Sporda yeni sezonun en iddialı markaları

Kuşkusuz sporun dinamizmi, mücadelesi ve yarattığı birliktelik, markalar için güçlü bir iletişim ve etkileşim alanı sunuyor. Özellikle yeni sezon, sahadaki rekabetin yanı sıra markalar arasında da yepyeni bir yarışın başlangıcı anlamına geliyor. Peki, bu rekabette sadece “görünürlükle” yetinmeyip kalplere dokunan markalar hangileri? Markalar sporla dolu yeni sezona nasıl hazırlanıyor? Daha da önemlisi spor üzerinden taraftarla, toplumla güçlü bir bağ kurmanın temel kriterleri neler?

Toplumla duygular üzerinden bağ kurmanın önemi yıllardır konuşuluyor. Spor ise kalabalık kitleleri bir araya getirerek markalara kalplere dokunabilecekleri eşsiz bir alan yaratıyor. Mücadelede, zaferde, gururda ve hatta kaçan bir son saniye şutunda bir arada olmak tıpkı taraftarlık gibi güçlü bir yan yana olma hissi yaratıyor. Söz konusu uzun yıllara yayılan bir iş birliği olduğundaysa bu birliktelik sponsorluktan çıkıp bir kader ve kültür birliğine dönüşüyor… Nasıl mı?

Garanti Bankası’nın 2001’de Avrupa Basketbol Şampiyonası için Athena ile hazırladığı “12 Dev Adam” şarkısı, tam da bunu gösteren bir örnek. Tüm ülke nefeslerini tutmuş millileri izlerken, “Uh Ah Dev Adam 12 Dev Adam” sözleri Garanti Bankası’nın o ikonik reklam filmiyle kelimenin tam anlamıyla dillere pelesenk olmuştu. Aradan geçen yıllar, yeni nesil yıldızları sahaya taşırken Garanti Bankası bu kader ve kültür birliğini tam 24 yıldır aynı güçle sürdürmeyi başardı.

Geçtiğimiz ay EuroBasket 2025’te finale uzanan takımımızın 2002 doğumlu genç süperstarı Alperen Şengün, bu reklam filmi yayınlandığında henüz gözlerini bile açmamıştı dünyaya. Yunanistan ile oynanan zorlu yarı final karşılaşmasında ise eşsiz bir an yaşandı. Mola dönüşü 12 Dev Adam şarkısıyla sahaya dönmüştü millilerimiz ve Alperen’in bu şarkıya eşlik edişi tüm kameralara yansıdı… İşte o anlar bir markanın toplumun en genç bireyinden yaşlısına, ekranları başındaki seyircilerden sahadaki sporculara dek herkesin hayatında iz bıraktığının bir nişanesiydi…

Eşine sık rastlanır bir örnek olmasa da bugün de pek çok marka yıllara yayılan iş birlikleriyle toplumsal hafızamızda yeni tuğlalar ekleyerek yollarına devam ediyor. VakıfBank’ın 40 yıldır sahiplendiği misyon, P&G’nin “Yıldız Anneler” i, Ülker’in ülkenin her bir şehrinden kız çocuklarının hayatına dokunmayı hedeflediği “Geleceğin Yıldız Kızları” projesi ve daha niceleri…

Gelin önce yeni sezona adından söz ettirerek giren markaları ve iş birliklerini inceleyelim ardından sözü spor basının önde gelen isimlerine bırakalım…

Kırmızı – beyazlar yeni sezona tarihi başarılarla başladı!

