Listeli pazarlama dönemi başladı
ListeList, yola çıktığı ilk günden bu yana yenilikçi formatıyla, komik testleriyle, ilginç içerikleriyle internetteki hemen her kullanıcıya dokunmayı başaran bir internet sitesi… Edebiyattan sinemaya, mizahtan güncel siyasete kadar pek çok alanda hazırladığı listelerle yazılı içeriği viral’leştirip milyonlarca ziyaretçiye ulaşan ListeList’in dijital reklamcılığa getirdiği yeni anlayış da dikkat çekiyor… ListeList’in kurucusu Ahmet Kırtok’la “alternatif bir yeni medya” olarak tanımladığı bu başarılı içerik modelini ve markalarla yaptıkları işbirliklerini konuştuk…
Röportaj: Ferruh Altun [email protected]
Sercan Meriç [email protected]
Uzun yılar Amerika’da, Silikon Vadisi’nde çalıştınız ve hatta orada oldukça başarılı işlere imza attınız. Biraz o dönemden bahseder misiniz?
Liseyi Amerika’da okudum. İnternet sektörüne girmem de o dönemde oldu. Üniversite için 1997’de Türkiye’ye döndüm. Henüz Türkiye’de internet sektörü yokken web sitesi yaptım, birçok proje gerçekleştirdim. Ancak o zaman Türkiye’de internet sektörü yoktu. Dev şirketlere gidip web sitesi yapmaları gerektiğini anlatıyorduk. Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken, 2001 krizi patladı ve tekrar Amerika’ya döndüm. Teksas’ta master’a başladım. Buradaki KOSGEB gibi Amerika’da da Small Business Administration (SBA) isminde bir program var ve orada çalışmaya başladım. O dönem e-ticaretle ilgili çok şey öğrendim. Ufak bir çiftliğin e-ticaret sitesini açmaktan, büyük bir şirketin B2B stratejisini yapmaya kadar birçok projede bulundum. O süreçte “Ben kendim de bir şeyler yapmalıyım dedim” ve eBay’de mağaza açtım. İlk girişimcilik serüvenim böyle başladı.
Nasıl bir mağaza açtınız, neler satıyordunuz eBay’de?
Türk ürünleri satıyorduk. Daha sonra o mağaza büyüdü. 2005’te şirketleştik ve New York’a taşındık. Sıfırdan başladık ve 2008’e geldiğimizde büyüyen bir girişime dönüşmüştük. Asında benim hayatımı hep krizler değiştirdi. 2008 krizinden önce arkadaşlarım büyük kriz geliyor dediler. Daha sonra yatırım arayışına çıktım. Hiç planda yokken 2008 Temmuz’da o şirketi sattım. Satış süreci de çok öğreticiydi. O zaman iyi bir satış yaptığımı düşünüyordum ama şimdi baktığımda berbat bir satış olduğunu görüyorum. Bir İtalyan danışmanlık şirketiyle 10 saat toplantı yaptığım oldu. Sonuçta ilk şirketimdi ve 27 yaşındaydım. Ama eBay’deki mağazamı sattığım zaman sudan çıkmış balık değildim. Çok şey öğrenmiştim. Bundan üç sene önce de Türkiye’ye döndüm.
Türkiye’ye döndükten sonra neler yaptınız?
12 sene geçirdim Amerika’da. O süreçte de Türkiye’deki network’ümü hiç bırakmamıştım. Zaten Amerika’dayken de Türkiye’de üniversitelerde konferanslara katılıyor ve tecrübelerimi aktarıyordum. Gelmeden bir sene önce Bilgi Üniversitesi’ne bir konferansa katılmıytım. Eticaret Mag fikri orada doğdu. E-ticaret o zaman çok konuşuluyordu. Levent’te sekiz kişilik bir ofis tuttum. Eticaret Mag’le başladık, sonra birkaç danışmanlık işi yaptım. Danışmanlık sektörünün Türkiye’de çok farklı olduğunu gördüm.
Neydi o farklılık?
Mesela ünlü bir CEO’nun danışmanlığını yapıyordum. Cumartesi gecesi bana mesaj atıyordu, “Ne yapıyorsun Ahmet?” diye. Ben de ona arkadaşlarımla olduğumu söylüyordum. Beni yanına çağırıyordu. Beni sadece arkadaşlarıyla tanıştırmak ve “Bu Amerika’dan gelen danışmanım” demek için çağırdığını fark ettim. Sattığım şeyin bu statü olduğunu fark ettim. Daha sonra danışmanlık işini yapmamaya karar verdim. “Ne iş yapacaksam yapayım, bir ekip kurmak lazım dedim” ve Pradma doğdu. Pradma zaten New York’taki danışmanlık şirketimin uyguladığı bir konseptti. Daha sonra ListeList fikri çıktı.
Fikir çıktıktan sonra uygulama süreci nasıl gelişti?
