Güler Sabancı: “Biz duygusuna sahip çıkmalıyız”
Sabancı Vakfı’nın 40 yılının hikayesi ve önümüzdeki dönem hedeflerinin paylaşıldığı, basın toplantısında konuşan Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, “Berkin’e Allah’tan rahmet, ailesine sabırlar diliyorum” dedi. Güler Sabancı, “Hepimiz üzüntümüze rağmen sabırlı olmalı ve yeni Berkin’ler olmaması için sağduyulu olmalıyız” ifadesini kullandı. Sabancı, 30 Mart seçimlerini anımsatarak, “Önümüzdeki günlerde yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Biz duygusunu unutmadan bu seçimleri yapmalıyız. Ülkemizin geleceğine güveniyoruz. Biz duygusunu yitirmemeliyiz. Biz Sabancı Grubu olarak ülkemizin potansiyeline inanıyoruz” diye konuştu.
Türkiye’de hayırseverlik geleneğinin yenilikçi aktörü olarak öncü bir rol üstlenen Sabancı Vakfı, filantropi sektöründeki 40’ıncı yılını kutluyor. Sabancı Center’da düzenlenen basın toplantısında Vakfın 40 yıllık geçmişi, hayırseverlik anlayışı ve gelecek hedefleri aktarıldı.
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, basın toplantısında yaptığı konuşmada, Sabancı Topluluğu’nun ve Sabancı Vakfı’nın Türkiye’nin en iyisine layık olduğu inancıyla çalıştıklarını kaydederek şunları söyledi, “Genç nüfusumuz ve bunun gerektirdiği sosyal ihtiyaçlarımız, istihdam ihtiyaçlarımız, Türkiye’nin hızla büyümesini zorunlu kılıyor” dedi. Sabancı şöyle devam etti: “Geleceğe güven olmadan, olağanüstü potansiyelimize rağmen bu büyümeyi gerçekleştiremeyiz. Ülkemizin geleceğine olan güvenimizi yitirmemeliyiz. Bunu başarmak için elele vermeliyiz. ‘Biz’ duygusuna sahip çıkmalıyız. Bu ülke hepimizin. Biz Sabancı Topluluğu olarak, ülkemizin potansiyeline güveniyoruz. Ülkemizin gelişmesinde, kalkınmasında hepimizin sorumluluğu olduğuna ve her şeyi devletten beklemeden, özel sektöre de çok önemli roller düştüğüne her zaman inanarak çalıştık, çalışıyoruz. İşte bu inançla, geçmişte olduğu gibi bugün de vakıf çalışmalarımızla toplumsal gelişmede ciddi, ölçülebilir farklar yaratmaya çalışıyoruz. Ülkemizin her şeyin en iyisine layık olduğuna inanarak çalışmaya devam edeceğiz.”
“Stratejik hayırseverliği inşa ettik”
Sabancı Ailesinin hayırseverlik geleneğinin Sabancı Vakfı’nın kuruluşundan önceye dayandığını aktaran Güler Sabancı, Sabancı ailesinin 1940’larda başlayan köylerin yol ve su ihtiyaçlarını karşılama, zekat dağıtma ve okul yaptırma gibi hayırseverlik girişimlerinin 1974 yılında Sabancı Vakfı’nın kurulmasıyla kurumsallaştığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Her zaman Türkiye’nin bütününe, her bölgesinde hiç ayrım gözetmeden, ‘parolamız: insanlığa hizmet’ diyerek ihtiyaçlara cevap vermeye çalıştık. Kız çocukları ve engellilere ise hep bir hassasiyetimiz oldu. Eğitim kurumlarının, kız öğrenci yurtlarının ve engelliler için tesislerin yapımına öncelik verildi. Türkiye’nin birçok yerinde, okulların yanında sosyal tesisler, kültür ve sanat merkezleri, tiyatro salonları yapıldı.”
2000’li yılların başında Sabancı Vakfı’nın toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırıldığını vurgulayan Güler Sabancı, “Türkiye ve dünyadaki sosyal değişim ve gelişmeler paralelinde biz de yenilendik. Etkileri ölçülebilir sosyal yatırımlara yöneldik. Geçmişteki hayırseverlik tecrübemizin üzerine, stratejik hayırseverliği inşa ettik. İşte bu da yeni bir dönemi ifade ediyor. Bu dönemin en önemli özelliği ise ‘işbirlikleri’dir. Her şeyi yalnız yapamayız. Toplumsal kalkınma ve gelişme; ancak kamu, özel sektör ve sivil toplumun, birlikte ve etkin çalışmasıyla gerçekleşir. Buna dünyada başarı üçgeni diyorlar. Biz de bu modeli benimsiyoruz” dedi.
