
Türkiye’yi global medya kuruluşlarından takip ediyoruz. Peki ama neden?
Türk medyasının bir kırılma yaşadığı şu günlerde global medya kuruluşları da Türkiye’deki varlıklarını genişletmeye ve güçlendirmeye devam ediyor. Global medya kuruluşlarının Türkiye pazarına ilgisi medya sektöründe yeni bir tartışmayı da başlattı… Kimine göre global medya kuruluşları temsil ettikleri ülkelerin siyasi çıkarları için Türkiye’de… Kimine göreyse “özgür medya” ihtiyacının bir sonucu… Peki, asıl neden ne? Global medya devleri Türk medyasını nasıl şekillendirecek?
Haber: Eylem Arslan
Bu bir gerçek ki uzunca bir süredir Türk medyasının içinde bulunduğu durumdan kimse mutlu değil. Ne hükümeti ve muhalefetiyle Türkiye siyasi aktörleri, ne “yandaş” ve “muhalif” olarak tarif edilen medya ne de reklamveren ve tüketicisiyle Türk toplumu… Türk medyasından herkes şikayetçi… Böylesi bir memnuniyetsizlik atmosferinde Türkiye şimdi de son dönemde sayıları hızla artan global medya kuruluşlarını konuşuyor. Uzun yıllardır Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren BBC Türkçe, Sputnik Türkiye ve Deutsche Welle Türkçe gibi global yayınların yanı sıra yakın dönemde Independent Türkiye ve dört global medya kuruluşunun Türkiye’ye özel yayın yapan YouTube kanalı +90 da “Türkiye’de ben de varım” dedi.
Fakat hiçbir konuda kafa karışıklığı dinlemeyen ve mutabakat sağlanamayan medya sektöründe global medya kuruluşlarının Türkiye’ye gelişiyle ilgili de bir fikir birliğine varılmış değil.
Kimilerine göre global medya kuruluşları “temsil ettikleri ülkelerin siyasi çıkarlarını hayata geçirmek için” Türkiye’ye geliyor ve “amaçları kamuoyunu manipüle etmek”… Kimilerine göreyse bu “basın özgürlüğünün her geçen gün azaldığı, ana akım medyanın güvenilirliğini Türkiye’de yitirdiği özgür medya ihtiyacının bir sonucu.”
Durumun global medya kuruluşları nezdinde açıklamalarıysa aynı noktada yoğunlaşıyor.
Global medya kuruluşları kendilerini medya dışında bir iştiraki olmayan bağımsız kurumlar olarak tarif ediyor ve özgürlüklerinin temelinin de bu olduğunu savunuyor. Ayrıca ticari ve kozmopolitik konumu nedeniyle bir yatırımcı olarak Türkiye’nin iyi bir pazar olduğunun altını çiziyorlar. En çok şikayet ettikleri noktaysa özellikle son dönemlerde yabancı medyanın ulusal güvenlik algısıyla hainlik üzerinden değerlendirilmesi… Tartışmaların böylesine derinleştiği bir konjonktürde biz de medyadaki bu gelişmeleri konunun muhataplarıyla konuştuk.
Faaliyet gösterdiğimiz ülkelerin değerlerine sadığız

✓ Yabancı menşeili medyanın Türkiye’de güçlendiği kanısında değilim. Bir tek biz yabancı menşeili medyayız. Bir de CNN’in bir ortaklığı var bildiğim kadarıyla. Son dönemde BBC ve Deutsche Welle’nin ortak açtığı YouTube kanalını saymazsak…
✓ Biz tüm gelirini bu sektörden elde eden, yayıncılık üzerine hedef koymuş bir şirketiz. Dünyadaki tüm şirketlerimizde de bu böyledir. Asli görevimiz; tarafsız yayın ilkelerimize bağlı kalarak daha çok izleyiciye ulaşmak, daha kaliteli içerik üretmek, o içeriği iyi bir ücrete satmak ve hedefimizi tutturmak. Bu da bize inanılmaz bir özgürlük alanı yaratıyor, tıpkı yurt dışında olduğu gibi. Ben bu yüzden yabancı sermayenin özellikle batılı, güçlü medya kuruluşlarının Türkiye’de yatırım yapması taraftarıyım.
✓ Ben 13 yıldır yabancı sermayeli medya kuruluşunda çalışarak bunun nasıl bir avantaj olduğunu en iyi anlayan yöneticilerden biriyim. Çünkü bu işte çalıştığın kuruma reytingden para kazandırmak zorundasınız, kazandırdığınız müddetçe yani ürettiğiniz CPP ve GRP oranında güçlü oluyorsunuz, özgür oluyorsunuz.
