
Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe “hakikatleri” değiştiriyor
Yaklaşık 12 bin yıllık geçmişiyle dünyanın en eski inanç merkezi Göbeklitepe… Bu özelliğiyle insanlık tarihi adına şimdiye kadar bildiğimiz tüm bilgileri tekrar gözden geçirmemize sebep oluyor. Bu önemli keşifte Doğuş Grubu’nun katkısı da büyük… Zira şirket dünyanın en önemli arkeolojik keşifleri arasında yer alan Göbeklitepe’ye ilk aşama için 15 milyon doları aşkın yatırım yaptı.
Doğuş Grubu sosyal projeler geliştirilmesi ve sunulması yoluyla toplumsal zenginliğimize katkı sağlamayı ve bu mirasın gelecek kuşaklara korunarak aktarılmasını amaçlıyor. Göbeklitepe de grubun en üst düzey projelerinden biri… Şimdiye kadar kabul ettiğimiz birçok “hakikatları” değiştiren 12 bin yıllık ören yeri Göbeklitepe’yle ilgili bulgular gün ışığına çıkıyor.
Dünyanın günümüze ulaşan en eski tapınağı olarak bilinen Şanlıurfa’daki 12 bin yıllık Göbeklitepe, küçük bir kısmı aydınlatılabildiği hâlde, bilinen birçok şeyi değiştirdi. Öyle görünüyor ki bu büyük keşif tarih öncesi insanlar hakkında “hakikat” olarak anılan modern anlayışı değiştirmeye devam edecek. Peki, Göbeklitepe’yi kimler inşa etti, ne gibi inançlara mensuptular, yerleşik hayata geçmişler miydi? Bunlar gibi birçok soru cevap bulmayı bekliyor. Bunun için ören yerinde Doğuş Grubu’nun sponsorluğundaki çalışmalar devam ediyor. 2035’e kadar Göbeklitepe’nin sponsorluğunu yapacak olan grup, ören yerine son olarak bir ziyaretçi merkezi kazandırdı.
İnsanlara Göbeklitepe’yi anlatabilmek için projeler yürüttüklerini söyleyen Doğuş Holding Kurumsal İletişim Başkanı Bahar Erbengi, “Doğuş Grubu olarak kurumsal sosyal sorumluluk projelerimizi ‘Doğuş’tan İyi Bir Gelecek’ başlığı altında topladık. Projelerimizin uzun soluklu olmasına özen gösteriyoruz. Örneğin Bodrum Müzik Festivali 14 yıldır devam ediyor. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası 12 yıldır sürüyor. Göbeklitepe sponsorluğu nispeten daha yeni. 2015 yılında desteğe başladık ama 20 yıl devam edecek bir proje.”
“UNESCO örnek sponsorluk modeli olarak anlatıyor”
Erbengi sözlerini şöyle sürdürüyor; “Son 15 yılda KSS projelerimize 400 milyon dolar yatırım yaptık. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çok özel bir destek anlaşması imzalandı. Unesco dünya mirası geçici listesindeki Göbeklitepe için yaptığımız bu anlaşma dünyadaki benzer projeler için de örnek teşkil ediyor. UNESCO bu modeli örnek sponsorluk modeli olarak anlatıyor. 20 yıl için 20 milyon dolarlık bir destek verilecek. Bu miktarın 15 milyon dolarını bu yatırım çerçevesinde kullandık. Göbeklitepe’yi gezmeye gelen ziyaretçiler için bir ziyaretçi merkezi inşa edildi. Bu merkeze yaklaşık 9,5 milyon dolar harcandı. İki bölümden oluşan merkez, teknolojinin de yardımı ile tarihin sıfır noktasını anlamak için gelenlere olağanüstü bir deneyim sunuyor.
