkış önerisi
ÇMD Başkanı Metin Tarakçı’nın sektörü büyütecek bir önerisi var: Yurtdışında yaşayan ve en az bir yabancı dili anadili gibi konuşan “gurbetçilerimizden” yurda dönmek isteyenlerin çağrı merkezlerinde istihdam edilmeleri… Böylelikle sadece Türkiye’deki değil yurtdışındaki yabancı şirketlere de hizmet satılmış olacak. Bu ihracatın 4 bin istihdam yaratacağı ve 150 milyon dolarlık bir ciro oluşturacağı tahmin ediliyor. Rakam hiç de fena değil ama devlet desteği şart.