
Bir müzik grubundan daha fazlası: Manifest
Türk müzik sahnesi, 2025 itibarıyla yeni bir fenomenle tanıştı: Manifest… Hypers New Media’nın hayata geçirdiği, YouTube’daki Big5 Türkiye yarışmasından seçilen altı genç yetenek – Mina Solak, Lidya Pınar, Esin Bahat, Hilal Yelekçi, Zeynep Sude Oktay ve Sueda Uluca – Türkiye’nin yeni kız grubunu kurdu. Pop ve R&B’yi dansla harmanlayan Manifest, 13 Haziran’da ilk albümleri Manifestival’i de dinleyicileriyle buluşturdu. Yarattıkları heyecan dalgası, gençlere ulaşmak isteyen pek çok markayı da etkisi altına aldı. Enerjisi, hikayesi ve dijital odaklı yaklaşımıyla Manifest’i konuşmak üzere hem Manifest kızları Sueda, Hilal, Lidya, Zeynep, Mina ve Esin ile hem de Hypers Ortağı ve CEO’su Eylül Dölkeleş Gürevin ile bir araya geldik…
- Manifest’in ortaya çıkış hikayesini bizimle paylaşır mısınız? Big5 Türkiye süreci sizin için nasıl geçti ve bir grup olma kararı nasıl şekillendi?

Hypers Ortağı ve CEO’su
Eylül Dölkeleş Gürevin: Big5 Türkiye, Tolga’nın (Tolka Akış) uzun yıllardır “nasılını” aradığı bir girlband projesinin ilk adımıydı. Müzik dünyasına bir girlband kazandırmak istiyorduk. Sıfırdan bir grup oluşturmak, sadece bir artist çıkartmaktan çok daha zor, bunu biliyorduk. İnandığımız bir grup oluştursak bile insanların grubun enerjisini anlaması, bağ kurması ve takibe değer bulması tahminimizden uzun zaman alabilirdi ve bu sürecin maliyeti müthiş külfetli olabilirdi. Bu grubu daha kurulmadan tanıtmak, sevdirmek ve insanları grubun bir parçası yapmak ve grup ortaya çıktığında kabullerini alabilmek için grubu bir yarışmayla oluşturmaya karar verdik. Big5 tamamen bu amaçla projelendirildi. Haftalar süren eğitim ve yarışma süreciyle grubun müzik, dans, performans, stil olarak kazanımlarının her hafta üzerine konulduğu bir süreç yaşadık. Kendi alanlarında profesyonel isimlerle doğru yönlendirilen, sonuçlarından çok memnun kaldığımız ve bizce mükemmeli yakaladığımız bir enerjiyi bulduk. Bu yarışma sadece en iyileri seçmekle kalmadı aynı zamanda bir bütün olarak da en iyiyi yansıtan altı kızı seçti.
- Altı farklı karakter ve yetenek bir araya gelince ortaya nasıl bir sinerji çıktı? Grubun dinamiği hangi değerler üzerine kurulu?
Hilal & Zeynep: Bizi birleştiren şey kalplerimizde yatan kız gücü. Bu sadece sahnede değil, hayatın her alanında birbirimize ilham verme, destek olma ve birlikte büyüme anlamına geliyor. Her birimiz kendi ışığımızla parlıyoruz ve birlikte bu ışığı yayıyoruz. Manifest sadece bir müzik grubu değil aynı zamanda ülkemizde kadınların bir araya geldiğinde neler başarabileceğini gösteren bir duruştur bizim için. Hepimiz çok farklıyız ama bu farklar bizi tamamlıyor. Her birimizin rengi ayrı, birlikte tam bir gökkuşağı gibiyiz. Farklı, enerjik ve özgün… Samimiyet, saygı ve güven… Aramızda gerçek bir bağ var. Ekip ruhu ön planda. Başarıyı birlikte inşa ediyoruz.