Önce Filenin Sultanları’nın FIVB Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası’nda ardından da 12 Dev Adam’ın EuroBasket’te finale yükselmesi yeni sezona herkesin kırmızı – beyaz bir gururla başlamasını sağladı demek yanlış olmaz. İki alanda da finale dek süren mücadelelerde milli takımlarımızın destekçilerinin hafızalara kazınarak sezona en güçlü başlayan markalar olduğunu söylemek mümkün…

“Biz voleybol ülkesiyiz” ve bundan kimsenin şüphesi yok…

FIVB Kadınlar Dünya Voleybol Şampiyonası’nda finale çıkan A Milli Kadın Voleybol Takımı, şüphesiz yeni sezonun en çok konuşulan hikayelerinden birini yazdı. “Filenin Sultanları” etrafında oluşan sponsorluk ekosistemi, markaların kadın sporculara ve kadın gücüne verdikleri desteği görünür kıldı. Takımın sponsorları sadece sportif başarıyı değil, toplumsal eşitlik mesajını da taşıdı. Taraftarların sahadaki heyecanı sosyal medyada yeniden üretmesiyle markaların görünürlüğü katlandı. Bu durum, voleybolu bir sponsorluk alanı olmaktan öteye taşıyarak bir kültürel fenomene dönüştürdü.

Basketbolun gücünü sahaya taşıyan markalar

EuroBasket’te finale yükselen A Milli Erkek Basketbol Takımı, yalnızca sahadaki performansıyla değil, etrafında yarattığı marka ekosistemiyle de dikkat çekiyor.

Burada Garanti BBVA için özel bir parantez açmakta fayda var. Zira 24 yıldır Türk basketboluna desteğini kesintisiz olarak sürdürüyor Garanti… Garanti BBVA’nın Türk basketboluna desteği, 2001’de A Milli Erkek Basketbol Takımı’na sponsor olmasıyla ve “12 Dev Adam” markasını Türk sporuna kazandırmasıyla başladı. Ardından “Potanın Perileri” ve tekerlekli sandalye basketbol takımlarına uzanan destekle Garanti BBVA, Türk basketbolunun her alanında kalıcı bir iz bıraktı. Bugün marka 12 Dev Adam Basketbol Okulları’yla geleceğin sporcularını yetiştirmeyi sürdürüyor.

VakıfBank, Bosna Hersek’te hayallere dokunuyor

VakıfBank, kadın voleyboluna kazandırdığı 40 yıllık mirası şimdi Bosna Hersek’te sürdürüyor. Kurduğu altyapı sistemiyle Türk voleyboluna sayısız yıldız kazandıran marka, 29 şehirdeki 38 spor okuluyla binlerce kız çocuğuna voleybol aracılığıyla özgüven ve fırsat eşitliği sunuyor. Bu iş birliği, VakıfBank’ın sporu yalnızca desteklemekle kalmayıp, gençlerin yarınlarına umutla bakmasını sağlayan kapsayıcı bir marka deneyimine dönüştürdüğünü ortaya koyuyor. VakıfBank, Türkiye’de her yıl yaklaşık 1.500 kız çocuğunu voleybolla tanıştırıyor. Bugüne kadar sayısız dünya şampiyonu yetiştiren altyapı sistemi, yalnızca sporculara değil, onların ailelerine de umut oluyor.

Adidas “emanet”ini geri aldı

Yıllar boyunca Fenerbahçe’nin en unutulmaz başarılarına eşlik eden adidas, bu sezon “Bize Emanet” kampanyasıyla yeniden sarılacivertlilerin yanında. İki güçlü markanın buluşmasını simgeleyen lansman, taraftarlar arasında büyük heyecan yaratırken, yeni sezon formaları satışa çıktığı ilk andan itibaren yoğun ilgi gördü. Tribünlerde şimdiden kendine yer bulan formalar, markanın güçlü dönüşünü taçlandırdı.

Pasifik Holding, Galatasaray’ın formasında güç gösteriyor

Pasifik Holding, 2025-2026 sezonundan itibaren Galatasaray Futbol A Takımı’nın forma göğüs sponsoru oldu. Geçtiğimiz sezon forma sırt sponsoru olarak kulüple başlayan iş birliğini bir üst seviyeye taşıyan marka, anlaşmadan kulübe 10 milyon dolar katkı sağlıyor.