Yapılan tüm çalışmalar bakanlığın oluşturduğu koruma Kurulu’nun izni ve yönlendirmesi ile gerçekleşti. Ayrıca UNESCO tarafından da onaylanmış oldu. Hatta UNESCO bu modeli global sponsorlar toplantısında anlatmamızı istedi. Çünkü örneği olmayan bir model. Desteğimizle projede kazıların sürdürülmesinin yanı sıra ulaşım, altyapı ve lojistik hizmetlerin tamamlanması sağlandı. Ziyaretçi merkezinin yapımı sırasında hem işçilik hem de malzeme olarak yörenin imkanlarının kullanılmasına özen gösterildi. Kullanılan malzemelerin çevreci olmasına özellikle dikkat edildi. Merkezin yapımında kullanılan taşlar, eski dönemlerde olduğu gibi bölgedeki toprağın sıkıştırılarak tuğla haline getirilmesiyle yapıldı. Sadece dört ay, taşların üretimi için çalıştık. 20’ye yakın numune üretildi. 800 metreküp toprak taş imalatı gerçekleştirdik. Bu sayede bölgeye yaklaşık 6.5 milyon dolarlık bir katma değer sağlanmış oldu.
Doğuş Grubu olarak buraya verdiğimiz desteği üçe ayırabiliriz;
- Kazılara destek
- Altyapıya destek
- Uluslararası arenada duyulması için iletişim desteği
Yaptığımız iletişimle global ölçekte ziyaretçilerin gelmesi amaçlanıyor. Haziran veya Temmuz ayında UNESCO geçici listede olan Göbeklitepe’nin asıl listeye alınıp alınmadığını açıklayacak. “
“Göbeklitepe türünün tek örneği”
Göbeklitepe’de araştırmalar yürüten Dr. Ing. Moritz Kinzel yapılan çalışmalarla ilgili olarak şunları söyledi; “Buradaki yapılar insanlığın ilk yapısı olarak değerlendiriliyor ve ebatları ile bizi şaşırtıyor. Bölgede benzer 20’ye yakın yapının olduğu belirlenmiş. Şu ana kadar 8’i gün yüzüne çıkarılmış. Ama hepsi tamamen gün yüzüne çıkmış değil. Bereketli hilal avcılıktan ve toplayıcılıktan tarıma geçip mağaradan köye indiği bölge olarak göze çarpıyor. Bölge ilk defa 1963’te keşfedilmiş ancak önemi anlaşılamamış. 1994’te Klaus Schmidt ile birlikte kazılar başlamış. Binaların yapı evrelerine baktığımızda iç içe geçmiş duvarlar görüyoruz. En dışta görünen duvarlar en eski, en içtekiler en yeni duvarlar. Bu da bize buranın uzun süre kullanıldığını ve yapının sürekli onarıldığını gösteriyor.”
“M.Ö. 9600 ile 7300’e kadar olan erken neolitik çağda yapılmış yapılar. Yani 2300 yıllık bir zaman diliminden söz ediyoruz. Bu insanlar belirli dönemlerde gelip yapıları kullanmış, yıkılan yerleri onarmış. Her bir yapının ayrı bir hikayesi var. Yapılarda genellikle T şeklinde iki büyük taş ve etrafında daha küçük taşlarla birlikte duvarlar var. Taşları üzerinde ellerini önde kavuşturmuş bir insan figürü, tilki, akbaba, akrep, domuz gibi hayvan figürleri resmedilmiş. Sütundaki tilki kabartmasının kuyruk kemiği sütunun temeline yakın bir yerde bulundu.Bazı insan iskeletlerine de rastlandı. Üç iskelet bulundu, biri de kadın. Ama bu konuda yeterince bilgi verecek düzeyde değil. Kireçtaşından bu büyük yapıların buraya getirilmesi ciddi bir insan gücüne ihtiyaç duyulmadan yapılamaz. Bu da bize bunun bir grup tarafından yapıldığı bilgisini veriyor. Kişi sayısının artması, beslenme, barınma gibi ihtiyaçları gündeme getiriyor. Bunların düzenli şekilde yapılması için hiyerarşik bir düzenin olması gerekiyor. Bu sorunların çözümü insanlığın gelişimini durdurulamayacak şekilde hızlandırdı. 12 hektarlık, Futbol sahası büyüklüğünde bir alana yayılmış bu anıtlar. Biz çok küçük bir kısmını çıkardık. Kabartmaların üzerindeki semboller gelenek ve göreneklerin sonraki kuşaklara aktarılmasını sağlamış. Bugün bile bizlere nasıl yaşadıklarına dair ipuçları veriyor. Göbeklitepe türünün tek örneği.”