✓ Biz hangi ülkede faaliyet gösteriyorsak o ülkenin değerlerine sadığız. Bugün yabancı bir kuruluştayız ama bu ülkenin bayrağına, dinine, değerlerine sımsıkı bağlıyız. Atatürkçülük’e sımsıkı bağlıyız çünkü biz bu ülkenin evlatlarıyız. Burada sadece profesyonelce işimizi yapıyoruz. FOX bu ülkenin bir kanalı ve FOX Haber de bu kanalın bir parçası…
✓ Türkiye’deki yayın politikamızı haber açısından şöyle açıklayabilirim: Biz tarafız. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nden, halkımızdan tarafız, Mustafa Kemal Atatürk’ten ve halkımızın değerlerinden tarafız. Bunlar içerisinde milli değerlerimizi de barındırıyor. Bunun dışında da hiçbir taraflılığımız yok.
Türkiye global medya kuruluşları için ciddi bir pazar

✓ Yurt dışı medya yatırımları son dönemde yükselmedi. Sadece son dönemdeki iş birlikleri kamuoyunun önüne çıktı. Yoksa birçok farklı yayıncı uzun yıllardır Türkiye’de yayın yapıyor.
✓ Global anlamda küresel piyasalar artık Türkiye’yi de çok ciddi bir pazar halinde görüyor. Son dönemde Türkiye’deki medyanın tek sesliliğe doğru evrilmesiyle birlikte bu medya kuruluşları çok iyi alan bulmaya başladı ve neredeyse hazır bir kitleye kondu. Ayrıca global medya kuruluşları Türkiye üzerinden farklı açılım politikalarının gerçekleştirmek de istiyor. Ben global medya kuruluşlarının Türkiye yatırımlarını bunlara bağlıyorum.
✓ Independent Türkiye’nin yayın politikası, Independent İngiltere’nin yayın politikasından farklı değil. Üç kelimeyle özetliyoruz biz bunu: Doğru, özgün ve saygın… Biz yayın politikamızda çok sesliliğe yer veriyoruz. Doğru haberi ilke ediniyoruz. Haberciliği özgün hale getiriyoruz. İdeolojik habercilik yapmayacağız, tetikçi olmayacağız. Türkiye’de farklı seslerin kendilerini ifade edebilecekleri bir platform olma yolunda ilerliyoruz.
✓ Türkiye medya tarihi en kötü dönemini yaşıyor. Çünkü ideolojik anlamda kendi kalıplarına bürünen bir medya oldu. Gazetecinin tetikçilikten ziyade topluma haber vermesi gerekiyor. Ne yazık ki bu son dönemde eksildi. Bu eksiklikten dolayı da yabancı medya Türkiye’de çok ciddi yer bulmaya başladı. Kendisini kamu yatırımları üzerinden var etmeye çalışan medyanın da çok ciddi anlamda var olmayacağını biliyoruz. Çünkü bu iletişim çağında hiçbir şeyi saklama lüksünüz yok.
✓ Özellikle son dönemlerde yabancı medya ulusal güvenlik algısıyla hainlik üzerinden değerlendiriyor ama şu soruyu sormak lazım. Almanya’da 3 milyon Türk vatandaşı var. Ama aynı medyayı siz Almanya’da oluşturamıyorsunuz. Fakat başka medya grupları gelip sizin ülkenizde çok büyük bir pazar bulabiliyor. Bunun temel sebebini sorgulamak lazım. Bunlar yasaklarla engellenecek işler değil. Bu sorunu karşı tarafı hain ilan ederek de çözemezsin.
Gazetecilerin ekmekle imtihanı sürüyor

✓ Yaygın ve yerel medya, girişimciler için riskli bir alan haline gelmeye başladı. Gazetecilerin her gün bir haber nedeniyle gözaltına alınması ve tutuklanması maalesef olağanlaştırıldı. Türkiye’de gazetecilerin ekmekle, cezaevi tehdidiyle imtihanı sürüyor. Gazetecilik alanındaki engellemeler ve yaratılan boşluk nedeniyle global medya kuruluşlarının güçlenmesi doğal görünüyor.