Ali Sami Yen Spor Kompleksi – Rams Park’ta gerçekleştirilen imza töreniyle duyurulan anlaşma hem taraftarın ilgisini çekti hem de markanın sahadaki görünürlüğünü artırdı. Bu stratejik iş birliği, Galatasaray’ın yeni sezon yolculuğuna hem ekonomik hem de marka gücü açısından güçlü bir destek sağlıyor.

Chobani’den dev hamle

Global gıda markası Chobani, Fenerbahçe ile 2025-2026 sezonundan itibaren geçerli olmak üzere 5+5 yıllık stat isim sponsorluğu anlaşması imzaladı. Kulüp, bu anlaşmadan her sezon 10 milyon euro gelir elde edecek.

Bunun yanı sıra, Chobani Avrupa maçlarında formaların göğüs sponsoru olarak da sarı-lacivertlilerin yanında olacak; 2+3 yıllık anlaşmanın ilk sezonu için 4 milyon avro gelir sağlanırken, gelecek sezonlarda Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi katılımına bağlı olarak minimum 4 milyon euro olacak şekilde belirlenmiş durumda.

Yeni sezon öncesi en çok konuşulan sponsorluklardan biri olan bu iş birliği, Fenerbahçe’nin saha içi başarı hedefi ve marka gücünü aynı potada buluşturuyor.

Turknet, Eskişehirspor’un formasında şehirle buluşuyor

Türk futbolunun köklü kulüplerinden Eskişehirspor, 3. ligde mücadele etse de şehirdeki futbol tutkusu ve kültürü halen güçlü.

Turknet, bu aidiyeti stratejik bir içgörüye dönüştürerek kulüple sponsorluk anlaşması imzaladı ve takımın formasında yer aldı. Bu iş birliği, markanın yerel bağları güçlendirme ve toplumsal tutkularla etkileşim kurma yaklaşımını ortaya koyarken, Eskişehir halkının takımına olan sevgisini de sahaya taşıyor.

Red Bull, sporun sınırlarını kendi ekosistemiyle genişletiyor

Red Bull, klasik sponsorluk kalıplarının ötesine geçerek, sporun tüm alanlarında etkin bir ekosistem inşa etti. Marka, futbol, tekvando, voleybol, espor, MotoGP, BMX ve okçuluk gibi farklı disiplinlerdeki sporcularla çalışarak sadece sponsorluk değil, sporun kendisiyle bütünleşen bir deneyim yaratıyor.

Barış Alper Yılmaz (futbol), Tekvando Dünya Şampiyonu Kübra Dağlı, Dünya Superbike şampiyonu Toprak Razgatlıoğlu, Espor oyuncusu Emir Ali Beder, Olimpiyat madalyalı okçu Mete Gazoz, milli voleybolcu Hande Baladın, MotoGP pilotu Deniz Öncü, BMX sporcusu Bora Altıntaş ve uluslararası başarılarıyla tanınan Ali Türkkan ile Ferit Karakaya, Red Bull’un bu geniş spor ağı içinde öne çıkan isimler arasında yer alıyor.

Marka, sporcularıyla sosyal medyada hazırladığı özel içeriklerle genç kitlelerin ilgisini üst düzeye taşıyor ve adından sıkça söz ettiriyor.

Sahibinden.com, sporun her alanını sahipleniyor

Sahibinden.com, son bir yılda Türk sporuna verdiği desteği kapsayıcı bir ekosistemle genişletti. Marka, Türkiye Voleybol Milli Takımları, Kadın ve Erkek A Milli Futbol Takımları ile Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’nin ana sponsoru olarak sahadaki ve saha dışındaki gücünü gösteriyor. Bu stratejik iş birlikleri, hem uluslararası başarılarıyla öne çıkan sporcuların yanında yer almayı hem de paralimpik spor başta olmak üzere farklı branşların gelişimine katkı sağlamayı amaçlıyor. Sosyal medyada hazırladığı özel içeriklerle de genç kitlelerin ilgisini üst düzeye taşıyan sahibinden.com, sporu sadece desteklemekle kalmayıp, onunla bütünleşen bir marka deneyimi yaratıyor.

