
Çocukların ana ekranı değişti: Artık her şey cebe sığıyor
TÜİK verileri, son 10 yılda 6-15 yaş grubundaki çocukların teknolojiyle kurduğu ilişkinin yalnızca yaygınlaşmadığını, aynı zamanda köklü bir biçimde yeniden tanımlandığını ortaya koyuyor. 2013 yılında bu yaş grubundaki çocukların yalnızca yarısı internet kullanıcısıyken, 2024 itibarıyla internet erişimi neredeyse evrensel bir düzeye ulaşarak yüzde 91’e yükselmiş durumda. Ancak asıl dönüşüm, erişimin ötesinde; kullanılan cihazlarda ve bu cihazların ne için kullanıldığında gizli…

Bu dönüşümün merkezinde ise akıllı telefonlar yer alıyor. 2013’te çocuklar arasında yüzde 24 olan cep telefonu/akıllı telefon kullanımı, 2021’de yüzde 64’e, 2024’te ise yüzde 76’ya yükseliyor. Aynı dönemde çocukların kişisel cep telefonu sahipliği de dikkat çekici bir artış gösteriyor: 2013’te yüzde 13 olan sahiplik oranı, 2024’te yüzde 44’e ulaşıyor. Bir zamanlar hane halkının ortak kullanımında olan bilgisayarların yerini, giderek daha kişisel ve taşınabilir bir cihaz olarak akıllı telefonlar alıyor.

Cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte, bu cihazlara yüklenen anlam da değişiyor. 2013’te çocuklar için cep telefonu, yüzde 93’lük oranla öncelikle bir “konuşma aracı”yken, bugün çok daha baskın biçimde bir medya tüketim platformu olarak konumlanıyor. Konuşma amaçlı kullanım oranı yüzde 77’ye gerilerken; film, dizi, TV yayını ve video izleme amacıyla kullanım 2021’deki yüzde 61 seviyesinden 2024’te yüzde 75’e yükselmiş durumda. Sosyal medya kullanımı ise son üç yılda neredeyse ikiye katlanarak yüzde 74’e ulaşıyor.

Pandemiyle birlikte zirve yapan çevrimiçi derslere katılım amaçlı cep telefonu kullanımı, normalleşme sürecinde yüzde 78’den yüzde 16’ya sert bir düşüş gösterse de, bu durum akıllı telefonların eğitimden tamamen çekildiği anlamına gelmiyor. Aksine, çocukların yüzde 71’i hâlâ ödev ve araştırma için cep telefonlarını aktif olarak kullanıyor.
Kısacası, cep telefonu artık çocukların hayatında yalnızca bir iletişim aracı değil; eğlenceden öğrenmeye, sosyal etkileşimden bilgiye erişime uzanan çok katmanlı bir dijital merkez haline gelmiş durumda.
Ortaya çıkan tablo, çocukların hayatındaki ana ekranın artık masaüstü bilgisayar değil, akıllı telefon olduğunu gösteriyor. Markalar için bu, çocuklara “erişmekten” çok, onların doğal dijital alanlarında güvenli ve anlamlı bir temas kurma sorumluluğunu beraberinde getiriyor. Ebeveynler açısından mesele yalnızca ekran süresi değil; içeriğin niteliği ve çocuğun dijital dünyayla kurduğu ilişkinin nasıl şekillendiği. Eğitim cephesinde ise akıllı telefonların yasaklanacak bir risk mi yoksa doğru rehberlikle güçlü bir öğrenme aracına mı dönüşeceği sorusu öne çıkıyor. Veriler net: Bu cihazlar çocukların hayatından çıkmayacak; asıl mesele, onları bilinçli kullanım ve dijital okuryazarlıkla doğru yere konumlandırmak.
Kaynak: Susam Bülten
