BKM CEO’su Zümrüt Arol Bekçe: “Biz hep siyasi şakalar yaptık”
Sinema, televizyon, eğlence ve sahne sanatları alanlarında üretimde bulunarak sektörde ses getiren çalışmalara imza atan BKM son yıllarda Uniq’teki çalışmalarıyla faaliyetlerine farklı bir boyut kazandırdı. Çeyrek asırdır ortaya çıkardığı projelerle Türkiye’nin kültür, sanat ve eğlence hafızasında yer edinen BKM’nin kuşkusuz son dönemde en çok konuşulan yapımı Güldür Güldür… Uzun zamandır hasret kaldığımız siyasi mizahı da ekranlara taşıyan programla ilgili BKM CEO’su Zümrüt Arol Bekçe “Biz kurulduğumuz günden bugüne siyasi şaka da yapan bir kurumuz. Aslen hayata dair ne varsa ekranda da olması gerekir diye düşünüyoruz. Zaten Güldür Güldür yayınlarından sonra gelen tepkiler hem iktidar hem muhalefet kanadından fevkalade olumlu oldu” diyor. Zümrüt Arol Bekçe ile BKM’nin dünü, bugün ve yarını üzerine konuştuk.
Eğlence sektörünün pek çok noktasında görüyoruz BKM’yi… Üretim yaptığınız bu geniş alanı düşündüğünüzde kendinizi nasıl bir marka olarak tanımlıyorsunuz?
BKM, seyircisini tanıyan, seyirciyle ilişkisini hep güncel tutmaya çalışan ve bunu da başaran bir marka. Ürettiğimiz her ürün en doğru zamanda seyirciye ulaşsın ve beğenilerek izlensin istiyoruz. Şöyle bir düşünürsek, kurulduğumuz 1995 yılından bugüne hayata geçirdiğimiz her alandan projeyle ülkemizin çeyrek asırlık kültür, sanat ve eğlence hafızasında çok hacimli bir yere sahibiz. Her dönem her yaştan seyirciyle yolumuz kesişti ve kesişmeye devam ediyor. Jenerasyonlar, beğeni ve beklentiler çok hızla değişiyor ve BKM en başta bir içerik üreticisi, yapımcı ve organizatör olarak daima kendini bulunduğu zamanın ruhuna uygun olarak değiştirip geliştiriyor. İçinde bulunduğumuz endüstrinin dinamiklerini çok hızlı uygulayan bir kurum olarak kendimizi “dinamik” ve en önemlisi de “eğlenceli” bir marka olarak konumluyoruz.
Kültür-sanat değişimin ve gelişimin bir arada olduğu dinamik bir sektör. BKM, oldukça çetin bir rekabetin olduğu pazarda kendini nasıl konumlandırıyor? En güçlü kaslarınız neler?
Romantik bir cevap gibi gelebilir ama bizim bütün rekabetimiz kendi içimizde oldu. Hangi yapım şirketi hangi filmi/diziyi yapıyor biz de yapalım gibi bir dünyamız hiç olmadı. Tiyatro dahil tüm sahne performansları tarafında da durum çok farklı değil, örneğin ALICE müzikalini birileri müzikal yaptı diye yapmadık, o tarafta bir açık vardı, Ayşe Barım bu fikirle geldi, birlikte yola çıktık ve sonucu hepimiz biliyoruz. Özetle piyasanın durumuna yani seyircinin tercihlerine göre kendimizi konumluyoruz. İlk soruda da belirttiğim gibi bizim en güçlü kaslarımız seyircimizin beklenti ve tercihlerini iyi analiz etmemiz.
Pandemi sürecinde kültür sanat faaliyetleri sekteye uğradı. BKM, bu süreçte neler yaptı?
Bizim en verimli zamanlarımızdan biri oldu diyebilirim. Etkinlik yapamadık, sete çıkamadık ama bekleyen projeleri değerlendirme, yenilerini geliştirme açısından çok yoğun bir dönem oldu. Organizasyon tarafında ise pandeminin tam ortasında her yer kapalıyken UNIQ’i devralmaya karar verdik. Hall, Box, Lounge ve Açıkhava olarak 4 ayrı mekanı yenilenerek MAXIMUM UNIQ adıyla Temmuz 2021’de hizmete açtık. Çok kısa bir süre içinde de İstanbul’un en çok takip edilen kültür & sanat ve eğlence merkezlerinden biri oldu.
Sektör için oldukça zorlu bir dönemde Uniq’e yatırım yaptınız ve 15 yıllığına işletmesini aldınız. Bu yatırımın arkasında nasıl bir hedef ve bu hedefe yönelik stratejiler var?
BKM Tiyatro Beşiktaş’ta 27 yıldır faaliyet gösteriyor ve bizim için çok önemli bir konumda. Ancak kapasite artık yeterli gelmiyordu. Güldür Güldür ve Çok Güzel Hareketler takviminin büyük bir bölümünü dolduruyor BKM’nin yeni projeleri için maalesef boşluk bulmak mümkün olmuyordu, olsa da kapasite sıkıntımız oluyordu. Bu nedenle yeni mekan arayışı uzun yıllardır vardı. Elimizdeki projeler ve gerçekleştirmek istediğimiz ulusal/uluslararası organizasyonları da ortaya koyduğumuzda bu yatırımı yapmak kaçınılmaz oldu.