Hepsiburada her basketi iyilikle buluşturdu

2023’ten bu yana Türkiye Basketbol Milli Takımlarının resmi sponsoru olan Hepsiburada, FIBA 2025 Avrupa Şampiyonaları boyunca hayata geçirdiği “Potadan Patiye” projesiyle sporu iyilikle buluşturdu. A Milli Takımlarımızın attığı toplam 1.301 sayı, patili dostlarımız için 9,3 ton mama desteğine dönüştü ve binlerce canın sağlıklı bir yaşam sürmesine katkı sağladı. Hepsiburada müşterileri ve iş ortaklarının desteğiyle ek 2,8 ton mama, HepsiJET aracılığıyla Kurtaran Ev Derneği’ne ulaştı; teslimat adresi seçmeye gerek kalmadan patili dostlara doğrudan ulaştı.

Sponsorluklar başarı için hayati önem taşıyor

✓ Yeni sezonda en dikkat çekici sponsorluklarından ilki kesinlikle Trendyol’un futbola olan rekor yatırımı. Gerçi Trendyol’un sadece futbola değil, geçtiğimiz sene Paris 2024’te yaptığı uluslararası IOC sponsorluğu, olimpik sporculara ve branşlara olan yatırımından da bahsetmek lazım.

✓ Fayda yaratan sponsorluk deyince aklıma ilk gelen Ülker’in Türkiye Futbol Federasyonu ile hayata geçirdiği “Geleceğin Yıldız Kızları” projesi. Fark yaratan sponsorluk olarak da aklıma ilk gelen 2024-25 voleybol sezonunda, Vodafone 55G destekli “Şahin Gözü” (Hawk-Eye) teknolojisi. Dünyada büyük turnuvalarda kullanılan teknolojiyi, Burhan Felek Voleybol Salonu’nda oynanan normal sezon ve Play Off maçlarında kullanılmasını hem salona hem televizyon yayınına anında yansımasını sağlamıştı…

✓ Red Bull adını anmadan geçmek de olmaz. Red Bull, geleneksel spor sponsorluğu anlayışının ötesine geçerek, kendi kurduğu ve yönettiği bir spor pazarlaması ekosistemi yarattı. Türk spor ekonomisinin hacmi çok büyümüş olsa da sporumuzdaki sponsorluklarda genel olarak futbol, özel olarak da Süper Lig aslan payını alıyor. Bu açıdan yeterli olduğunu düşünmek zor. Sevindirici nokta, son yıllarda kadın sporlarına ve paralimpik branşlara olan ilginin artması, bu en azından piyasanın daha kapsayıcı bir hale geldiğinin göstergesi. Sponsorluklar, spor altyapısı, amatör branşlar ve amatör futbola ulaştığında uzun vadeli başarı mümkün olur.

Medya, gözünü fayda yaratan sponsorluklara çevirmeli!

✓ Ülkemiz, fayda yaratan sponsorlukların ön plana çıkmadığı, özellikle erkek futbol takımlarına maddi kaynak sağlayan marka iş birliklerinin dikkat çektiği bir dönemde.

✓ Yakın geçmişte THY ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında, Türk sporcuların yurt içi ve uluslararası müsabakalara ulaşımını kolaylaştırmak için imzalanan sponsorluk ve iş birliği protokolü ya da Ardventura’nın Hentbol Süper Lig’e isim sponsoru olması gibi örnekler, özellikle genç sporcularımıza ve dolaylı yoldan Türk sporunun geleceğine fayda sağlıyor ama gereken medya değerine ulaşamadığı için hak ettiği bilinirliği elde edemiyor.