- Manifest markasını sadece bir müzik grubu değil, bir yaşam stili olarak da konumlandırıyorsunuz. Bu stratejik yaklaşım nasıl oluştu?
Eylül Dölkeleş Gürevin: Günümüz popüler müziğin birçok önemli temsilcisi artistin yapımcılığını ve menajerliğini yapıyoruz. Her biri, söyleyecek sözü ve duruşu olan, müzisyen olarak personasını gizlemeyen, müziğiyle paralel giydiğiyle, hobileriyle, toplumsal konulardaki hassasiyetiyle göz önünde olan artistler. Manifest’i oluşturan genç kadınlar da tam da böyle. Yaşam stilleriyle geleceğe kalıcı işler ve izler bırakacak artist adayları.
Oldukça aktif bir sosyal medya yönetiminiz var ve burada markalarla da iş birlikleri yapıyorsunuz. Sosyal medyanızı nasıl bir stratejiyle yönetiyorsunuz?
Eylül Dölkeleş Gürevin: Sosyal medyayı kesinlikle bir sahne gibi görüyoruz ve her mecrayı kendi dinamiğine, trendine uygun şekilde yönetmeye çalışıyoruz. Özellikle sıfırdan başlayan bir grup için düzenli ve sistemli içerik üretiminin öneminin farkında olarak ilerliyoruz. Manifest’in hikayesinin sosyal medyadan takip edilebilir olmasını önemsiyoruz. Grup üyelerimiz de içerik üretimini seviyor ve günlük hayatlarının parçası olarak kullanıyor. İş birliği yapacağımız markaların seçimini, bu hikayeye organik şekilde eşlik edebilecek olanlar üzerinden yapıyoruz.

- İlk albümünüz “Manifestival” ile büyük bir çıkış yaptınız. Bu başarıyı hem müzikal hem de Manifest’in marka stratejisi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esin & Mina: Manifestival bizim için sadece bir albüm değil, aynı zamanda Manifest’in neyi savunduğunu, nasıl bir enerjiyle hareket ettiğini gösteren bir manifesto niteliği taşıyor. Müzikal anlamda dinleyicilerle gerçek bir bağ kurmayı başardık; çünkü her şarkıda hem duyguyu hem de enerjiyi samimiyetle aktarmayı hedefledik.
Marka stratejisi açısından baktığımızda, “Manifestival” ile aslında Manifest’in duruşunu da konumladık: Cesur, genç, yenilikçi ama aynı zamanda derinliği olan bir karakter… Bu yüzden bu çıkış, sadece bir müzikal başarı değil, aynı zamanda markanın kimliğini sağlam temellere oturttuğumuz bir dönüm noktasıydı.

- İleriye dönük olarak Manifest’i müzik dışında hangi alanlarda konumlamayı hedefliyorsunuz?
Lidya & Sueda: Manifest olarak sahnede hissettirdiğimiz gücü sadece müzikle değil, tarzımızla da ifade etmek istiyoruz. Moda bizim için bir vitrin değil, bir kimlik meselesi. Kıyafetlerimizle özgürlüğümüzü, duruşumuzu ve hayallerimizi anlatıyoruz. Her kombinimiz bir şarkı gibi, kendine has, cesur ve duygulu… Gelecekte kendi tasarımlarımızla da Manifest ruhunu yansıtmak, stil dünyasında da iz bırakmak en büyük hayallerimizden biri.
- Son dönemde Coca-Cola, Penti gibi önde gelen markalarla gerçekleştirdiğiniz iş birlikleri dikkat çekti. Bu kampanyalarda Manifest’in ruhunu yansıtan dokunuşları nasıl koruyorsunuz?
Eylül Dölkeleş Gürevin: İş birliği yapacağımız markaların, Manifest’in enerjisi, kapsayıcılığı ve hassasiyetleriyle uyuşması kritik. Manifest’in hikayesine hakimiyetleri ve hedeflerine duydukları saygı da bizim için çok önemli. Markaları Manifest’in hedefine yani global arenada Türkiye’yi temsil etme, varlık gösterme ve başarı elde etmeye giden yolda birer partner / destek kuvvet olarak görüyoruz ve bu nedenle de çalıştığımız markaların süreçteki mutluluğunu son derece önemsiyoruz.

- Son olarak TEV ile birlikte hayata geçirdiğiniz “Manifest Kızları Burs Fonu” hakkında neler söylemek istersiniz? Bu projenin ardında nasıl bir motivasyon var?
Eylül Dölkeleş Gürevin: Yarışmayı her hafta bir anonsla açtık ve “Türkiye’nin her noktasında, eril dil ve hakimiyet altında kendini korumaya, aramaya, bulmaya çalışan milyonlarca genç kadının yaratıcılığına, yeteneğine ve hayallerine adanmıştır” dedik. Bu adanmışlığın, yarışma bitip, grup başarılarını hayata geçirirken de görünür olmasını istedik. Manifest kızları hayallerini gerçekleştirirken başka kızların da hayallerine dokunmak için TEV ile görüştük ve “Manifest Kızları Burs Fonu”nu hayata geçirdik. Bu fon sayesinde, Türkiye’nin dört bir yanından, imkânları sınırlı ama okumak ve hayallerinin peşinden gitmek isteyen genç kızlara destek olacağız.
“Değişen Türkiye, dönüşen tüketim” Marketing Türkiye Eylül sayısında!