Bir “Keçi” hikâyesi…
1978’den bu yana şu veya bu şekilde iletişim dünyasının içinde bulundum, bu kadar ilginç bir konkur çağrısıyla karşılaşmamıştım. Okullarda anlatacağımız derslerde kullanabileceğimiz hayli şirin bir tecrübe olarak kaydedilebilecek konkur teklifini sizlerle de paylaşmak isterim…
Konkur daveti, e-posta mesajıyla ve çok özenilmiş bir bilgi notu ile gelmişti. Notta işin mahiyeti (brief) gayet iyi niyetle sıralanıyordu. Aynen aktarıyorum:
“Kampanyanın adı: ‘Burası Türkiye Sofrası yemeği oğlak dolması’
Kampanyanın başlangıç tarihi: 01 Aralık 2016
Kampanyanın bitiş tarihi: 31 Aralık 2016 (Yani 22 iş günü sürecek bir PR projesi söz konusu)
Kampanyanın Amacı: Oğlak etinin tüketimini artırmak, oğlak eti ile ilgili farkındalık yaratmak ve küçükbaş hayvan eti tüketiminin ülkemiz açısından stratejik önemine dikkat çekmek (Bütün bunlar 22 iş günü içinde olacak…)
Kampanya Bilgisi: Yılbaşı sofrası Türkiye Sofrası; oğlak eti tüketimini artırmak, oğlak etinin lezzet ve sağlık konusunda üstün özelliklerini anlatmak, küçükbaş hayvan etinin ülkemiz açısından stratejik önemine dikkat çekmek; en çok da üyelerimizin bin bir zahmet ve emekle yetiştirdiği doğal ve doğadan beslenen oğlaklarımızı tüketiciyle buluşturmak amacıyla Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği tarafından yürütülmektedir.
Kampanya başlamadan önce Türkiye’de Küçükbaş Hayvan Eti Tüketimi ile ilgili araştırmayı okuduk ve tüketilmeme noktasında en büyük sorunun ulaşamama sorunu olduğunu gördük.
Türkiye’nin bu ayıbına Migros Market Zinciriyle yaptığımız anlaşmayla son noktayı koyduk. Bugün oğlak etine Migros’un Türkiye’nin yedi bölgesine yayılan bin şubesi aracılığıyla ulaşabilirsiniz.
Kampanyamız çok ses getirince Ankara’da ve İzmir’de restoranlar mönüsüne oğlak dolması yemeğini koyarak kampanyamıza dahil oldu. Türklerin tarih boyunca ziyafet ve şölen yemeği olan Oğlak Dolmasına Ankara Göksu ve Eyvan lokantalarıyla İzmir’de Ciğerci Suat’ta yiyebileceğiniz gibi özel günlerde eve sipariş de verebilirsiniz.
Fast food ve ithal her türlü gıda ürününe internetten sipariş vermek mümkünken yılbaşı ve özel günler için oğlak dolması ve çevirme siparişi verememe ayıbını yine kampanya sitesine eklediğimiz modülle bitirdik. İzmir ya da Ankara’da yaşıyorsanız www.dolsadayesek.com internet sitesinden oğlak dolması ve oğlak çevirmesi yemeklerini sipariş verebilirsiniz. İnternetten satış biraz pahalı oldu ama bu oğlak etinin fiyatından değil yılbaşı günü hazırlama, pişirme ve transfer maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklanıyor
Tüketici Hattı: 0 532 11 KE Çİ”
Son derece iyi niyetli ve bilgilendirici bir kampanya notu…
Bu not bir e-postaya iliştirilmişti. E-postada da şu yazıyordu:
“Sayın Yetkili, Ekte detaylı bilgilere ulaşabileceğiniz kampanyayla ilgili 01-31 Aralık tarihleri arasında PR hizmeti alınacaktır. Ön teklifinizi bu mail adresine gönderebilirsiniz. Ön teklifi uygun bulunan firmalarla satın alma birimi tarafından iletişime geçilecektir. İyi çalışmalar dilerim…”
Arkadaşlar 22 iş gününde insanların algısının talep ettikleri boyuta değişmesini ‘istemekte’ ve PR ajansının seçimini ‘satın almacılar’a bırakmakta çok da büyük bir garabet içine düşmüş değiller, aslında…
Koca koca uluslararası şirketler, PR ajanslarının ve kendi kurumsal iletişim sorumlularının başarısını; mesela yeni çıkan bir ürünle ilgili gazetelerde çıkacak haber sayısı ve birkaç TV röportajıyla, hatta tarih öncesinde kalmış bir zihniyetle, çıkan haber ve röportajların reklam eşdeğeri ile ve de bu haberlerin sonunda kaç tane “satışa dönük” telefonu aldıkları, sonra da bu görüşmelerden (call) kaç tanesinin sıcak satışa dönüştüğüyle değerlendirmiyorlar.