✓ Ülkemizdeki düzensiz seyreden ekonomik gelişmeler, kulüplerin döviz borçlarını kontrol altında tutabilme çabası ve sürdürülebilir bir yönetim sergileyebilmeleri için sponsorluklara sarıldıklarını unutmamak gerekiyor.

✓ Temelinde tabii ki sıcak para ihtiyacını karşılamak için yapılan bu anlaşmalar, dünyadaki örnekleri incelendiğinde ülkemizde biraz eksik kalıyor. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin insan kaynağına yatırım yapması ve özellikle genç yeteneklerimizin çok daha hızlı gelişmesine katkı sunan sponsorluk ve iş birliklerine imza atması gerekiyor. Bunun ilk adımı olarak da medyada hali hazırda bu hevesle yola çıkan markaları, “en çok para veren” markaların üzerine olmasa bile yanına yazacağımız bir ortam hazırlamamız gerekiyor. Çünkü doğru ve dengeli yönetilmeyen bütçeler geleceğimizi değil sadece günü kurtaracaktır.

Spor dünyası markalar için eşsiz bir fırsat

✓ Adidas’ın Fenerbahçe’ye dönmesi, yaz döneminin en flaş hamlelerinden biri oldu. Hem geçmişle kurulan bağ hem de formaların taraftar nezdinde beğenilmesi, anlaşmanın dikkat çekici olmasını sağladı. Adidas’ın sponsorluk için özel olarak hazırladığı reklam filmi de bu yazın en çok konuşulan işlerinden biri oldu. Bu tür anlaşmalar, kulüplerin finansal sürdürülebilirliğine doğrudan katkı sağlarken, markaların futbolseverler nezdinde görünürlüğünü artırıyor. Özellikle forma ve stadyum sponsorlukları, taraftar bağlılığı ve marka iletişimi açısından kulüpler için artık stratejik bir araç haline geldi.

✓ Genel olarak, Türk futbolunda sponsorluklar yalnızca finansal kazanç sağlamakla kalmıyor; uzun vadeli marka ve taraftar ilişkilerini güçlendiren önemli bir yatırım olarak öne çıkıyor.

✓ Spor, hayatın her alanına dokunan bir olgu. Kitleyle kurduğu bu güçlü bağ, markalar için de cazip bir mecra oluşturuyor. Telekomünikasyon şirketlerinden gıda firmalarına kadar pek çok marka, sporun organik etkisini kendi iletişim ve pazarlama stratejilerine taşımaya çalışıyor. Bu durum markalar için büyük bir fırsat sunarken, kulüpler için de önemli bir gelir kaynağı anlamına geliyor. Son dönemde gerçekleşen şatafatlı transferler düşünüldüğünde, kulüplerin bu gelir akışına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu açık.

Spor yayıncılığı yeniden parlak günlerine dönüyor

✓ Birkaç sezondur devam eden ve bu yıl daha da artan dijital yayın sponsorluklarının çok dikkat çekici ve faydalı olduğunu düşünüyorum. TV kanallarının spor yayınlarını neredeyse sona erdirmesi ve spor kanalı sayısının azalması sonucu ortaya çıkan boşluğu özellikle 5 yıldır YouTube içerikleri doldurdu. Bu süreçte, Youtube’da bireysel içeriklerin yanı sıra kanallar da kuruldu ve spor yayıncılığının ünlü ve başarılı bir çok ismi buralarda yayın hayatını sürdürmeye başladı.

✓ Dijital teknolojilerin TV yayıncılığına olan katkısıyla spor içeriklerinin yeniden yükselişi başladı. Bu durum çok kısa sürede markaların da dikkatini çekti ve onların da ortaklığıyla çok başarılı spor yayıncılığı örnekleri ortaya çıktı. Dijital teknolojilerin nimetlerinden yararlanmayı bilen yatırımcıların kurduğu Youtube kanalları kısa sürede yükseldi ve kurumsallaştı. Bu örnekler büyük medya gruplarını da etkiledi ve spor kanalları kurulmaya başladı. Özellikle bu sezon, spor yayıncılığına yıllardır zaman ayırmayan eğlence kanallarının da spor yayınlarına başlaması dikkat çekti.

