
Starbucks’tan Güney Kore’de “kafeyi ofise çevirenler” için uyarı: “Yazıcınızla gelmeyin”
Güney Kore’de Starbucks, masaüstü bilgisayar, yazıcı ve bölme gibi büyük eşyalarla kafeleri adeta ofise çeviren müşterilere karşı yeni bir adım attı. “Cagongjok” olarak bilinen bu alışkanlık son dönemde toplumsal tartışma yaratırken, şirket ortak alanlara saygı çağrısında bulundu.
Evden çalışma düzeninin yaygınlaşmasıyla birçok kişi kütüphane ya da ofis yerine kafelerde çalışmayı tercih etmeye başladı. Ancak bazı müşterilerin birden fazla bilgisayar, yazıcı ve hatta bölmeler getirerek kendi ofis ortamlarını kurması, diğer misafirlerin alanını kısıtladı.
Starbucks, yaptığı açıklamada dizüstü bilgisayar, tablet ve telefon gibi kişisel cihazların kullanılmaya devam edilebileceğini, ancak ortak alanı olumsuz etkileyen büyük eşyaların mağazaya getirilmemesini rica etti. Şirket, bu güncellemenin tüm müşteriler için keyifli ve erişilebilir bir ortam sağlamak amacıyla yapıldığını vurguladı.
Karar, Güney Kore’de giderek tartışmalı hale gelen “kafede çalışma” trendinde önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. Pandemi sonrası yalnızca bir içecek sipariş edip saatlerce masa işgal eden müşterilere yönelik eleştiriler artarken, bazı sosyal medya kullanıcıları bu kişileri “elektrik hırsızı” olarak nitelendiriyor.
Uygulama, sosyal medyada genel olarak olumlu karşılandı. Bir kullanıcı, “Starbucks başlattıysa diğer kafeler de uygulamalı” derken bir diğeri, “Kafelerde çalışanlar yüzünden Starbucks’a gitmeyi bırakmıştım. Bu karar ölçüyü kaçıranlara karşı yerinde bir adım” yorumunu yaptı. Ancak bazı yorumlarda, konunun daha geniş bir toplumsal sorun olduğuna ve sağduyu eksikliğine dikkat çekildi.
Bu gelişme, pandemi sonrası çalışma kültüründeki dönüşümün yarattığı yeni bir denge arayışına işaret ediyor. Uzaktan çalışma modelinin yaygınlaşmasıyla kafeler, sadece sosyalleşme alanı değil aynı zamanda “esnek ofis”lere dönüşmeye başladı. Ancak bu durum, mekânın ticari amacı ile müşterilerin çalışma ihtiyacı arasında bir çatışma doğuruyor.
Starbucks’ın Güney Kore’de aldığı karar, aslında global ölçekte de zincir kafelerin karşı karşıya olduğu bir sorunu yansıtıyor: “Ürün tüketimi ile mekân kullanım süresi arasındaki adalet dengesi.” Markalar, müşteriyi uzun süre ağırlamanın yarattığı marka sadakati ile sınırlı masa kapasitesinin ticari verimliliği arasında ince bir çizgide yürüyor. Güney Kore örneği, bu çizginin giderek netleştiğini ve kafe işletmecilerinin, kamusal alan kullanımı ile bireysel özgürlük arasındaki sınırları yeniden tanımlamak zorunda kaldığını gösteriyor.
Kaynak: Gazete Oksijen