✓ Global medya kuruluşlarının her biri evrensel gazetecilik değerleriyle gazetecilik yapabilmeli diye umuyoruz. Her kurumun politik görüşü, medya kuruluşuna yatırım yapan sermayenin de Türkiye ile ilişkileri var. Bu ilişkilerin haberin adil bir biçimde halka ulaşmasını engellememesini bekliyoruz. Haberi kamuoyu yararına halka ulaştıran yayın organları var. Ama haberi kendi ülkesinin politik çıkarlarını gözeterek gölgeleyen yayın kuruluşları da bulunuyor.
✓ Silah satışı konusunda Türkiye ile pazarlığı sürdüren bir ülkenin yayın organı eleştirel yayıncılıktan hemen vazgeçebiliyor. Dikkatli okurlar ve gazeteciler de bu durumun farkında. Buradaki anahtar nokta, sansür ve oto sansür olmadan gazetecilere çalışma olanaklarının sağlanması.
✓ Global medya kuruluşlarının varlığı birkaç yayın organı dışında Türk medyasının geleceğini şekillendirecek bir gelişimi henüz hissettirmiyor. Global medya kuruluşlarının Türkiye’deki varlığı ülkenin hafızası olan alanındaki uzman habercileri içine alacak bir istihdam politikasını içermiyor. Bu nedenle de özlenen nitelikteki habercilik henüz yapılamıyor.
Global kuruluşlar Türk medyasındaki boşluğu dolduruyor

✓ Medya bugün bir bütün olarak hiç olmadığı kadar güven ve itibar kaybetmiş durumda. Bu durum yalnızca bu dönemde ortaya çıkmış bir sorun da değil. Medyanın bugün yaşadığı bu çöküş çok öncelerden başlamıştı, katlanarak büyüdü. Akademik platformlarda, bilimsel çalışmalarda sıklıkla bu çöküşün uyarıları yapılmıştı ancak medya profesyonelleri dahil hiç kimse bunlara kulak asmamıştı. İşte şimdi o çöküşe tanık oluyoruz.
✓ Kimsenin kendini bir medya kuruluşu üzerinden ifade etmeye ihtiyacı kalmadı. Bu durum hayli fütursuzlaşmanın ve öfke dilinin ortaya çıkmasına neden olmakla birlikte, bilgi paylaşımı “öyle olmaz, böyle olur” dercesine bir bombardımanın da doğmasına neden oldu. Bunun yanına bir de itibarını, güven ve inandırıcılığını bütünüyle kaybeden Türk medyasının oluşturduğu boşluk çıkınca, doğal olarak bu boşluk birileri tarafından doldurulmaya başlandı. Hem kimi eski gazeteciler kendi mecralarını kurarak gazetecilik yapmaya başladı hem de yabancı medya kuruluşları gelip bu boşluğun içine yerleşti. Ne var ki şunu da göz ardı etmemek gerekiyor: Kamuoyunun hangi siyasal görüşten olursa olsun eğitimli bir kitlesi, doğru bilgiye ulaşma ihtiyacı duyuyordu.
✓ Ayrıca aşırı düzeyde politize olmuş ve kutuplaşmışlık da bir diğer motivasyon kaynağını oluşturdu. Ve tabii ki gelişen yeni mecralarla birlikte gittikçe küçülen okur/izler/dinler kitle nedeniyle başka ülkelerde de okuyucu, izleyici kayıpları yaşayan medya kuruluşları için bu anlamda Türkiye cazip bir pazar görüntüsü verdi. Onlar da hızla artarak Türkiye’de kendilerine yer edinmeye başladı ve bu durum devam da edecek.
✓ Türkiye’de artık var olan medya kuruluşlarının pek de durumu toparlama şansları görünmüyor. Bunun yerine, yaşananlardan ders çıkartmış ya da çıkarttığını umduğumuz küçük, işlevsel ve zamanla büyüyecek medya kuruluşları ortaya çıkacaktır. Medya bir ihtiyaçtır, önemli ve gerekli bir kurumdur, boşluk kaldırmaz.
Yatırımlar mesleki kaygılar ve amaçlar için yapılmıyor

✓ Yabancı medyanın Türkçe versiyonlarla Türkiye’de yoğun yatırım yapmasını iki açıdan incelemek gerekiyor. Bu yatırımların politik amacı var mıdır? Bu girişimlerin mesleğimiz açısından anlamı nedir? Eğer bir medya kuruluşu devlete aitse birinci önceliği kâr etmek değildir. Daha çok devletin politikalarını yaygınlaştırmak, kamuoyunu bağlı olduğu devletin lehine etkilemektir. Eminim birçok kişi uluslararası itibarlı medya kuruluşlarının asla böyle bir şey yapmayacağını düşünür. Ancak gerçek öyle değil.
