
Dünyanın yeni efendileri sahnede!
Yıllar önce okuduğum bir kitap bende derin etkiler bırakmıştı. Alvin Toffler’ın Yeni Güçler Yeni Şoklar kitabında üç güçten bahsedilir; bilgi, para ve askeri güç. Bilgisi olan para kazanır, parası olan ise güçlü bir ordu kurar. Bunun en iyi örneğini bugün ABD’de görüyoruz. Bilgi, para ve askeri gücü elinde tutan ABD üç özelliğe de sahip.
Çağımız artık bilgi ve bir diğer deyişle bunu sağlayan teknoloji çağı. Günümüzde bilgiye erişmek her insanın nefes almak kadar doğal hakkı. İnsanlar, kurumlar, organizasyonlar için hayati öneme sahip bilgi, yıllar içinde başka bir gücü doğurdu; sosyal medya. Sosyal medya bilginin akışını, yeri ve zamanını kendi kurallarıyla belirleyerek dünyada milyonlarca insana ulaşabilmenin kapılarını hem de büyük bir hızla açtı. Rastgele ya da laf olsun diye yazmadım, gerçekten saniyeler içinde… Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kaydırarak geçtiğimiz milyonlarca bilginin yazı, görüntü, videolarla gözümüzün önünden her saniye yaptığı büyük akıştan bahsediyoruz. Nasıl bir güç, hayal edebiliyor musunuz?
Bilgiyi işleyebilen güce ulaşır
Bu büyük güce sahip olmak, değerlendirmek ve en önemlisi “işleyebilmek” başlı başına sorun aynı zamanda. Gerekli olan, olmazsa olmaz yetişmiş insan kaynağı ve teknoloji. Bunlara sahip olmadan bu gücü işlemek neredeyse imkansız. İşte kıyamet de bu noktada kopuyor. Adeta bir savaş meydanı… Devletler arasındaki rekabetin giderek daha da keskinleşmesi de gösteriyor ki teknoloji artık yaşamsal bir gerçeklik ve gereklilik.
Yapay zekada söz sahibi olan dünyanın efendileri, smokini ve papyonuyla boy gösterdiği teknoloji çağında geleceği de şekillendirecek vurucu hamleler yapıyor.
Bilindiği gibi ABD’nin çiçeği burnunda başkanı Trump, geçen haftalarda üç büyük şirketin CEO’ları ile bir toplantı yaptı. Beyaz Saray’da gerçekleşen bu toplantının dünyada şaşkınlık yaratan sadece misafirleri değil yapılan açıklamalar oldu. OpenAI CEO’su Sam Altman, SoftBank CEO’su Masayoshi Son, Oracle YKB ve Kurucusu Larry Ellison ile yaptığı toplantının ardından Başkan Trump yapay zeka konusunda alınan kararları açıkladı. Trump bu üç şirketle beş sene içinde yapay zekaya 500 milyar dolar yatırım yapmakla kalmayacak aynı zamanda da tarihin en büyük altyapı yatırımına başlayacak.
Trump’ın adeta kutsal bir amaca giden yatırım gibi bahsettiği Al için tüm taraflar da ardı ardına açıklama yaptı. Meta da altyapı projesi için 30 milyar dolarlık yatırımı gündeme aldı. Google, Amazon ve diğer Amerikan şirketlerinin kendi başlarına yapacakları yatırımlarına hiç değinmiyorum bile. Peki, herkesin böyle büyük yatırımlar yapmak istediği AI – denilen şey nedir? Bunca yatırım neye hizmet edecek?
AI’ı nasıl tanımlayalım?
AI’ı yani yapay zekayı; insan zekasını taklit eden, problem çözme, öğrenme, karar verme gibi yetenekleri olan sistemler ve algoritmaların bir bütünü olarak görebiliriz. Milyarlarca insanın günün her saatinde kullandığı bu teknolojiye neden bu denli büyük yatırımlar yapılıyor? Arkasında yatan gerçek hedef ve amaç nedir?
Elbette AI’ın insanlığa mucizevi bir fayda getirisi var bunu göz ardı etmenin Graham Bell’in telefonu bulmasına karşı çıkmakla eşdeğer buluyorum. Ancak… İnsanlığın (şaka değil) sonunu getirebilecek bir potansiyeli de taşıdığını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Kötü amaçlı kullanım ile vereceği zararın boyutları aklın alamayacağı kadar büyük olabilir.
Yapay zeka yeni efendilerin kontrolünde
Yapay zekanın işleyişine ait teknik detaylar başka bir yazının konusu. Gelin biz işin daha çok felsefi ve sosyal tarafından bakarak arka bahçesine girelim. Yapay zekanın kaçınılmaz olarak dünyayı değiştirecek bir güce sahip olduğunu artık kabul etmek zorundayız. Yapay zeka, yeni çağda savunmadan da büyük bir güce erişmiş durumda. Dünyanın yeni efendileri; insan gibi problem çözebilen, insan benzeri görevleri gerçekleştiren bir zekaya ve insan deneyimlerinden öğrenen bir güce sahip.
Bu yeni efendiler yapay zekayı ve toplumun ondan ne kadar yararlanabileceğini de kontrol ediyor. Toplum yapay zekanın gücünden yeni efendilerin verdiği kadar yararlanabilecek. Örneğin; yapay zeka için gerekli olan donanımları sadece belli bir sınırda alabileceğiz. Mesela NVIDIA GPU’larını istediğimiz kadar satın alamayacağız. Yeni efendiler hangi ülkelerin de ne kadar alacağına karar veriyor olacaklar.