✓ Markaların dijital spor içeriklerine sponsorluk yapması sonucu spor yayıncılığındaki rekabet yeniden oluştu ve yayın standartları yükselmeye başladı. Bu durum markaların da çok başarılı sonuçlar almasını sağladı.

✓ Özetlemek gerekirse, dijital teknolojilerin spor yayıncılığına sağladığı olanaklar ve yayıncıların ve markaların bunu iyi değerlendirmesi birçok başarılı sponsorluk çalışmasını ortaya çıkardığı gibi Türkiye’deki spor yayıncılığının yeniden parlak günlerine dönmesine katkı sağladı.

✓ Dünya genelinde spor içerikli sponsorluların tüm sponsorluklar içinde çok yüksek bir oran teşkil ettiğini biliyoruz. Çünkü spor, markaların en kolay ve etkili sonuç alabildikleri alan. Ülkemizde ise markalar spor içerikli sponsorluklar konusunda istekli olmalarına karşın yeterince güvenli ve yüksek standartlı alan bulamıyorlar ve doğru işbirlikleri gerçekleştiremiyorlar. Bu nedenle mevcut sponsorlukların yeterli olduğunu düşünmüyorum.

✓ Türkiye’de sponsorlukların artması markaların desteğinden çok iş birliğiyle gerçekleşebilir. Sponsorluklar karşılıklı fayda elde edilebilirse yükselebilir. Markaların sponsorluk sözleşmelerini hazırlarken karşılıklı faydayı yeterince gözettiğini düşünmüyorum. Sözleşmeler yeterli olsa bile markaların spor alanlarında çok istedikleri halde çoğunlukla beklentilerini karşılayacak bir “partner”lik ilişkisi geliştiremediklerini gözlemliyoruz. Kulüplerin, federasyonların ve spor teşkilatımızın sponsorluk ilişkisine “ birlikte yol yürümek” anlayışıyla bakmaları ve markaları da buna ikna etmeleri halinde sporumuza olan sponsorluk katkısının artacağını düşünüyorum.

Spor medyasındaki kavga endeksli çürümüşlük desteklenmemeli

✓ Dijital spor medyasının belli sayıda reklamveren ve sponsor çevresinde dönmesi sağlıksız bir durum. Bu nedenle düne kadar spor ekranı deneyimi olmadığı halde spor programlarına sponsorluk yapan ve doğru projelendirme ile verim alan her firma dikkat çekicidir ve fayda yaratır. Öte yandan dijital spor yayıncılığının sağlıklı büyüyebilmesi için yeni firmalara ve yatırımlara ihtiyacı var…

✓ Sporu tutkuyla izleyen genç, dinamik, satın alma refleksi olan bir kitle var… Bunları boş kavgalara yöneltmek müşteri odağını şaşırtır. Markaların spora vereceği en büyük destek spor medyasındaki kavga endeksli çürümüşlüğü desteklemeden filtre kullanmaları. Paralarını doğru yerlere harcasınlar, harcadıkları paranın karşılığını istesinler, hesap sorsunlar… Çünkü bu dinamik bebek mecranın doğru şekilde büyümesi gerekiyor ve onlarsız bunu yapamayız.

✓ Mevcut sponsorlukların yeterli olduğunu düşünmüyorum. Şu an fiktif bir ortam var. 20’yi aşmayan firmayla bu işler dönmez. Ama 1-2 yıl içinde sponsor sayıları, bütçeleri, reklam fiyatları dengesini bulacaktır. Şu andaki kanal ve program enflasyonu da sona erecektir. Böylece dijital spor yayıncılığı da hak ettiği değeri bulacaktır…

Marketing Türkiye Ekim sayısını okumak için TIKLAYIN