✓ BBC, VOA, DW, Sputnik gibi kar etmeyen ama yatırım yapmaya devam eden devlet medyasının amacı ne olabilir? Mesleki kaygılar mı? Hayır. Nedeni devletleri için kamuoyu oluşturmak, seslerini duyurmak ve kendi medya alanlarını genişletmektir. Bunu resmi, yarı resmi medya organlarıyla yaptıkları gibi gayri resmi fonladıkları medya aracılığıyla da yaparlar. Hatta gayri resmi medya yatırımları, resmi yatırımlarından daha çoktur.
✓ Dolayısıyla Türkiye’de yatırım yapan devlet medyasının ve kâr amacı gütmeyen tüm medya girişimlerinin hedefi kamuoyunu etkilemek, ülke politikalarını Türkiye içine taşımak. Bu yatırımların mesleki kaygılar ve amaçlar için yapıldığını kimse zannetmiyordur sanırım.
✓ Zaten tüm adı geçen yabancı medyanın yayınlarına bakarsanız, hepsinin kendini hükümet politikalarına karşı muhalefet eden bir pozisyonda konumlandırdığını görürsünüz. Bu muhalefeti Türkiye’deki muhalefet medyası gibi kaba ve sert yapmıyorlar tabii ki. Çok daha sofistike, daha profesyonelce bir muhalefet dili kullanılıyor.
✓ Dolayısıyla yabancı medyanın yatırım amacının daha çok politik olduğunu söyleyebiliriz. Ancak nasıl bu kadar ilgi gördüğü, takip edildiği ve kendisine yer bulduğunu da tartışmalıyız. Yani ikinci konumuz, mesleki olarak yabancı medyanın etkisini tartışmak. Şurası kesindir ki yabancı medyada çıkan bir haber, ulusal medyada çıkan bir haberden daha güvenilir bulunuyor okur tarafından.
✓ Bu, Türk medyasının içine girdiği türbülansın ve krizin bir sonucudur. İnandırıcılığını kaybetmiş, seviyesi düşmüş, asılsız haberleri artmış, nitelikli insan kaynaklarını tasfiye etmiş ve tamamen politize olmuş bir medya dünyasına okur güven duymaz. Medyanın dijital devrim karşısında yaşadığı krizin üstüne bir de bu etik erozyon, politik angajman ve nitelik kaybı gelince Türk medyası tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşamaya başlamış oldu.
✓ Vatandaş hem televizyonlardan hem de gazetelerden hızla uzaklaştığı için ortaya çıkan boşluğu yabancı medya doldurmuş oldu. Önümüzdeki günlerde etik iflasa, ekonomik iflaslar da eklenecektir. Bu nedenle hem yabacı medya hem de mikro medya girişimleri daha çok görülecektir Türkiye’de.
Farklı haber ve kaynaklara ciddi yöneliş var

✓ Global medya kuruluşları Türkiye’de güçlenmeye başlamasının nedeni ana akımın çöküşü, yerli medyanın tek seslileştirilerek iflas ettirilmesi, karteĺleşme tartışmalarının yaşandığı 90’lı yıllara rahmet okutan bir kartel düzeninin medyaya hakim olmasıdır. Tekdüzelikten ve sığlaşmadan sıkılan, tatmin bulamayan okur ve izleyici arayışta. Farklı haber ve yorum kaynaklarına ciddi bir yöneliş var.
✓ Doğan boşluğu doldurmaya yabancı medya kurumları da talip oluyor haliyle. Yerlilerin ümüğü kolay sıkıldığı için daha avantajlı ve baskılara dayanıklı, korunaklı durumdalar. Ama bu gidiş ne kadar sağlıklı, sebep olanlar düşünsün. Gerçeği bastırmak ve serbestçe tartıştırmamak için medyayı tek sesliliğe hapsederek toplumu yabancı mecralara muhtaç edenlerin propaganda savaşları sahasına dönüşmekten yakınmaya hakkı olmaz yarın.
