Büyük Veri Teknolojisinin Girmediği Tek Bir Yer Kalmıştı: İntihar Vakalarının Önlenebilmesi
Büyük veri (big data), yeni jenerasyon sağlık teknolojilerinin gelecekte üzerine en çok konuşulacak ve tartışılacak olanı belki de. Marketing Türkiye’deki ilk yazım da bu teknoloji üzerineydi.
Bahsi geçen ilk yazımda; büyük verinin insanları ve kişileri daha uzun yaşatma ve salgınlardan koruma konusunda nasıl kullanılabileceğinden bahsetmiştim. Bu yazımda ise kişileri intihardan korumaya (vazgeçirmeye) yönelik kullanımını gözden geçireceğim.
Bir intiharın belki de en acı verici tarafı, öngörülebilir ve önlenebilir olması. ABD’deki bilim insanları bu konuya da kafa yoruyorlar. Department of Veteran Affairs (Savaş Gazileri ile ilgili devlet kurumu) ve National Institute of Health’te (Ulusal Ruh ve Sinir Sağlığı Kurumu) görevli araştırmacı klinisyenler, intihar riski yüksek kişileri belirlemeye imkan veren bir “büyük veri” algoritması geliştirmek üzere çalışıyorlar ve -güzel haber- bitiş çizgisine de varmak üzereler. Bu sayede amaçları, kendi canlarına kıyma eğilimindeki alt grupların isabetli bir şekilde tespit edilmesi. Klinik çalışmanın detaylarını buradan görebilirsiniz.
Benzer “akıllı modelleme”ler aslında tam olarak ne intihar riskinin hesaplanmasını ve daha da önemlisi ne de intiharın önlenmesini sağlıyor. Yapılan şey şu: Araştırmacılar bu modelleme sırasında milyonlarca “Department of Veteran Affairs” klinik kaydını yani savaş gazilerine ait verileri iki gruba rastgele bir şekilde dağıttılar. Bir grupta, tüketici araştırmalarında kullanılan veri madenciliği teknikleriyle aynı tür bir teknik kullanıldı. Yüzlerce değişken kombinasyon taranarak bunlardan en çok hangisinin intihara meyilli olduğu saptandı. Daha sonra grubun diğer yarısını da yeni geliştirilen algoritmayla test ederek yüksek intihar riski olan kişilerin, taban oranından 82 kat daha fazla risk altında olduğunu tespit edebildiler. Yani öngörü modeli işe yarıyor. Araştırmayı yapan bilim insanları tek bir cümleyle konuyu şöyle özetlediler: “Klinik gerekçelerle öngörü modeli uygulanarak intihar riski yüksek hastalar belirlenebilir”.
Bahsedilen model, sadece bu deneyimi daha önce yaşamış hastalar için geçerli. NIMH (National Institute of Mental Health) direktörü Dr. Thomas Insel konuyu şöyle yorumlamış: “Bu analizler herhangi bir büyük sağlık sisteminin mevcut veri türlerinde kullanılabilir. Bu yöntemlerle daha önce intihar etmiş kişilerin bunu tekrar yapmasına engel olunabilir.” Department of Veteran Affairs intiharı engelleme programı direktörü Dr. Caitlin Thompson ise şunları söylüyor: “Bunun sadece gaziler için değil, genel olarak intiharı önleme açısından da oyunu değiştiren bir hamle olduğunu düşünüyorum.”
Bu çalışma elbette pek çok farklı bakış açısı, yorum ve eleştiriyi de beraberinde getirdi. Dr. Shane Owens (NYS Psikologlar Derneği İntihar Önleme Görev Gücü Başkanı, sertifikalı bilişsel-davranışçı psikolog) konuya şöyle yaklaşıyor: “İnsanlar üzerinde, veri tabanlı algoritmaya dayalı öngörü modellemeleri gibi genel risk değerlendirmesi yapılması etkili değildir. Fakat risk teşkil eden durumlarda tedavinin önemli bir yardımcı parçası olabilir. Unutmamak gerekir ki; hiçbir algoritma etkili bir tedavi için gerekli olan insan faktörünün yerini alamaz. Etkili bir tedavide ihtiyaç duyulan şey bir kişinin sürekli değişen düşüncelerine, duygularına ve davranışlarına uyum sağlayabilecek başka bir insanın varlığıdır. Psikologlar da bu yüzden vardır.”