
Türkiye’de “tırışkadan işler” gerçeği: Her 5 çalışandan 2’si işini “gereksiz” görüyor!
Çalışma kültürü, tarih boyunca ekonomik ve toplumsal ihtiyaçlara göre şekillendi. Ancak günümüzde bu dönüşüm yalnızca geçim kaygısıyla değil, çok daha karmaşık, psikolojik ve sosyokültürel dinamiklerle açıklanabilecek bir yapıya büründü. Artık çalışanlar yalnızca ücret karşılığı emek vermiyor; aynı zamanda anlam arayışı, kişisel tatmin, sosyal aidiyet ve geleceğe dair beklentiler gibi çok katmanlı motivasyonlarla iş yaşamına katılıyor. Bu dönüşümü anlamak, modern iş dünyasında sürdürülebilir başarı yaratmak isteyen kurumlar için kritik bir gereklilik. Research İstanbul tarafından gerçekleştirilen “Türkiye Raporu Mayıs 2025” araştırması da tam olarak bu noktaya ışık tutarak, ekonomik göstergelerin ötesine geçiyor ve çalışanların zihinsel, duygusal ve kültürel dünyasını derinlemesine analiz ediyor. Research İstanbul Araştırma Koordinatörü Berçem Demirel kapsamlı çalışmayı Marketing Türkiye için yorumladı…

Research İstanbul Araştırma Koordinatörü
Modern çalışma hayatında çalışanların en çok üzerinde durduğu konulardan biri, yaptıkları işin gerçekten bir anlam taşıyıp taşımadığı. Pek çok kişi işinin dünyaya ya da topluma katkı sağladığını düşünürken, aynı zamanda günlük görevlerinin somut bir fark yaratmadığı hissini de yaşıyor. Bu ikilik, bir yandan işe yüklenen manevi değerleri, diğer yandan kurumsal düzeydeki işlevsellik beklentilerini görünür kılıyor. Tam da bu noktada, David Graeber’ın tartışmaya açtığı “tırışkadan işler” kavramı güncelliğini koruyor; çalışanların bir kısmı işlerine anlam atfetmeye çalışırken, diğer kısmı yabancılaşma deneyimiyle yüzleşiyor. İşin toplumsal boyutunun soyut, kurumsal etkisinin ise daha ölçülebilir oluşu, bu çelişkiyi derinleştiren unsurlar arasında yer alıyor.
Bu genel tabloyu sayısal verilerle destekleyen Research İstanbul’un “Türkiye Raporu Mayıs 2025” araştırması, Türkiye’de çalışanların işlerine bakışına dair çarpıcı bulgular ortaya koyuyor. Katılımcıların yüzde 75’i yaptığı işin dünyaya anlamlı bir katkı sağladığına inanırken, yüzde 21’i bu görüşe katılmıyor. Öte yandan araştırma, işin toplumsal anlamıyla kurumsal değeri arasındaki algı farklılığını da net biçimde ortaya çıkarıyor. Her beş çalışandan ikisi, kendi pozisyonu ortadan kalksa kurumunun ya hiç etkilenmeyeceğini ya da çok az etkileneceğini düşünüyor.
Yaptığınız işin dünyaya anlamlı bir katkı sağladığını düşünüyor musunuz?

Sizce çalıştığınız pozisyon olmasa, çalıştığınız kurum ne ölçüde etkilenirdi?

Tatmin ve değişim arzusu: Gelir baskısı ve özgürleşme arayışı
Araştırma, çalışanların iş tatminini iki farklı boyutta ele alıyor: Gelirden bağımsız olarak ve gelir hesaba katıldığında. Gelirden bağımsız değerlendirmede çalışanların tatmin düzeyi 1-10 arası ölçekte ortalama 5,7 olarak belirleniyor. Ancak işin içine gelir girdiğinde bu ortalama 4,7’ye geriliyor. Bu fark, maaşın iş tatminini önemli ölçüde aşağı çektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Bulgulara göre, her beş çalışandan biri gelirden bağımsız olarak işinden tam tatmin duyduğunu belirtirken, gelir faktörü eklendiğinde bu oran yalnızca yüzde 8’e düşüyor.
Yapılan işten tatmin duyma

Araştırmaya göre çalışanların yaklaşık yarısı (yüzde 49) maddi güvenceleri olsa hiç çalışmayacağını söylüyor. Benzer şekilde, yarısından fazlası (yüzde 53) imkânı olsa mevcut işini değiştireceğini belirtiyor. Bu yüksek oranlar, çalışanların iş hayatına yönelik genel memnuniyetsizliğini ve alternatif arayışlarını net bir şekilde ortaya koyuyor. Yani çalışanlar işlerine anlam yüklemeye çalışsalar da, çalışma hayatı büyük ölçüde bir “zorunluluk” ve “geçim kapısı” olarak görülmeye devam ediyor. Çalışmama isteğinin bu kadar geniş bir kesimde karşılık bulması da iş yaşamına dair derin bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.
Çalışanların yüzde 45’i haftada 5 gün, günde 8 saatlik çalışma modelini gereksiz buluyor. Bu bulgu, uzun mesai saatlerinin verimlilikle doğru orantılı olmadığı yönündeki yaygın algıyı gözler önüne seriyor. Aynı zamanda daha kısa ve esnek çalışma modellerine yönelik artan talebe işaret ediyor. Çalışanlar için iş, yalnızca bir zorunluluk değil; daha insani koşullarda, daha fazla özgür zamana alan açacak şekilde kurgulanması gereken bir yaşam pratiği olarak öne çıkıyor.
Aşağıdaki ifadelere ne ölçüde katılıyorsunuz?