Türk medyası reklam piyasasını öldürüyor

✓ Sadece iktidarın sesi gibi davranan ama medya ve reklam pazarının yüzde 80’ine sahip olan kurumlar 80 milyonluk ülkeyi yanlış ve eksik bilgilendiriyor. İş öyle bir noktaya geldi ki bu asimetrik bilgi ortamı uluslararası şirketlerin, haber ajanslarının, hatta uluslararası kuruluşların bile geleceğine zarar verecek boyutta. Medya kuruluşları ülkede yaşanacak değişimi artık kendi mecraları aracılığıyla duyurmayı tercih ediyorlar.
✓ Bence Euronews, Deutsche Welle ve Sputnik pazara erken giren ve ürkek davranmayan, iktidarla uyumlu olma derdi taşımayan kurumlar olarak bir adım önde. Onların da karşı karşıya olduğu riskler ve kendilerince belli kontrol mekanizmaları var ama “Saray’a soralım” ya da “Ankara ne der?” gibi kaygılar taşımadan iş yapabiliyorlar.
✓ Ana akım medyadan pek çok isim YouTube kanalı açıp yüzbinlerce izlemeye, milyonlarca aboneye ulaşıyor. Piyasaya yeni giren +90 gibi girişimler de iyi niyetli ama onların üzerinde bence siyasetten çok izleyicinin ön yargısı gibi baskılar var. The Independent Türkiye bence önemli bir açığı kapatabilecek kadroya sahip. Ortadoğu’dan doğru haber gelmiyor, gelen de doğru yansıtılmıyor. Türkiye’nin bölgeyle barışması için bu kuruluşlar gerekli. Şimdi kenarda duran Çin ve Japon kuruluşlarını da yakın zamanda ortaklıklarla piyasada görebiliriz.
✓ Türk ana akım medyasında Fox Haber hariç artık tarafsız yayıncılık yapan herhangi bir kuruluş kalmamış durumda. Buradan bakınca bu sistem kendini imha edecek diyebiliriz. Bu kanallar ya tamamen “entertainment/propaganda” gibi işler yapacaklar yani dizileri bile propaganda kokacak, İran’daki gibi. Ya da dükkanı kapatıp başka işlere girecekler. Bu seçimde de yalan yanlış yayıncılık yaparsa mesela CNN Türk o markayı koruyabilir mi emin değilim.
✓ Reklam paralarını sene başından kasaya koyup, kimseye kırıntı bırakmayan büyük yandaşlar Temmuz, Ağustos’dan sonra el değiştirmeye ya da artık yabancılara/iş adamlarına kelepir fiyatına satılmaya başlar. Çünkü reklam piyasasını öldürüyorlar. Bu arada TV100 gibi alternatifler çıkıyor ve yükseliyor. Medyascope, T24 gibi siyasi yayın yapan Woman TV gibi küçük niş kanallar ayakta kalacak ve etki alanının arttıracak.
Bu bir geçiş dönemi

✓ Artık herkesin takip ettiği medya kuruluşlarımız yok veya çok zayıf. Böyle bir ortamda, insanların somut haber alma ihtiyacı bir anda buharlaşmadığı için büyük bir boşluk oluştu ve doğal olarak yerli aktörlerin dolduramadığı bu boşluğu doldurmak isteyen birçok yabancı aktör ortaya çıktı. Gerek siyasi, gerekse ticari kaygılarda bu alanı dolduran yabancı kuruluşlar kendileri açısından rasyonel bir karar almış gözüküyorlar. Zira bu kadar büyük bir talebe yönelik bir arz sunmamaları kendi varlık sebepleriyle ters düşecekti.
✓ Farklı mecraların farklı konumları var. Mesela Sputnik bağlı olduğu devletin belli konulardaki görüşlerinden uzak bir çizgiye çıkmadan, Türkiye’deki konjonktüründe muhalif denebilecek bir yayın çizgisinde konumlanırken, BBC Türkçe, Euronews, DW daha nötr bir yayın çizgisi sürdürebiliyor. Her ne kadar iktidar tarafından bunların hepsi muhalif olarak gözükse de evrensel habercilik standartlarını daha sıkı bir şekilde sahiplendikleri söylenebilir.
✓ Türkiye medyası için bu yeni aktörlerin iki artısı var gibi duruyor. Birincisi ana akımdan ayrılarak, kovularak işsiz kalan birçok yüksek kalibre haberci işine geri dönmüş oldu, ikincisi de yerli okur, izleyici belli standartlarda haber yapan mecralara kavuştu. Ancak orta uzun vadede çözümün gene ülke içinden gelmesi gerektiği de açık. Bunu bir geçiş dönemi olarak görmeliyiz.