Maximum Uniq’i bünyemize aldığımız ilk yılın içinde Aydınlıkevler ve Sırça gibi çok değerli iki tiyatro oyununu sahneye koyduk, yeni sezona yine bir müzikalle merhaba diyeceğiz. Biz sadece sinema ve tiyatro alanında değil aynı zamanda ulusal ve uluslararası konser organizasyonunda da çok yetkin bir markayız. Maximum Uniq bu anlamda oyun alanımızı da genişletti. Örneğin daha önce denemediğimiz elektronik müzik konserlerini geçtiğimiz kış Maximum Uniq Box’da yapmaya başladık ve gördüğü ilgiden çok memnunuz.
Maximum Uniq Açıkhava ise İstanbul’un şu an en iyi mekanlarından biri diyebilirim. Şehrin kalbinde ama şehrin karmaşasında uzakta, yeşillikler içinde ve insan odaklı kolaylıkları olan özel bir mekan. Mayıs ayından Ekim sonuna kadar konser, tiyatro, sinema, stand up gibi her türlü sahne performansına ev sahipliği yapıyor. Sonuç olarak hedefimiz elimizdeki içerikleri uygulayabileceğimiz çoklu ve fonksiyonel bir mekana sahip olmaktı ve bunu başardık. Stratejimiz ise bu mekanlarda maksimum düzeyde yenilikçi ve içeriği kuvvetli projelerle sürekli eşsiz bir seyirci deneyimi yaşatmak.
Türkiye’de üretilen içeriklerin globale pazarlanması da önemli gündem konularından biri. Sizi bu anlamda neler yapıyorsunuz?
Dijital platformların arka arkaya gelmesiyle süreç çok hızlandı. Bütün platformlarla ayrı ayrı çalışıyoruz ve dizi ve film üretmeye devam ediyoruz. Ayrıca ulusal kanallara yaptığımız işlerimiz de eş zamanlı bütün dünyada satılıyor.
Streaming platformlarının rekabeti her geçen gün daha da kızışıyor. Pazara son olarak Disney+ dahil oldu ki yenileri de yolda… Bu platformların bu denli ilgi görmesi hem sizi hem de sektörü nasıl etkiliyor?
Rekabet her zaman iyidir. Bu kadar çok alıcının olması yapımcılar adına da yaratıcı ekipler adına da çok iyi oldu. Ulusal kanal için uygun olmayan pek çok yapım hayata geçti. Misal 50 metrekare bir BKM yapımıdır ve yıllarca ulusal kanalda yayınlansın diye uğraşmıştık olmamıştı. Netflix’in gelişiyle seyirci ile buluşma imkanı doğdu. Bu çok kıymetli çünkü her proje ana akım seyirciye uygun olamayabiliyor. Dolayısıyla bu gelişme ile hem sektör pozitif bir evrim geçiriyor hem de daha özgür ve özgün yapımlar için yeni kanallar doğuyor. Bu hepimiz adına heyecan verici.
Trendleri oldukça yakından takip eden bir noktada duruyorsunuz. Bu açıdan baktığınızda Türk izleyicisinin izleme alışkanlıkları nasıl şekilleniyor? Türkiye’nin kültür-sanat hayatında son dönemin öne çıkan trendleri neler?
Organizasyon tarafı için tek bir cümlem var “Artık karar verici gençler.” Eski bildiklerimizi bir rafa kaldırıp onların sesine kulak vermemiz şart. İstedikleri grup uzayda çıksa roket bulup giderler diye düşünüyorum!
Sinema, TV ve platform tarafında ise her hedef kitleye göre ayrı ayrı üretim yapma imkânı var. BKM yıllarca genel izleyiciyi hedef almış bir kurum olduğu için çok zorlandığımızı söyleyemem. Bizim ofislerde duvarda bir yazı vardır “Yapılmışı yapma söylenmişi söyleme.” Şimdi yeni işler yapma zamanı diye düşünüyoruz. Platformların gelişiyle data değerlendirmesi çok önemli bir hale geldi. Doğru analiz edildiği takdirde trendleri takip etmek ve buna göre üretim çok mümkün.
Son yılların belki de en başarılı projelerinden biri Güldür Güldür. Son zamanlarda da özellikle siyasi göndermeleriyle gündemde… Programının bu duruşu planlanan bir konumlama mıydı yoksa süreç mi oraya götürdü?
25 yıl önce yayınlanan Bir Demet Tiyatro’nun ilk bölümü Meclis TV’yi yaşı biraz ileri olanlar çok iyi hatırlarlar. Biz kurulduğumuz günden bugüne siyasi şaka da yapan bir kurumuz. Aslen hayata dair ne varsa ekranda da olması gerekir diye düşünüyoruz. Hakaretamiz olmadıkça her türlü şakanın yapılabilir olması lazım. Zaten Güldür Güldür yayınlarından sonra gelen tepkiler hem iktidar hem muhalefet kanadından fevkalade olumlu oldu. Gülmek güldürmek çok kıymetli! Biz devam edeceğiz.