Türkiye’de geleneksel medya için yapılan içeriklerin internete koyulması dijitalleşme sayılıyor. Halbuki ikisi bambaşka şeyler. İçerik anlamında baktığınız zaman, Türkiye’de doğru düzgün proje yok. Yeni nesil tüketici hep yanlış anlaşıldı. Yeni nesil denilince Z jenerasyonu, Y jenerasyonu akla geliyor. Yeni nesil tüketici için şöyle bir örnek verebilirim: 40 yaşında bir ablam var, 10 sene önceki internet alışkanlıklarına bakıyorum, bir de şimdiki alışkanlıklarına bakıyorum. Sosyal medyada benden daha aktif. O da aslında yeni nesil bir tüketici.
Yeni neslin yaş ve kuşakla çok alakası yok öyleyse…
Hiç alakası yok. Türkiye’deki hiçbir geleneksel medya bunu anlamadı. Ekosistemden ve gelir modelinden dolayı olayın tamamen trafik savaşlarına döndüğü kanısındayım. Aslında kimsenin yeni nesil tüketicinin faydasına ve isteğine göre yeni bir şey sunmadığını fark ettim ve buna bir çözüm aradım. ListeList fikri zaten popüler bir modeldi ve kafamda vardı. Bu kültüre doğru uyarlarsak ve eksik kalmış şeylere dokunursak başaracağımızı düşündüm. Türkiye’nin yüzde 17’si üniversite mezunu, akademik kitap dışında bir kitap okumasa bile üniversite bitirmiş kişiyi istatistiksel olarak aydın sınıfına koymak zorundayız. Ben de dedim ki “Biz aydınız, aydın dediğin adam yanlış gördüğü her şeyi dile getirmeli”. Bu siyaset de olabilir, toplumsal bir konu da olabilir. Ama biz haber ve siyaset sitesi değiliz. Sadece mizahi muhalefet yapıyoruz. Geleneksel medya bunu gerçekleştiremiyor. Bizim böyle yapma lüksümüz var. Ayrıca artık yeni nesil tüketicinin zamanı yok. Çok daha kolay tüketilebilir bir içerik formatı yakalamak artık bir zorunluluk. Liste formatı o yüzden tuttu. Biz ilk başta mizah, muhalefet, tespit-gündem tarzı konularda başarılı olduk. Derleme post’larımız çok başarılı oldu.
ListeList popüler olmaya başladığında stratejinizde bir değişiklik yaşandı mı?
Bir kullanıcı birgün biraz da alaycı bir şekilde “Yeni nesil ListeList gibi sitelerin verdiği içerikler sayesinde genel kültür sahibi olacak” diye tweet atmıştı. O tweet’i gördüğümüzde bizde ışık yandı. Yeni neslin genel kültürüne biz de katkı sağlıyoruz. Çünkü geleneksel medyadan genel kültürü almıyor bu kitle. Daha sonra sitedeki kategorileri artırmaya karar verdik ve kategori sayısını 40’a yükselttik. Edebiyat kategorimizdeki içeriği, en iddialı edebiyat dergileri bile üretmiyordur. Artık ListeList, alternatif yeni nesil bir medya oldu. Biz Cemal Süreya’nın hayatını da, aşık olduğu kadınları da, hangi şiirlerinin kimlere yazıldığını da yazıyoruz. Yeni nesil tüketicilerin istediği bakış açısını yakalıyoruz.
Peki bu listeleri kim hazırlıyor?
Ofiste tam zamanlı çalışan bir içerik ekibimiz var. İçerikte en önemli olan şey, içeriği iş ya da zorunluluk hissiyle değil severek kaleme alınması. Bir arkadaşımız siyasal bilimler mezunu ve müzisyen. Yaptığı müzikle Türkiye’de profesyonel bir kariyer yapma hayali yok ama burada müzik kategorisinde ana hattı o götürüyor. Edebiyat kategorimizin önemli bir kısmını emekli bir edebiyat öğretmeni yazıyor.
Bir reklam hizmetiniz de var. Bu sistem nasıl bir mantıkla işliyor?
Banner başta olmak üzere, display dediğimiz reklam kategorisi dijitalde önemli oranda düşüşte. “Büyük bir gazetenin web sitesindeki banner’a en son ne zaman tıkladınız?” diye sorduğumuzda kimse hatırlamıyor. Yeni nesil tüketici için, yeni nesil bir reklam anlayışı getirilmeli diye düşünüyoruz. Sitemize banner almadık. Markanın parasını neden çöpe atalım ki? SponsorList ve SponsorQuiz gibi standart modellerimiz var. ListeList’in bir kreatif ekibi var. Markalardan ve markaların ajanslarından bize brief geliyor. Biz oturup brief üzerinde düşünüyoruz ve bir içerik oluşturuyoruz. Tamamen önü açık proje anlayışıyla ilerliyoruz.