Beyaz ve mavi yakalı çalışanlar arasındaki farklar
Sonuçlar mavi yaka ve beyaz yaka çalışanlar arasında belirgin farklılıklar olduğunu ortaya koyuyor. Mavi yakalı çalışanlar, kendi pozisyonlarının kurum için ya tamamen önemsiz ya da son derece kritik olduğu yönünde daha keskin değerlendirmeler yapıyor. Buna karşılık beyaz yakalıların rollerinin kurumsal etkisine dair algıları daha dağınık ve çeşitlenmiş görünüyor. Bu durum, mavi yakalı işlerin genellikle daha somut ve parçalı olmasıyla açıklanabilir. Çalışanlar, üretim sürecindeki rollerini bir yandan daha net görebilirken, diğer yandan kimi zaman kolayca ikame edilebilecek görevler olarak da değerlendirebiliyor.

Veriler, mavi yaka ve beyaz yaka çalışanlar arasında iş tatmini açısından dikkat çekici farklar olduğunu ortaya koyuyor. Mavi yakalıların anlamlı çoğunluğu (yüzde 63) imkânı olsa mevcut işini değiştireceğini söylüyor. Bu oran beyaz yakalılarda ise çok daha düşük: Yüzde 39. Tatmin düzeylerine bakıldığında da tablo benzer. Beyaz yakalı çalışanlarda gelirden bağımsız tatmin ortalaması 6,5 iken gelir hesaba katıldığında bu oran 5,2’ye geriliyor. Mavi yakalı çalışanlarda ise gelirden bağımsız tatmin ortalaması 5,2, gelirle birlikte 4,3. Bulgular, beyaz yakalıların işlerinin doğasından daha yüksek düzeyde içsel tatmin elde ettiğini; ancak gelir beklentilerinin bu tatmini daha fazla aşağı çektiğini gösteriyor. Mavi yakalılar ise genel olarak daha düşük bir tatmin düzeyine sahip olsalar da, gelir faktörünün tatmin üzerindeki etkisi beyaz yakalılar kadar keskin değil.
10 üzerinden | Masabaşı işte çalışan | Beden gücüyle çalışan |
Yaptığınız işin kapsamı ve elde ettiğiniz geliri birlikte düşündüğünüzde ne kadar tatmin duyuyorsunuz? | 5,2 | 4,3 |
Elde ettiğiniz gelirden bağımsız olarak işinizden ne kadar tatmin duyuyorsunuz? | 6,5 | 5,2 |
10 üzerinden | Masabaşı işte çalışan | Beden gücüyle çalışan |
İmkanım olsaydı yaptığım işi değiştirirdim | 39 | 63 |
Maddi güvencem olsa hiç çalışmazdım | 45 | 51 |
Haftada 5 gün, günde 8 saat çalışılmasını gereksiz buluyorum | 44 | 45 |
Araştırma bulguları, Türkiye’de işgücünün çalışma hayatına dair oldukça karmaşık bir tablo ortaya koyuyor. Çalışanlar işlerinde anlam bulma ve katkı sağlama arzusunu güçlü bir şekilde dile getirseler de, işin anlamsızlığı ve bireysel değersizlik hissi motivasyon ve bağlılığı ciddi biçimde aşındırıyor. Gelirin iş tatminini aşağı çekmesi, emeğin maddi karşılığının çalışanlar tarafından adil bulunmadığını düşündürüyor. Nitekim çalışanların yarısına yakınının “maddi güvence olsa çalışmam” demesi ve yüksek oranda iş değiştirme isteği de bu tabloyu doğruluyor. Özellikle mavi yakalı çalışanlarda memnuniyetsizliğin daha yoğun yaşanması, işin doğasından ücretlendirmeye kadar pek çok alanda farklı beklenti ve deneyimlerin öne çıktığını gösteriyor. Geleneksel çalışma normlarına yönelik eleştirel yaklaşım ve esneklik talebi ise, daha fazla özerklik ve anlam arayışının doğal bir sonucu olarak dikkat çekiyor. Görünen o ki, emeğe dair yabancılaşma ve memnuniyetsizlik artık sadece akademik tartışmaların değil, işgücünün günlük gerçekliğinin de belirgin bir parçası haline geliyor.
Araştırmanın metodolojisi:
Bu araştırma, modern çalışma kültürünün çalışanlar üzerindeki etkilerini anlamayı amaçlıyor. Araştırmanın bulguları, Research İstanbul tarafından gerçekleştirilen Türkiye Raporu Mayıs 2025 çalışmasından elde edilirken, Research İstanbul Araştırma Koordinatörü Berçem Demirel çalışmayı Marketing Türkiye için yorumladı…
Veriler, 30 Mayıs – 4 Haziran 2025 tarihleri arasında Türkiye genelinde 18 yaş ve üzeri bireyler arasında yürütülen bir anket çalışmasıyla toplandı. Araştırma kapsamında toplam 2 bin katılımcıyla yüz yüze ve çevrimiçi yöntemler kullanılarak veri elde edildi. Anket çalışması, katılımcıların çalışma hayatına dair algıları, iş tatmin düzeyleri ve işin yaşam üzerindeki etkilerine ilişkin tutumlarını ölçmeyi hedefledi. Elde edilen veriler, modern çalışma kültürünün bireylerin üretim süreçleri içindeki konumları ve işlerine ilişkin değer algıları üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla analiz edildi.