PR ajanslarını hâlâ “satın almacılar”a değerlendirten büyük ve medenî (!) şirketler yok mu?.. Dolu!..
Onun için oğlak eti tüketimini destekleyen arkadaşlar hiç hayıflanmasınlar. Sadece biraz profesyonel destek alsınlar; mesela TÜHİD ve İDA’dan bu işin süreçlerini hem de ayrıntısıyla 5-10 dakikada öğrenebilirler…
Taksi çağırmada dijital inovasyon
Kulaktan kulağa iletişimin en güzel örneklerinden birini veren BiTaksi’yi yakından izlemenizde yarar var. Özetle BiTaksi, taksi arayan yolcularla, yolcu arayan taksileri bir araya getiren bir akıllı telefon uygulamasından başka bir şey değil. Çok etkili bir yalınlıkla hazırlanmış web sitelerindeki iddiaları, marka vaatleri de şu: “Uygulamanın ötesinde büyükşehir insanı için yapılmış en iyi icatlardan biriyiz…”
BiTaksi uygulamasında tek tuşla olduğunuz yere taksiyi çağırabiliyor, gelen şoförün adını, puanını ve taksinin plakasını ekranda görüyor ve gelişini haritadan izleyebiliyorsunuz…
Ödemeyi ise isterseniz nakit, isterseniz de kredi kartıyla yapabiliyorsunuz… Sistemi iyileştirmek de elinizde. Yolculuk sonunda şoföre puan verebiliyor, yolculukla ilgili yorum yazabiliyorsunuz.
Ayrıca, ben deneyimlemedim ama web sitesinde belirtildiğine göre işitme ve görme engelliler de kolaylıkla kullanabiliyormuş sistemi.
BiTaksi son derece dinamik bir yapı. Bize ulaşan basın bülteninden duyduğumuz kadarıyla İstanbul Kültür Sanat Vakfı’yla anlaşmışlar. BiTaksi kullanıcıları performans mekânında evlerine dönerken 20 TL’lik indirim alıyorlarmış.
İndirimli seyahat 19 Kasım Cumartesi Garanti Caz Yeşili: The Veils konseriyle başlamış. Kullanıcılar, indirim kodlarına konser alanından biletlerini göstererek sahip olabiliyorlarmış. Hemen akla “Ya gidilen yere 20TL’nin altında bir rakam yazarsa ne olacak?” sorusu geliyor.
20 TL altında kalan yolculuklar ücretsiz sayılacak. 20 TL üzeri yolculukların ödemesi 20 TL düşülerek tahsil edilecek.
Koç bunu hep yapıyor…
Geçen ayın en etkili reklam filmi bence Koç’un 10 kasım günü yayınlanmaya başlayan o müthiş ve kısacık filmdi. Hemen başında Nejat İşler’in sesinden duyduğumuz tek ve olağanüstü kodlanmış mesaj: “Bazı borçlar vardır, ödeyemezsin!”… Sonrasında 60 saniye boyunca süren siren sesi…
Her yıl 10 Kasımda Saat 09.05’te 60 saniye süreyle tüm ülkede çalan sirenlerin ortak sesi eşliğinde yurdun dört bir yanında insanların ayağa kalkarak Atatürk’ün manevî huzurunda saygı duruşuna geçişlerini kısa sekanslarla gösteren o son derece profesyonelce hazırlanmış duygu yoğun reklam filmi…
Koç’dan da bu beklenirdi zaten. Her yıl benzer bir şey yapıyorlar, diye düşünenlere şunu deyin: “Bu iş bu kadar sıradandı da aynı duyarlılığı neden diğer büyük firmalar bu ölçü ve özende gösteremediler?..”
Liderlik sadece irilikle olmaz. Değerlerine ve varoluş bilincine sahip çıkmakla olur. “Ülke varsa ben de varım, demokrasi varsa hepimiz varız”, diyen Vehbi Koç’un mirası maddîden çok manevî temellere dayanır. Bunun kanıtını Koç Topluluğu’nun, özellikle de Ali Koç’un millî ve manevî değerlere sahip çıkmasında görmek olasıdır.