Yeni dönemde kadınların, gençlerin ve engellilerin sorunlarına etkili ve uzun soluklu çözümler üretmeye odaklandıklarını belirten Güler Sabancı, “Toplumsal ihtiyaçlara çözüm getirebilmek için, ülkemizin gençleri, kadınları, kız çocukları ve engellilerine eşit haklar tanıyacak şekilde kalkınmaya katkıda bulunmak için çalıştık. 40 yılda yaptığımız sosyal yatırımlarımızla, 1,5 milyar doların üzerinde kalıcı değer yarattık. Üzerine eğildiğimiz her konuda çözüm arayan, sorunların çözümü için ‘konuşan’ ve ‘konuşturan’ olduk. Son yıllarda pek çok vakfın ve özel şirketin kadınlar, engelliler ve gençlere odaklanmasına örnek olduysak, teşvik edici olduysak ne mutlu bize” diye konuştu.
Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının projelerine hibe uygulamasını ilk başlatan vakfın Sabancı Vakfı olduğunu söyleyen Güler Sabancı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Sivil toplum kuruluşlarının sayılarının da, proje yapma kapasitelerinin de artmasında önemli katkılarımız var. Bizim serbest piyasa anlayışımıza göre; günümüzde ekonomik gelişmenin lokomotif gücü nasıl özel sektörse, sosyal gelişmenin çekici gücü de sivil toplum kuruluşlarıdır. Her iki alanda da hızlı, dengeli ve sağlıklı gelişme, ancak demokrasinin iyi işlemesiyle, ileri toplumlarda geçerli olan hukukun üstünlüğünün, özgürlüklerin ve eşitliğin gözetilmesiyle mümkün olabilir.”
“Kalıcı etkilere odaklandık”
Sabancı Vakfı Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan da, Sabancı Vakfı’nın faaliyetleriyle ilgili bilgi verdi. Sabancı Vakfı’nın küresel alanda da güçlenen filantropi sektörünün öncü vakıflarından biri olduğunu vurgulayan Koyunsağan, “Türkiye’de hayırseverliğe yeni bir yaklaşım getirdik. Toplumsal gelişmeyi odak noktamıza koyarak Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca insana dokunduk” dedi.
Stratejik hayırseverlik yaklaşımıyla sorunların çözümünde aktif rol aldıklarını ve kalıcı etkilerine odaklandıklarını belirten Koyunsağan “Kadınlar, gençler ve engellilere fırsat eşitliği için çalışmaya başladık. Bir ilki gerçekleştirerek dünyada uygulanan hibe programlarını ülkemize getirdik. Etkisi yüksek projelere verdiğimiz hibe desteğiyle sivil toplumun kalkınmasında rol oynuyoruz. Hangi sorunu nasıl çözebileceğimizi araştırıyor, yeni yöntemler geliştiriyoruz. Toplumsal Gelişme Hibe Programı ve Birleşmiş Milletler Kadınların İnsan Haklarının Geliştirilmesi Ortak Programı ile bugüne kadar 80 projeye hibe desteği verdik” dedi. Kalıcı etkiler kadar kalıcı yatırımların da önemli olduğunda değinen Koyunsağan, “Sabancı Üniversitesi, Sabancı Vakfı’nın en büyük yatırımıdır” ifadesini kullandı.
Zerrin Koyunsağan geçmişin deneyimlerinden yararlanarak bugünün yaklaşımıyla ”daha iyi yarınlar için” çalıştıklarını ifade ederek şöyle devam etti; “Önümüzdeki dönem için de vakıflara örnek olacak çalışmalar yapma hedefimiz var. Filantropi konusunda yeni yöntemler geliştirmeyi, toplumsal gelişmedeki iyi örneklerle sivil toplum sektörüne katkımızı sürdüreceğiz. Türkiye’de ve dünyada toplumsal gelişmenin baş aktörlerinden biri olarak daha adil ve eşitlikçi bir toplum hayaliyle çalışmaya devam edeceğiz.”