Yeni efendiler insanların teknolojiye ulaşmasını istemiyor. Neden acaba? Tarih aslında birçok şeyi tekerrür ederek farklı şekillerde gözler önüne seriyor. Eskiden de köle sahipleri, kölelerin okuma yazma öğrenmelerini istemedikleri için yasaklamışlardı. Gelecekte benzer bir yaklaşım görmeyeceğimizin garantisi yok.
Bu yeni efendiler, AI için 5 sene içinde en az 600 milyon dolar yatırım yapacaklar. Dünyada başka hiçbir ülkede ya da kurumda olmayan bu para, iş ve güç yani yapay zeka tehdidini kaçırdık sayılır. Bunu artık kabul etmek zorundayız. Dünyanın yeni efendileri bilgiye, teknolojiye, paraya, askeri güce ve sosyal medyaya sahip olacaklar. Peki insanlar neye sahip olacak?
Yeni efendiler insanların da neye ne kadar sahip olabileceğini ve hangi haberlere ulaşabileceğimizi de düşüneceklerdir. Verilerimize sahip olan, davranış biçimimizi bilen bu efendiler bizi istediği gibi manipüle etme gücünü de sahipler. Bu efendiler, sosyal medyada yer alan her türlü haber ile -bilgilerin doğru ya da yanlış olduğuna bakmaksızın- istediği her yeri yönetebilecek.
Oyun bozan DeepSeek
Bir haber… Öyle bir haber ki bomba gibi yayılmasıyla bütün efendiler 1.5 trilyon dolar kaybetti!
Haber neydi? Yeni bir start-up, yeni bir AI teknolojisi – açıklandı. Bu teknoloji ChatGPT’ye kafa tutacak güçte, maliyeti ise 10 milyon dolar. Efendilerin insanlardan sakındıklarına ihtiyaç duyulmadan yapılan ve herkesin ulaşabileceği bir teknoloji gün yüzüne çıktı. İnsanlar tekrar oyunun içindeki yerini almış oldu.
Bu haber Avrupa’da da büyük bir heyecanla karşılandı. Herkese yeni bir umut yeni bir bakış açısı getirdi. Zincirleri kırabiliriz. Bu fırsatı çok iyi değerlendirmek ve önemini anlamak zorundayız. Bilgi; toplumların tarihi ve izleriyle ilmek ilmek oluşarak bu günlere geldi. Bilginin efendiliği ve gücünün topluma mal edilmesiyle daha umutlu bir geleceği hep birlikte inşa edeceğimize inancım tam.
İsmet Koyun hakkında
İsmet Koyun, 1986 yılında kurduğu şirketi KOBIL’in temellerini üniversite eğitimi için gittiği Almanya’da atmıştır. KOBIL ile geliştirdiği güvenlik ve teknoloji vizyonunu seneler içinde farklı coğrafyalara taşımanın yanı sıra Türkiye’ye yeni teknolojiler getirme misyonunu benimsemiştir. KOBIL Group olarak Türkiye, Almanya, İsviçre, ABD ve İngiltere’deki ofislerinde 600’den fazla çalışanı bulunmaktadır. Siber güvenlik alanında aralarında küresel devlerin olduğu şirketleri portföyünde bulunduran şirket, özellikle Orta Avrupa finans sektörünün yarısından fazlasına hizmet vererek dikkat çekiyor. Uluslararası teknolojik ve araştırma şirketi Gartner tarafından SuperApp platform sağlayıcı olarak Avrupa’da referans gösterilen KOBIL’in bu alanda hayata geçirdiği projeler de dünyadaki ilk örnekler oldu. Şehir SuperApp’leri vizyonunu ortaya koyan İsmet Koyun, İstanbul Senin ile Türkiye’nin, kapsamı açısından da dünyanın ilk şehir SuperApp’ini hayata geçirmiştir. KOBIL’in teknolojisi ile Almanya’nın Worms şehri için de benzer bir uygulamayı hayata geçirme çalışmalarını sürdüren Koyun, bu alandaki çalışmalarını farklı ülkelere ve şehirlere de taşımayı amaçlıyor. Yeni projesini start up’ların büyümesi ve ölçeklenmesi amacıyla geliştiren Koyun, KOBIL Ventures adı ile başlattığı programın bir ayağını da Silikon Vadisi’nde kurdu. İsmet Koyun’un 100 milyondan fazla kullanıcının güvenliğini sağlayan bir teknoloji devi haline getirdiği KOBIL; biyometrik doğrulama, KYC, akıllı kart gibi tüm kimlik doğrulama ve kriptografi alanlarında öncü olduğu gibi yüksek güvenlikli ve çok katmanlı platform teknolojileri alanında sektörün önde gelen küresel şirketlerinden biri olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Son yıllarda daha da önem kazanan veri güvenliği, yapay zeka ve kuantum konusunda kanaat önderi olarak fikirlerine başvurulan Koyun, özellikle Avrupa’nın geride kalan dijitalleşme ve yapay zeka konularında kritik eşiği atlamada rehberliğine de başvuruluyor. Koyun, yenilikçi vizyonunu Almanya’nın önde gelen yayınlarında yayınlanan röportaj ve makaleleri aracılığıyla geniş kitlelere duyuruyor.